Mesajı Okuyun
Old 17-04-2014, 10:50   #3
MAHMUT MAVİGÜL

 
Varsayılan

Sn.Alonson;

Evet önerim veya önergem çok iddialı ama, ütopik değil…Olması gereken yani,Roma hukuku anlamında de lege ferenda…yani,önerilen,arzu edilen hukuk sistemi…
Önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi,hani suya atlasan 5-6 kulaç çekmez komşu Yunanistan…Orada tüm resmi iş ve işlemler ve davalar avukatlar eliyle yürütülmektedir.Ne tuhaf… önerdiğim sistem; battı diyerekten feveranlar kopartılan komşu Yunanistan’da bir güzel uygulanıyor…Ve yine ne tuhaftır ki,atalarının kölelik düzeniyle ilgili destansı mitleri olan komşu Yunanistan, avukat köleliğini bertaraf etmiş ve de lege ferenda’ sını biz meslektaşlar noktasında halletmiştir…
Bizlere kimse köle demiyor…zaten köleyiz… 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı buruk bir acıyla izliyorum…Çünkü biz kölelerin bayramı değil de ondan.Köle mi arıyorsunuz?!...
Tekelleşmiş ve dahasında da kartelleşmiş hukuk bürolarında şık olmayan ve tatminsiz ücretle kunta kinte misali çalıştırılan meslektaşlarımızı göremiyor mu sunuz?!!! Veya size mi görünemiyorlar?!!!Bilemiyorum…Kendi başına açtığı hukuk bürosunda, sekreterinin + telefonlarının+büro kirasının,elektrik ve su gibi yaşamsal tüm giderlerinin ödenmesinde tamamen kendi başına hareket eden avukatın,zorunlu avukatlık sistemi dışına
itilmesinden kaynaklanan zorluklar malumunuzdur. Ve sizce bizler hala köle değilmiyizdir.. Tamamen dışladığımız onca stajyer meslektaşın çözüme muhtaç sorunları var iken,mahkeme ve icra dairelerinde dosya çıkartma,arşiv düzenletme,memurun kredi kart borçlarını ilgili bankaya yatırma gibi ayak işleri,mahkeme kalemlerinde memuru rahatsız ( ! ) etmeden kendi dava dosyamızı dolaptan kendimizin çıkartması,çay ve yemek servisi,icra kasa hesabını memurla liste üzerinde denkleştirme ve dahası nice angarya iş ve işlemler yapılırken, soruyorum; halen köle değimliyizdir.Mesleğe profesyonelce girişine üç ay kalmış bir meslektaşın icra memuruna yönelik olarak”…Memur bey!...Bana falan nolu dosyayı çıkartırırmısınız,lütfen…” talebine verilen “…Avukat hanım az yiyin de kendinize bir eşek tutun lütfen…” şeklindeki cevabın kölelik için yeterli olduğuna hala inanamıyor mu sunuz?!...Aynı memurun bir hakim veya savcıya aynı cevabı verebilmesi ihtimali,paralel evrendeki dünya benzeri bir gezegeni keşfetmek kadar imkansızdır.Bu yöndeki “neden” sorularınıza bilmem yeterince cevap verebildim mi?...
Avukat vekalet ücretinin peşin yatırılmasının gerekliliği; ekonomik alanda refaha erişmiş bir meslektaşın,işlevsel sosyal alanda daha rahat ve saygın bir şekilde hareket etmek imkanı nedeniyledir.Çünkü avukat,gerek mahkeme ve gerekse icra işlerinin yürütümünü,her ne kadar müvekkili adına yürütüyorsa da, zaten müvekkili adına yürüttüğü bu işler için profesyonel anlamda yaptığı anlaşma neticesi bir ücret almıştır ancak,müvekkil ile avukat arasındaki profesyonel anlamdaki ücret anlaşması ana ile bebek arasındaki plasenta bağı gibi, organik bir bağdır.Yani ücret nitelik itibariyle organiktir.Yaptığı her iş münasebetiyle müvekkiline bilgi ve hesap vermekte,belge toplamakta,tanıkları temin ettirtmekte,bürosunda her türlü ikramı sunmakta,onu dinlemekte,para karşılığı aldığı stresini dağıttırmakta,gereksinimi nedeniyle bulunduğu yerde onu dinlemekte,bir ay içinde kırk kere sorduğu duruşma gününü tekrar tekrar vermekte vs gibi tüm organik ilişkinin gerektirdiği hizmetleri vermektedir.
