Konu: BaĞ Kur
Mesajı Okuyun
Old 05-04-2007, 14:57   #4
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/7395

K. 2005/11974

T. 21.11.2005

• BAĞ-KUR SİGORTALILIĞI ( Vergi Kaydı Bulunduğu Halde Prim Ödememiş ve Tescil Yaptırmamış Seyyar Satıcı - Sigortalılık Hakkı Vazgeçilemez Bir Hak Olduğu Yasal Şartları Gerçekleştiği Tarihte Sigortalılığın Kendiliğinden Başlayacağı )

• SİGORTALI OLMA HAK VE YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Yasal Şartları Gerçekleştiği Tarihte Sigortalılığın Kendiliğinden Başlayacağı - Sigortalı Olma Hak ve Yükümlülüğünden Vazgeçilemeyeceği )

• SEYYAR SATICI VE HIRDAVAT SATICISI ( Vergi Kaydı Bulunduğu Halde Kuruma Tescilinin ve Prim Ödemesinin Bulunmaması - Sigortalılık Niteliği Taşıdığı Halde Kayıt ve Tescilini Yaptırmayanların Yasal Düzenlemeden Yaralandırılması Gereği )

1479/m.25,26 ,geç.18

ÖZET : 1479 sayılı Kanun'un 26. maddesi sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini, aynı Kanunun 25. maddesi ise yasal şartların gerçekleştiği tarihte sigortalılığın kendiliğinden başlayacağını hüküm altına almıştır.
DAVA : Davacı, eşi Selim Kale'nin 02.08.1990-28.02.1994 döneminde zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespit ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mustafa Arınmış tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Davacı, 02.08.1990-28.02.1994 tarihleri arasında vergi dairesinde kayıtlı bulunan ölü eşi Selim Kale'nin Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edilmesi yolundaki başvurusunun Kurumca reddedildiğini ileri sürerek, uyuşmazlık konusu sürelerde eşinin Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bilirkişi raporu doğrultusunda, davayı kabul etmiş ve 1479 sayılı Kanun'un 24, 25 ve 26. maddeleri gereğince davacının eşinin zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar vermiştir.
Davacı murisinin, talep konusu dönemde seyyar satıcı ve hırdavat satıcısı olarak vergi kaydının bulunduğu ve bu sebeple sigortalılık niteliğini taşıdığı halde Kuruma tescilinin ve prim ödemesinin bulunmadığı tartışmasızdır.
1479 sayılı Kanun'un 26. maddesi sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini, aynı Kanunun 25. maddesi ise yasal şartların gerçekleştiği tarihte sigortalılığın kendiliğinden başlayacağını hüküm altına almıştır. Öte yandan yasakoyucu, 26. madde ile sigortalılara, 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak yükümünü getirmiş, tescillerini yaptırmayanlar hakkında ise Kurumca resen tescil işleminin yapılacağı emredici şekilde kurala bağlanmıştır.
1479 sayılı Kanunda 506 sayılı Kanunun 79. maddesine paralel nitelikte bir düzenleme bulunmadığı için kural olarak hizmet tespiti davası açılmasının mümkün olmadığını dikkate alan yasakoyucu sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Kuruma tescil edilmemiş kişilere zaman zaman tescil imkanı tanınmış ve ayrıca istek halinde primi ödenmek şartıyla geçmişteki çalışmaların değerlendirilmesi sağlanmıştır.
Bu kapsamda 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 1. maddesi ile kayıt ve tescilsiz sigortalılara 04.10.2000 tarihinden itibaren yeniden tescil imkanı getirilmiş, ancak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesi'nce daha sonra iptal edilmiştir.
Son olarak 02.08.2003 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun'un geçici 18. maddesi, 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 1. maddesindeki hükmü tekrarla sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanlara yeni bir imkan getirmiştir. 4956 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce Kuruma baş vurarak tescil talep eden ve bu talebin Kurumca reddi üzerine iş bu davayı açan davacının söz konusu geçici 18. madde hükmünden yararlandırılması ve uyuşmazlığın bu madde kapsamında çözüme kavuşturulması gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
yarx







