Mesajı Okuyun
Old 12-08-2008, 23:14   #2
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

3167 sayılı yasanın 10 uncu maddesine göre, bankanın sorumlu olduğu miktara ilişkin yükümlülüğü, çek defteri tesliminden doğan ve geri dönülemeyecek nitelikteki bir gayrinakdi kredi sözleşmesi hükmündedir.

Uygulamada, bankalar haklı olarak, bu krediyi teminatlandırmayı tercih etmekte, hatta teminat verilmedikçe çek defteri teslimi dahi yapmamakta, bu krediyi kullandırmamaktadırlar.

Soruya konu hadisede ise bankanın önceden almadığı teminatı, Genel Kredi Sözleşmesi ya da çek defteri teslimi esnasında düzenlenen Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi uyarınca talep ettiği anlaşılmaktadır. Sözleşme ile kararlaştırılan ve gayrinakdi kredinin karşılığını teşkil eden teminatın, verilmediği takdirde “teminat verilmesine dair” icra takibine konu edilmesi, sözleşmeye ve hukuka uygundur.

“Teminatın faizsiz bir hesaba blokajı” ise sözleşmeye uygun kabul edilse dahi, kişisel görüşüm hakkaniyete uygun olmadığı yönündedir. Ancak, Yargıtay uygulamasında “onandığını” belirtmek gerekir.

Saygılarımla.


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas : 2007/12-241
Karar : 2007/239
Tarih : 02.05.2007

ÖZET : Somut dava, şikayet yoluyla icra emrinin iptali istemine ilişkindir. İpotek akdine dayanılarak alacaklı banka kullandırdığı nakdi kredi ve mer'i teminat mektubu bedelinin depo edilmesi için (aldığı kontrgaranti ve ipoteğe istinaden) ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yaptığı takipte borçlunun teminat mektuplarının henüz paraya çevrilmediği gerekçe yapılarak takibin iptali için Merci'iye yaptığı başvuru, Merciice satışla ipotek sona erip kalan para üzerinde alacaklı bankanın rehin hakkı olduğu düşünülmeden teminat mektupları ile ilgili depo kararı isteği yönünden takibin iptal edilmesine karar verilmesi hatalıdır.

(2004 sayılı İİK. m. 16)

KARAR METNİ :
YARGITAY İLAMI

Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 11.İcra Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 10.02.2006 tarih ve 2005/1734 E- 102 K. s. kararın tetkiki davalı-Alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 23.05.2006 tarih ve 2006/8819-10860 s. ilamı ile; (...Teminat mektubu veren banka ile muhatap arasındaki sözleşme garanti sözleşmesi niteliğinde olup, bankanın sorumluluğu fer'i olmayıp asıl borçtan bağımsız ve asıldır. Bu nedenledir ki, banka yalnızca borçluya (lehdara ait) defileri muhataba karşı ileri süremez. Teminat mektubu ile belirli bir riziko garanti edilmekte ve rizikonun doğduğu, muhatap tarafından yazılı olarak bildirildiği taktirde, bu beyana itibar olunarak hiçbir araştırma yapılmadan banka ödemeyi taahhüt etmektedir. Hiçbir araştırma yapmaksızın muhataba ödeme yapma yükümlülüğü altına giren banka, lehdara bir kontrgaranti imzalatmaktadır. Uygulamadaki adı kontrgaranti olan bu belge, bankanın açtığı gayri-nakdi kredi sebebiyle müşterisinden aldığı bir taahhütnamedir. Yalnızca lehdar (amir) tarafından imzalı teminatsız bir kredi niteliğindedir. Banka ödediği teminat mektubu meblağını rücu etmesinin güvencesi olarak bu işlemi yaptırdığı gibi, teminat mektubu iade edilmedikçe, dilediği zaman kontrgarandan (lehdardan) her türlü kabul edebileceği nakit, menkul rehni, gayri menkul ipoteği, teminat mektubu vermesini de isteyebilir. Hatta kontrgaran (lehdar) bankanın isteyeceği her çeşit ek teminatı vermeyi kabul ettiğinden; Banka mahkemeden lehine ek teminat olarak ipotek tesisine karar verilmesini de isteyebilecek ve mahkeme kararı ile tapuda ipotek işlemi gerçekleşebilecektir.