Peki o halde,yukarıda sözünü ettiğim yargılama kapsamı dahilindeki tüm işleri bu kez idari ve adli yargının her kademesinde ifa ederken sunduğu hizmetlerinin yargılama süreci nedeniyle bir hizmet karşılığı yok mu dur?!! Avukat bu hizmetleri inorganik şekilde müvekkili dışında sadece yargılama hizmeti olarak,adli ve idari yargıda yapmaktadır. Yargılamanın yükünü hafifletip,rahatlatmıştır.Yeni HMK düzenlemesi karşısında, bu işleri ne arzuhalci yapabilir ve ne de müvekkili yapabilir.Demem odur ki,avukat mesleğini ifa ederken, organik ve inorganik hizmetlerinin bedelini almalıdır. Organik manadaki ücreti bürosunda müvekkil ile sağlamıştır ancak, bunun dışındaki yargılama sürecindeki takipsel,özverisel tüm iş ve işlemler için harcadığı mesai için de inorganik ücretini almak zorundadır.İşte kaybolan hizmet bedeli de maalesef tanımını dilimin döndüğü kadar ifade edebildiğim inorganik hizmetlerdir.Zaten yargılama neticesinde davayı kazanan tarafın vekiline mahkemece takdir edilen “mahkeme vekalet ücreti” de bu nedenle zorunlu görülmüştür.Yani davayı kazanan vekil için,mahkemece “ eee.siz zaten müvekkilinizden ücret aldınız, ne gerekçeyle bizden ücret takdiri istiyorsunuz..” denilmediği gibi…Çünkü bu ücret inorganiktir.Avukatın yargılama adına yaptığı tüm iş ve işlemler için sağladığı takipsel,özverisel hizmetlerinin bedelidir.
İşte burada yasa koyucu tarafından gözden kaçırılan bir nokta da şudur. O da, davayı kazanan vekile karşılık,davayı kaybeden avukatın yukarıda sözünü ettiğim takipsel,özverisel tüm hizmetlerinin yok sayılmasıdır.Taraflar olarak her iki taraf, kendilerini eğer vekille temsil ettiriyorlarsa, davanın kazanım veya yitiminde olsun, vekillerinin ücretini gider avansı kapsamında mahkemeye veya baroların tanzim ettireceği veznelere peşin olarak yatırmaları gerekmektedir.Bu bedel, yukarıda zikrettiğim tüm hizmetlerin bedelidir. Mahkemece, davanın reddine karar verilen taraf için, kaybeden tarafın yatırdığı bilirkişi ücretinin,bilirkişice kaybeden tarafa iade edilmesi gerektiği yönünde bir karar verilemeyeceği gibi, davayı kaybeden vekilin vekalet ücretinin de aynı şekilde davayı kaybeden vekilden iade edilmesi mümkün değildir.Hiçbir meslektaş,aldığı ve yürüttüğü davayı kazanacağım kayıt ve şartıyla almaz.Organik ücretin bedeli,kayıt ve şart ihtiva edemez.Hizmetin bedelidir.Aynı şekilde inorganik ücretin bedeli de, kazanım veya yitirilim üzerine değil,yapılan tüm hizmetlerin bedelidir.Çünkü avukatlık hizmeti,bir doktor gibi akademik anlamda yapılan hizmettir. Bir hasta yakınının doktora yönelik olarak “ eğer hastamı kurtaramazsan,sana ücret veremem..” demesi kadar abes bir durumdur bu.
Yazınızda “Adı üstünde Vekil. Asil ne istiyorsa onu yapabilme hakkına sahiptir. Asil'in iradesinin hilafı söz konusu.” şeklindeki açıklamanız ile zaten köleliği kendinizce kayıtlamış bulunmaktasınız. “Bizlere kim köle diyor ki” sorunuzun cevabını,üsteki beyanınızla zaten vermiş bulunmaktasınız.Ancak 30 yılı aşkın meslek yaşamım boyunca bildiğim bir gerçek de “ avukat kimsenin babasının uşağı değildir” ilkesi olmuştur!...Avukat hürdür, bağımsızdır, tarafsızdır ve ekmek-su kadar hukuksal yaşamın vazgeçilmez kaynağıdır.Yukarıda sözü edilen organik bağ,yapılan hizmetlerin bedelidir.Uşaklığın değil…
Eski yıllarda mesleğe atılmış yeni bir avukat hasbelkader aldığı veraset belgesi davaları ile maişetini idame ettirmekteydi.Ancak, gelin görün ki, bu hak ve yetkinin Noterlere tanınmış olması sizce hak ettiğimiz ücretlerin başkalarına akıtılması olmuyor mu?!!.Vergi ihtilaf davalarında çoğu iptal vs gibi davalarının avukatlar eliyle değil,aksine mali müşavirler tarafından hariçten yürütülmüş olması sizce hak ettiğimiz ücretlerin başkalarına akıtılması olmuyor mu?!!.