T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/3680
K. 2006/11308
T. 21.9.2006
• BAĞ-KUR SİGORTALISI OLDUĞUNUN TESPİTİ ( Sigortalılık Niteliğini Taşıdıkları Halde 04.10.2000 Tarihine Kadar Kayıt ve Tescilini Yaptırmayanlara 20.04.1982 İle 04.10.2000 Tarihleri Arasında Vergi Kayıtlarına Dayalı Çalışma Sürelerini Belli Koşullarla Borçlanma İmkanı Tanındığı )
• BORÇLANMA İMKANI ( Sigortalılık Niteliğini Taşıdıkları Halde 04.10.2000 Tarihine Kadar Kayıt ve Tescilini Yaptırmayanlara 20.04.1982 İle 04.10.2000 Tarihleri Arasında Vergi Kayıtlarına Dayalı Çalışma Sürelerini Belli Koşullarla Tanındığı - Bağ-Kur Sigortalılığı )
• SÜRESİNDE YAZILI BAŞVURU ŞARTI ( 1479 Sayılı Kanuna Eklenen Geçici 18.Madde Hükmü ile Yasanın Yürürlüğe Girdiği 02.08.2003 Tarihini Takip Eden 6 Aylık Süre İçinde Kuruma Yapılmış Başvurusunun Bulunup Bulunmadığının Araştırılması Gereği )
1479/m. Geç.18, 25, 26
ÖZET : Davacı, Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. 1479 sayılı Kanuna göre, hak ve mükellefiyetlerin belirli tarihlerde başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler kapsamında; 02.08.2003 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 47. maddesiyle 1479 sayılı Kanuna eklenen geçici 18.madde hükmü ile; sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanlara, 20.04.1982 ile 04.10.2000 tarihleri arasında vergi kayıtlarına dayalı çalışma sürelerini belli koşullarla borçlanma imkanı tanınmıştır.

Davacının, yasanın yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihini takip eden 6 aylık süre içinde ( 02.02.2004 tarihine ) Kuruma yapılmış herhangi yazılı bir başvurusunun bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir.

DAVA : Davacı, 25.10.1991-14.09.1995 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Dava, hukuki nitelikçe; davacının; 25.10.1991 ile 14.09.1995 tarihleri arasında vergi ve oda kaydına dayalı olarak kendi nam ve hesabına faaliyette bulunduğundan bahisle, bu sürenin; 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.

Davacının, dava konusu dönemde; kendi nam ve hesabına çalışmasından dolayı meslek kuruluşu kaydı ve vergi kaydı olduğu ve bu sebeple sigortalılık niteliği taşıdığı halde dava tarihi olan 08.06.2005 tarihine kadar Kuruma kayıt ve tescilinin yapılmadığı, prim ödemesinin bulunmadığı tartışmasızdır.

1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde; sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği, aynı Kanunun 25. maddesinde ise, yasal şartların gerçekleştiği tarihte sigortalılığın kendiliğinden başlayacağı öngörülmüştür.

Ne var ki, 1479 sayılı Kanuna göre, hak ve mükellefiyetlerin belirli tarihlerde başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler kapsamında;02.08.2003 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 47. maddesiyle 1479 sayılı Kanuna eklenen geçici 18.madde hükmü ile; sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanlara, 20.04.1982 ile 04.10.2000 tarihleri arasında vergi kayıtlarına dayalı çalışma sürelerini belli koşullarla borçlanma imkanı tanınmıştır. Bu yönde; davacının, yasanın yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihini takip eden 6 aylık süre içinde ( 02.02.2004 tarihine ) Kuruma yapılmış herhangi yazılı bir başvurusunun bulunup bulunmadığının araştırılması, yazılı başvurunun varlığı halinde, bunun, vergiye kayıtlı bulunulan sürelerde borçlanma hakkı için yeterli olacağı, ayrıca başvuru tarihi itibarıyla vergi kaydının bu bağlamda, Kuruma tescili bulunmasının zorunlu olmadığı gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, anılan geçici 18. madde hükmünde öngörülen ve hak düşürücü süre niteliğinde bulunan 6 aylık yasal süre içinde Kuruma yazılı bir başvurunun bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın davanın kabulü yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davalı Bağ-Kur vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açılanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.09.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx