Mesajı Okuyun
Old 12-07-2013, 11:42   #9
detay82

 
Varsayılan

Benzer bir olay benim bir müvekkilimin de başına gelmişti. Ancak dava açmadık (müvekkil ücreti fazla bulduğu için

Olayla ilgili araştırmalarımda, meselenin ancak hile kurumuna dayanarak çözülebileceği sonucuna varmıştım. İnceleme raporumda geçen, Yargıtay kararlarını aşağıda bilgilerinize sunmaktayım.


4.YARGI KARARLARI :

1.Hukuk Dairesi Esas: 2011/6694 Karar: 2011/11501Karar Tarihi: 15.11.2011

Davacılar... tapuda işlemlerin başlatıldığını, imzaatılacağı sırada davalının paranın döviz olarak evinde olduğunu ve imzalaratıldıktan sonra parayı evde vereceğini söylediğini, imzalar atıldıktan sonrakendilerini kahvehaneye götürerek parayı getireceğini söyleyerek bu sırada arkatarafa geçerek bir daha gelmediğini, telefonlarına da cevap vermemesi üzerinedolandırıldıklarını anladıklarını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil istemindebulunmuşlardır. Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanınreddine karar verilmiştir.

Davacılar, taşınmazı gerçekten satma iradelerininbulunmasına karşın tapuda işlem tekemmül ettirildikten sonra çeşitli sebeplerileri sürülerek davalı tarafın satış bedelini ödemediğini ve kendilerini hilelidavranışlarla dolandırma yoluyla taşınmazların mülkiyetini devretmek zorundabıraktığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. O halde iddianın içeriği veileri sürülen biçimine göre davada dayanılan sebebin hile olduğu açıktır.

Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi iradebeyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kastenhatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahutdevamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma sözkonusudur. B.K'nun 28/1 maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğertarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasabile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşullarınvarlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyigeçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geriisteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceğigibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Anılan hususresmi belgeler yönünden de Türk Medeni Kanununun 7/2 maddesinde dilegetirilmiştir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücüsüre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut davayoluyla da kullanılabilir.

Davalı F.'ye taşınmazların satışı için tapuyagidildiğinde düzenlenen aktin imzalanması aşamasında satış parasının istenmesiüzerine, paranın evde olduğu ve eve gidildiği takdirde verileceğinin beyanedilmesi üzerine akdin imzalandığını, oysa eve gidilmek üzere hareketedildiğinde bir kahvehaneye uğranıldığı, bundan istifade eden davalının oradanayrıldığı, her ne kadar davalı tarafından satış bedelinin ödendiği belirtmişise de, bunun yazılı bir belge ile kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, satış bedeli (semen) satışınasli unsurlarından birisidir. Semen ödeneceği düşüncesi uyandırılaraktaşınmazın mülkiyetinin naklinin sağlanması ve ondan sonra semenin ödenmemişolması yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde iradeyi fesada uğratansebeplerin gerçekleştiğinin kabulünü gerektirir.

Bir başka ifade ile, elbette ki taraflarca bedelinyani semenin sonra ödeneceği kararlaştırılabilir. Böylesi bir durumda TürkMedeni Kanununun 893. maddesi hükmü uyarınca satış bedeli üzerinden ipotekyaptırılması mümkün bulunduğu gibi, Borçlar Kanununun 217. maddesi delaletiyle211. maddesi hükmü gereğince bedel ödenmediği takdirde taşınmazın mülkiyetininiade edileceğine dair ihtirazi kayıt konulabilir. Böylesi bir olgu tapununiptali ile eski malike intikaline olanak sağlar ise de, koşulsuz olarak bedelinsonradan ödenmesi taraflarca kararlaştırılmış ise de satıcının hakkı bedelolup, ödenmemesi halinde yasal yollara müracaat ederek tahsilisağlanabileceğinden ödememe tapu iptal ve tescilin hukuki nedenini teşkiletmez. Oysa somut olayda bedelin ileriki tarihlerde ödeneceğine dair taraflararasında bir anlaşma bulunmamakta hemen ödeneceği yönünde davacılarda bir kanıuyandırılarak kayıt maliki bir oldubittiye getirilerek temlikin sağlandığıgörülmektedir.