Anlaşmalı Boşanma Protokollerinin Noterler tarafından tanzimi ile ilgili çalışmaların devam ettiği süreç içerisinde oldukça sakin ve sessiz kalan baro ve birliğimizin duyarsızlığı karşısında, sizce hak ettiğimiz ücretlerin başkalarına akıtılması olmuyor mu?!!.Hemen adliyelerin yanı başına kurulu arzuhalci masaları ile yeni mesleğe atılmış olan meslektaşlarımızın vekalet ücretleri sizce
hak ettiğimiz ücretlerin başkalarına akıtılması olmuyor mu?!! Meslek tekelini kendine kazanç kapısı etmiş bazı meslektaşların, ( reklam yasağı gibi yasakları delmek suretiyle siteleşerek) yaptıkları meslektaşlık dışı tutum ve davranışları karşısında; sizce hak ettiğimiz ücretlerin başkalarına akıtılması olmuyor mu?!!. Örnekleri daha da çoğaltabilirim…Belki de benim görmediğimi, sizin gördüğünüz veya görebileceğiniz bazı gerçekler karşısında, sizce hak ettiğimiz ücretlerin başkalarına akıtılması olmuyor mu?!!.
Yazınızda “…Neye müsaade etmeyeceksiniz ?” demişsiniz.Şöyle ki; zorunlu avukatlık sistemi ile yukarıda değinilen hak ve ücret ihlallerinin önüne geçilmesinin sağlanması ile neticesinde buna müsaade edilmemesi gerektiği kanaatindeyim.
Yazınızda; mesleği “…Kimse size zorla yaptırmıyor ki….” demişsiniz.Bizlerden avukat olarak ruhsata dayalı (kaçak olmaksızın) resmi olarak işimizin yapılması isteniyorsa eğer,haklı olarak bedelini talep etmek, en doğal ve mesleki hakkımızdır.Bizim organik ücret manasında müvekkilimizle bir sorunumuz yoktur Sn.Alonson.Bizim sorunumuz, organik ilişki dışındaki inorganik işlerin angarya olarak görülmesi ve yargılama giderleri kapsamında değerlendirilmemesidir.Adli ve İdari yargıdaki,yargılama süreci dahilindeki tüm işleri yargılama adına yürüteceksiniz ve neticesinde emek ve hizmetiniz karşılıksız kalacak.Bu mümkün mü dür?!.Böylesi bir hak ve ücret ihlalini hangi meslek grubu kabul edebilir?!
Yasa koyucunun eksik ve yetersiz keza, hak ve hakkaniyete aykırı nitelikteki ; “ ( davayı) kazanan tarafın vekiline yönelik ücret takdiri” yaklaşımının; hiçbir hukuk sisteminde yeri yoktur.Davayı kazanan vekil kadar,kaybeden vekilin de yargılama süreci zarfındaki var olan emek ve hizmeti söz konusudur.Nasıl ki, hiçbir avukat organik manada müvekkili ile yapmış olduğu ücret anlaşmasını, olması gereken ilke nedeniyle; davayı kazanım ve yitirilim şartı üzerine tesis etmiyorsa,aynı şekilde yargılama süreci içerisinde de emek ve hizmetini ihdas eden ( davayı ) kaybeden vekilin ücreti de yasal ve haklı bir ücrettir.O nedenle de, eğer taraflar kendilerini bir savunma ve usul bilen kişisi ( avukat) ile temsil ettiriyorlarsa, taraflar olarak her iki avukatın ücretini peşin olarak, yargılama giderleri mevadından olması nedeniyle peşin yatırmaları gerekmektedir.
Yazınızda “Zurnanın zırt dediği yer burası. Neden ? Avukatlar para kazansın diye mi ? Kişinin Avukat tutmaya zorlanması kanunlara uygun mudur ? Kişi hak ve hürriyetleri açısından değerlendiriniz ?” şeklinde beyanda bulunmuşsunuz.
Konu ile ilgili olarak yukarıdan beridir izahatına çalıştığım üzere, zurnanın zırt dediği yer,adli ve idari yargıdaki,yargılama süreci dahilindeki tüm işleri yargılama adına ( Devlet adına ve yararına olmak üzere) yürütmeniz ancak,neticesinde bu emek ve hizmetinizin karşılıksız kalmasıdır. Avukatlar dışında,başka bir savunma ve usul bilen kişisi var sa,parayı o kazansın Sn.
