Mesajı Okuyun
Old 06-09-2009, 16:01   #30
fidel kadastro

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan EEE
Sayın Av. Fatih Kısa,
Mesajımı yorumlamak adına, bazı usul ve kavramları hatırlatmışsınız. Bizim meslekte de, yeni meslektaşlara durduk yerde meslek kuralları ve deneyimler anlatılmaz. Konuya yabancı birinine açıklama yaparak, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” şeklinde bir ortam yaratılarak, genç meslektaş rencide edilmez. Ben meslektaşınız olarak değil, ilgili kanun gereğince verilen bir mahkeme kararının yarattığı haksızlığa somut bir örnek vermek adına yazdım. Umarım, açıklamalarınız genç meslektaşlarınıza yararlı olmuştur. Forumlardaki bazı meslektaşlarınızın sorularına bakıldığında, çok bilinen temel hukuk kurallarını bile tekrarlamakta fayda olacağına inanıyorum. Bu nedenle, bana da yorum katma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
- 16. sıradaki mesajda Sayın Av. Kadirpolat açıklamalarını “Ama yukarıda da dediğim gibi, bir taraf tahsil edemediği kazanımlarına rağmen müvekkilin karşı tarafa ödeme yapması kadar zor bir durum da yoktur, düşüncesindeyim.” şeklinde bağlamıştır. Verdiğim örnek de tam buna karşılıktır. Örnekte de belirtildiği gibi, kaybetme ihtimali de düşünülerek, önce 15 bin $’lık kısmi dava açılmış, Yargıtay ilgili dairesinde onandıktan sonra 500 bin TL.’lik ek dava açılmıştır. Ancak, sonuç korkulan gibi olmuştur.
- İlgili kanunun sakatlığı da tam buradadır. Bir tıp doktorunun vizite ücreti belli olduğu gibi, değişik davalar için avukatlık ücretleri de belirlidir.
- Asıl olan verilen emeğin karşılığını (hak edileni) almaktır. Fazlası “sebepsiz zenginleşme” dir ve her ne kadar kanuna uygun olsa bile HUKUKSUZDUR.
- Bu ücretler davalar için belirlenen avukatlık ücretleriyle sınırlı olmalıdır.
- Bir dilekçe ile reddolunan davalar sonucu, ilgili kanun hükümlerince takdir edilen avukatlık ücretleri, alın teri (emek) karşılığı değildir.
- Tüm hukukçular, bu kanunun hukuka uygun hale getirilmesi için çaba göstermelidir.
- Kanun bu haliyle “HAK ARAMA YOLLARINDA” büyük bir engeldir.
- Aksini düşünenler için benim önerim; dava ücretlerini müvekkiller, aşan kısmını vekiller ödesin…
Not : İlgili kanun bu haliyle var oldukça, hükmedilen avukatlık ücretleri “kanuni” , her ne sebeple olursa olsun, davalar için belirlenen avukatlık ücreti dışında hak edilmeyen bir ücret talep edilmesi HAKSIZDIR, HUKUKSUZDUR, ETİK DEĞİLDİR.



''İlgili kanunun sakatlığı da tam buradadır. Bir tıp doktorunun vizite ücreti belli olduğu gibi, değişik davalar için avukatlık ücretleri de belirlidir.''

Sayın EEE,

Burada ''belirlidir'' derken belirli olmalıdır mı demek istediniz?


''Aksini düşünenler için benim önerim; dava ücretlerini müvekkiller, aşan kısmını vekiller ödesin… ''

Sevgili EEE,

Öneriniz avukatlık mesleğinin temeline aykırıdır. Avukatlık vekalet sözleşmesine dayanır. Vekalet sözleşmelerinde vekil, yaptığı işin sonucunu garanti edemez. O, bu süreçte sizi temsil ettiği, hakkınızı mahkemede savunduğu için ücrete hak kazanır. Ki bu gayet hukuki bir durumdur. Zira aksi taktirde, avukatın umulan sonuca ulaşmak için harcadığı emek ve gösterdiği gayret karşılıksız kalır. Dolayısıyla sizin öneriniz, yaptığı işin sonucunu garanti edemeyen avukata; '' bak davayı kazanamadın, senin yüzünden ekstra para ödemek istemiyorum. Karşı tarafın ücretini de sen öde.'' demektir.

1- Dava sonucunda kararı avukat değil, hakimler verir.

2- Yukarıda da vurguladığım gibi avukat, davanın sonucunu garanti edemez.

Avukat, olumsuz sonuçlanan her davada karşı tarafın vekalet ücretini öderse, çoğu zaman bedavaya çalışmış olur.Dava için döktüğü ter, çektiği karın ağrısı da yanına kar(!) kalır. Bu da gayet haksız/hukuksuz bir durumdur.

Sorun; avukatlık mesleğinin vatandaş tarafından tam olarak özümsenememesinden kaynaklanır. Çoğuna göre avukat(amiyane tabirle): ''iki laf edip dünyanın parasını kazanan'' kişidir. Bu bakış açısı, ne yazık ki, her gelir grubunda ve eğitim düzeyinde gözlemlenebilmektedir.



''Bir dilekçe ile reddolunan davalar sonucu, ilgili kanun hükümlerince takdir edilen avukatlık ücretleri, alın teri (emek) karşılığı değildir.''

O ''bir dilekçe'' 'yi yazmak öyle kolay değildir! Kolay olsa avukata ne hacet! Küçümsenen ''dilekçe'', avukatın yıllarını verdiği hukuk eğitimi ve kazandığı mesleki tecrübe sonucunda yazılmıştır. Örnekle açıklarsak; 25 yıllık bir avukat, 2 saatte yazdığı dilekçeyi aslında 2 saatte değil, 25 yıl + 2 saatte yazmıştır. Dolayısıyla emek ve alınteri ile ilgili iddialı(!) açıklamalar yaparken bunları da gözardı etmemek gerekir.

Saygılarımla.