Öyle ise, davacıların hileye maruz bırakılmadıklarınısöyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesigerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.



Hukuk Genel Kurulu Esas: 2010/1-502 Karar: 2010/536 Karar Tarihi:20.10.2010

Davacı vekili; müvekkilinin, 1932 doğumlu olup, ikiadet dükkanın davalıya satışı konusunda onunla anlaştığını, 09.04.2004tarihinde tapuya gittiklerini, tapuya giderken davalının bir yerde durarak paraalmış gibi yaptığını, imza aşamasında, davalının paranın bankada olduğunutapunun devrinden sonra bankadan çekip ödeyebileceğini söylediğini, maddiolarak zor durumda olan müvekkilinin uzun süredir tanıdığı H.'in de yanlarındaolmasına güvenerek, hiçbir bedel almadan taşınmazları davalıya devrettiğini,daha sonra davalının müvekkili ile birlikte bankaya gidip, bankacılarla birazkonuştuktan sonra müvekkiline 40 günlük vadesinin olduğunu, vade bitiminde 40Milyar TL. faiz alacağını, bu faiz alacağının da 20 Milyar TL.sini satışparasına ek olarak müvekkiline vereceğini söylediğini, davalı ve arkadaşlarınınmüvekkilini uzun süre bugün yarın şeklinde oyaladıklarını ancak davalınıntaşınmazların bedelini ödemediği gibi taşınmazları da iade etmediğinibelirterek, hile hukuksal nedeniyle 7221 Ada 1 parsel, C-3 BL. 2.Kat 883 ve 872nolu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptaline ve müvekkiladına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davanın zamanaşımı bakımından reddigerektiğini, Borçlar Kanunu’nda hata yahut hilenin öğrenildiği tarihtenitibaren 1 yıllık süre içinde işlemin iptalinin istenebileceğini, taşınmazınbedelini ödediğini, tapuda bu hususun davacıya ikaz olunduğunu, parasınıaldığını beyan ettiğini, resmi senede karşı ancak resmi senetle karşı delilileri sürülebileceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın salt ödenmeyen satış bedelineyönelik olmayıp, hile hukuksal nedenine dayanıldığı, bu iddianın ise her türlüdelille ispat edilebileceği gerekçesiyle deliller değerlendirilerek davanınkabulüne karar verilmiştir.

Hükmü davalı vekili temyiz etmekle Özel Dairece, hilehukuksal nedeni konusunda bir değerlendirme yapılmaksızın dava salt bedelistemi olarak nitelendirilerek yukarıda yazılı gerekçeyle karar bozulmuş; YerelMahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Direnmeyi davalı vekili temyizegetirmektedir.

Açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarınınkapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanınhukuksal dayanağının ne olduğu; buna göre Özel Dairece inceleme vedeğerlendirme yapılıp yapılmadığı, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, konuyla ilgili kavram ve kurumların açıklanmasındayarar vardır:

İnsanlar çeşitli saiklerin etkisi altında hukukimuameleler yaparlar. Hukuki muamelelerin yapılmasında rol oynayan iki saikihukuk düzeni eskiden beri göz önünde tutmuştur. Bunlar aldatma (hile) vekorkutma (ikrah)tır. Çünkü bu iki saik altında yapılmış bulunan hukukiişlemlerin sahiplerini bağlamaması tabii ve lüzumludur.

Kanunumuz hileyi tanımlamamıştır. YHGK’nun 03.04.1963gün ve 1963/4-76-40 sayılı kararında hile; <…gerçek durumu bilmesi halindebir kimsenin kabul etmeyecek olduğu bir şeyi kabul etmesine diğer bir kimsetarafından yol açılmış olması demektir.> şeklinde tanımlanmıştır.

Hilenin varlığının kabulü için şu şartlarıngerçekleşmesine ihtiyaç vardır:

Birinci şart <yanıltma>dır. Aldatan şahısdiğerini yanıltmış (hataya düşürmüş) olmalıdır. Fakat karşı tarafın düştüğü buyanılmanın esaslı olması gerekmez. (BK. md.28) Çünkü aldatan hiçbir surettekorunmaya layık değildir.