Alonson…Hiçbir kimsenin avukat tutmak gibi bir zorunluluğu yoktur.Ancak bir kimse,kendisini savunma ve usul bilen kişisi ile temsil ettirmek istiyorsa eğer,tabidir ki bunun inorganik müvekkilinin de ücretini ödemek zorundadır.Yani,yargılama süreci içerisinde,davanın yapısı itibariyle de vekilinin, yıllar süren süreç zarfındaki emek ve hizmetinin bedelini tediye etmek zorundadır.Mahkeme hakimi aylık sabit ücret almasına rağmen, cüzdan-vicdan ikilemi nedeniyle de haklı olarak keşif yolluk ücretini almaktadır.Aynı sistem olay mahalli incelemesi ve otopsi keşfi ile ilgili olarak savcılara da yolluk ödenmektedir.Yani,yargılama süreci zarfındaki emek ve hizmetinin karşılığını,HMK’nun eski ve yeni düzenlemeleriyle çok rahat alabilmektedir.Hakim veya savcının Devlet’ten aldığı sabit maaş, onunun Devlet’le olan organi manadaki bağı ve karşılığı oldan organik ücrettir.Ancak, keşif ve yolluk gideri gibi ödemeler ise,onun Devlet’le olan inorganik bağı yani karşılığı inorganik ücrettir. Peki ya avukatlar…Nasıl ki,müvekkilin hak ve hürriyetleri söz konusu ise, bu cihet avukatın hak ve özgürlükleri içinde söz konusudur.Bir tarafın hak ve hürriyetlerinin tesisi için mücadele veren avukatın,kendi hak ve hürriyetlerinin tesisi yönündeki mücadelesini ve talep hakkını, asıl siz kişi hak ve hürriyetleri açısından değerlendiriniz.
Bu ülkede yaşıyorsam ve mesleğimi burada icra ediyor ve gereksinimlerimi bu ülkede karşılıyorsam eğer, tabidir ki, Devlet’in devamlılığı ve varlığı için ekonomik ve sosyal manada gelirlerinin artmasını arzu ederim ve bir meslek gurubunun üyesi olarak da vatandaşlık görevimdir.Zorunlu avukatlık sistemi; Devlet’in kayıt dışı yitirimlerini pek ala engelleyecektir.Hukuk sigortası sistemi ile her türlü ücret ve gider kayıt altına alınacak, müvekkilinin sızlantı ve şikayetlerinden uzak bir şekilde avukat; sadece müvekkilinin sorunlarını dinleyecek ve çözüm arayışı içerisine girecektir.Hukuk sigortası sistemi ile sadece organik ücretin bedeli değil,bununla birlikte ( gider avansı içinde olacak) inorganik ücretin de bedeli karşılanacaktır.
Rahmetli Kemal SUNAL’ın “DAVACI” filmini izleyenlerin, kişi olarak hangi karakter ve ruh hali içerisinde olurlarsa olsunlar sırf yeşillik olsun diye, elde hukuk sigorta poliçesi var diyerek dava açmak isteyeceklerini hiç sanmıyorum.Hem atasözünü ekliyorsunuz, hem de bu yöndeki çekincelerinizi sunuyorsunuz.
Dünya’mıza emsal olmuş kişilik ve özellikleri ile yeni bir çağa atlamamıza ön ayak olmuş ünlü bir felsefe,düşün ve eylem adamı olan Atatürk; dediğiniz gibi milletimizin alışkanlıklarını ve davranışlarını göz önünde bulundurup çözüm arayışı içerisine girip bekleseydi eğer, bugün geri kalmış orta asya ülkelerinden biri olmamız işten bile değildi. O değerli zat, söz konusu eylem ve devrimlerini, içinde bulunduğu zaman dilimi henüz 19.yüzyıldan çıkmış,20.yüzyıla göz kırpan zaman dilimi içinde gerçekleştirmiştir.Ancak bizim zaman ve dönemimiz, değerli güldürü duayeni Cem YILMAZ’ın espirileri gibi, yapmaya gerek yok yapılmışı var,uygulamaya gerek yok,uygulanmışı var demesi gibi bir dönemdir.Atlayın suya varın komşu Yunanistan’a yapılmışı da ,uygulanmışı da var…Halen açıklamalar yeterli gelmediyse eğer,diğer Avrupa ülkelerinin de lege ferenda’larını tahkik edebilirsiniz.
Atalarımızın özlü ve sözlü “ Ağacın kurdu içindedir” özdeyişindeki kurdu çıkarıp atmak,kendimize dönmek,hak ve özgürlüklerimizin peşinde mücadele etmek,kumdan başımızı çıkarıp etrafımızı gözlemlemek zorundayız. Değindiğim gibi, bireylerin hakkının savunulması ne denli kutsi ise, mesleki haklarımızı korumak, kollamak ve bu uğurda mücadele etmek te o denli kutsidir.

Sevgi ve saygılarımla…