Hemen belirtelim ki; lehdarın kredi riskinin artması, isteğe rağmen teminat mektuplarının lehdar tarafından iadesinin sağlanmaması, lehdarın durumu hakkında şüpheye düşülmesi, lehdarın mali durumunun sarsılmış gözükmesi, uzun süre geçmesine rağmen teminat mektuplarının iade edilmemesi gibi sebeplerle veya hiçbir neden göstermeksizin banka kontrgarantinin kendilerine verdiği hakka dayanarak bankaca verilen müşteri mektupları tutarının, kontrgaran'dan veya kontrgarantiyi imzalayan müteselsil borçlu ve kefillerden henüz nakde çevrilmeyen mer'i teminat mektubu bedelinin depo edilmesini isteyebilir. Bu istem riskin doğması veya teminat mektubunun nakte çevrilip çevrilmemesi ile ilgili olmayıp, kontrgarantilerin kendilerine (bankaya) verdiği hakla ilgilidir. Ayrıca, belirtelim ki paranın nereye depo edileceği hususu da Yargıtay'ın "davacı banka nezdindeki faizsiz bir hesaba" şeklindeki uygulama ile ilgili mahkeme kararlarının onanması ile de paranın nereye depo edileceği hususu da açıklığa kavuşmuştur. Bankalar kontrgarantiyi imzalayan lehdara gayri nakdi kredi açtıklarında, bu gayri nakdi kredi (amir) kontrgaran lehine, muhataplara teminat mektubu verilerek kullandırılır ve bankalar kullandırdıkları bu gayri nakdi krediler için her türlü rehin veya ipotek akit tablosunda ipoteğin banka tarafından verilmiş ve verilecek teminat mektuplarının kontrgarantilerinin de teminatını oluşturduğunu belirtebilirler. Uygulamada ayrı bir kontrgaranti veya kredi taahhütnamesi düzenleme yerine bunların hükümlerinin ipotek akit tablosuna yazıldığı da görülmektedir ki bu da geçerli bir uygulama nevidir.

Bankaların verdikleri nakdi veya gayri nakdi kredilerin en büyük güvencesi ipotektir. Kullandırılan nakdi krediler sebebiyle bankanın yapacağı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte (taşınmazın borçtan limitle sorumlu olduğu hallerde) banka az yukarda açıklandığı gibi henüz nakde çevrilmemiş teminat mektubu bedellerinin depo edilmesini de isteyebilir. Böylece taşınmazın satışı ile ipotek ortadan kalkacağından, limit dahilindeki artan bedel davacı bankanın hesabına depo edilebilecektir. Bir başka anlatımla bankanın gayrimenkul ipoteği satış sonucu para üzerinde rehin hakkına dönüşecektir. Aksinin düşünülmesi halinde, teminat mektubunun ipotek kapsamına alınmasını sonuçsuz bırakır. Ne var ki, benzerlik arzetmekle birlikte iki durumun birbirinden ayrılmasında da fayda olduğundan şunu da belirtelim ki henüz nakde çevrilmeyen teminat mektupları ile ilgili alacaklı bankanın genel haciz yolu ile takip yapma hakkı yoktur. Ancak yukarda açıklanan gerekçelerle mer'i teminat mektubu bedelinin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte depo edilmesini isteme hakkı ise vardır.

Bu kurallar ışığında somut olayın incelenmesinde;

İpotek akdine dayanılarak alacaklı banka kullandırdığı nakdi kredi ve mer'i teminat mektubu bedelinin depo edilmesi için (aldığı kontrgaranti ve ipoteğe istinaden) ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yaptığı takipte borçlunun teminat mektuplarının henüz paraya çevrilmediği gerekçe yapılarak takibin iptali için Merciiye yaptığı başvuru, Merciice satışla ipotek sona erip kalan para üzerinde alacaklı bankanın rehin hakkı olduğu düşünülmeden yukarda açıklanan kurallar gözetilmeksizin teminat mektupları ile ilgili depo kararı isteği yönünden takibin iptal edilmesine karar verilmesi isabetsiz olup, Mercii kararının açıklanan sebeplerle bozulması gerekmiştir.c) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı - Alacaklı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, şikayet yoluyla icra emrinin iptali istemine ilişkindir.

Hemen belirtelim ki, banka teminat mektuplarından kaynaklanan risk doğmamışsa, sair bir deyişle gayrinakti kredinin ödenmemiş olması sebebiyle borcun tazmin edilmiş olması söz konusu değilse, bu halde gerek ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla, gerekse genel haciz yoluyla icra takibi yapılması mümkün değildir.

Bununla birlikte, somut olayda banka komisyon alacaklarından kaynaklanan nakit krediler yönünden mahkemece verilen hüküm temyiz edilmeyerek kesinleştiğinden, taşınmazların başlatılan takip sebebiyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla satılması ve ipoteğin nakte çevrilmesi söz konusu olduğundan, taşınmazlar üzerindeki ipotekler kalkacaktır. Bu halde meri teminat mektuplarına ait gayrinakti kredilerin ödenmemesi ihtimalinden kaynaklanan rizikonun teminatı olması amacıyla; kesinleşen komisyon alacağı sebebiyle söz konusu olan "bankanın nakit alacağı" tahsil edildikten sonra, kalan paranın banka nezdindeki faizsiz bir hesaba depo edilmesi ve bu para üzerinde bankaya rehin hakkı tanınması gerekir. Öte yandan, takip konusu borcun ödenmesi halinde ise takibin düşeceği tartışmasızdır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici sebeplere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı-alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.05.2007 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

Kaynak : Corpus Arşiv