İkinci şart; <aldatma kastının bulunması>dır.Yalan söyleyen, sözlerinin yalan olduğunu bilerek söylemiş olmalıdır. Başka birdeyişle, yalan söyleyende karşı tarafı aldatmak ve onun gerçeği bilmesi halindeyapmayacak olduğu bir sözleşmeyi yapmağa sevk etmek niyeti bulunmalıdır. Eğer,bir kimse, bilmemesi ağır bir kusur teşkil etmesine rağmen, durumu bilmeden birbeyanda bulunmuş ise, aldatma kastı yoktur.

Üçüncüşart <İlliyet bağı>dır. Aldatma karşı tarafı bir hukuki işlem yapmağasevk etmiş olmalıdır. Eğer hukuki işlem bu aldatma olmadan da yapılacak idiyse,o zaman aranılan illiyet bağı yok demektir. (Dr. Kenan Tunçomağ, BorçlarHukuku, sh.229-233)

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun <Hile> başlıklı28. maddesinde; <Diğer tarafın hilesiyle akit icrasına mecbur olan tarafınhatası esaslı olmasa bile, o akit ile ilzam olunmaz.

Üçüncü bir şahsın hilesine düçar olan tarafın yaptığıakit lüzum ifade eder. Şu kadar ki diğer taraf bu hileye vakıf bulunur veyavakıf olması lazım gelirse, o akit lazım olmaz.> Hükmü yer almaktadır.

Maddenin birinci fıkrasında açıklandığı üzeretaraflardan biri diğer tarafı hileyle sözleşme yapmaya yöneltilmişse hataesaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilenkoşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukukiilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir veverdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceğigibi iptale ilişkin hakkın kullanılması hiçbir ekle bağlı değildir. Karşıtarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla dakullanılabilir. Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadankalkacağı için yerine getirilen edim, ayni bir istihkak davası (tapulutaşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde desebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası yoluyla geri istenebilir.

Hile’ye ilişkin bu açıklamalar ışığında somut olay elealındığında:

Davacı, davalı ile davalının akrabası dava dışı H. D.adlı kişinin, önce güvenini kazanıp, bir takım hareketlerle bu güvenigüçlendirdikleri sonra da yaşlı ve madden zor durumda olmasından dayararlanarak kandırmak suretiyle dava konusu taşınmazların tapuda devrinisağladıkları buna karşılık sözleştikleri bedeli de ödemediklerini beyan ederek,hile hukuki nedeniyle dava konusu taşınmazların davalı adına olan tapu kaydınıniptali ile kendi üzerine kayıt ve tescilini istemiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık görünürde bedelinödenip ödenmediği noktasında düğümlenmişse de temelinde davacının, davalıtarafça hile ile kandırılıp, hemen ödeme yapılacağı yönünde oluşturulan güveninetkisiyle bedeli henüz almadığı halde tapu sicil görevlileri önünde aldığınıifade ettiği ve bu bedelin halen ödenmediği, iddiasına dayanmakta; açıklanan buözellikleri itibariyle davanın hukuksal dayanağını <hile>oluşturmaktadır. Nitekim, mahkemece de bu niteleme yapılarak, davanın hileyedayalı olduğu, bu tür davaların her türlü delille ispatlanabileceği kabuledilmiş ve sonuca varılmıştır.

Hal böyle olunca, mahkemenin davanın hukuksalnitelikçe hileye dayalı olduğuna ilişkin tespit ve buna göre inceleme yapmışolmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmayıp, direnme kararı bu yönüyleyerindedir.



1.Hukuk Dairesi Esas: 2004/1611 Karar: 2004/2207 Karar Tarihi: 04.03.2004
Hile her türlü delille ispatedilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hal böyle olunca, davacıya iddiasını kanıtlaması bakımından delil listesindebelirttiği tanıklarını dinletme olanağının sağlanması, varsa başka delillerininde toplanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekir.