Mesajı Okuyun
Old 12-01-2010, 11:15   #5
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi

Esas: 2006/13752
Karar: 2007/1603
Karar Tarihi: 05.02.2007

BAĞ KUR SİGORTALISI OLDUĞUNUN TESPİTİ DAVASI - BAŞVURUNUN YASAL SÜRESİNDE OLDUĞU - VERGİ KAYDINA DAYALI ÇALIŞMA SÜRELERİNİN DAVACIYA MEHİL VERİLECEĞİ - VERİLEN SÜREDE BELİRLENEN PRİM BORCU ÖDENİRSE DAVANIN KABULÜ GEREĞİ

ÖZET: Davacının, yasal süresi içinde, kuruma yazılı başvurusunun varlığı kabul edilerek, davaya konu, vergi kaydına dayalı çalışma sürelerinin; davacıya mehil verilmek suretiyle bu süre içinde belirlenecek prim borcunun ödenmesi durumunda, 1479 sayılı Kanun kapsamında geçerli sigortalılık süresi olarak kabulüne karar verilmelidir.

(506 S. K. m. 18) (1479 S. K. Geç. m. 18)

Davacı, 10.03.1991 - 31.12.1997 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Hatice K. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dava hukuki nitelikçe; 4956 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadarki dönemde Bağ-Kur'a kayıt ve tescili bulunmayan, ancak, bu tarihten sonra Kurumca, 05.08.2003 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescili yapılan davacının; 10.03.1991 ile 31.12.1997 tarihleri arasındaki vergi kaydına dayalı kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma süresinin tespiti istemine ilişkindir.

Davanın yasal dayanağını teşkil eden 1479 sayılı Kanuna 4956 sayılı kanunun 47. maddesiyle eklenen geçici 18. madde hükmüne göre; bu kanun kapsamında sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacaktır. Nitekim, 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık niteliği taşımasına rağmen, 4956 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 02/08/2003 tarihi öncesinde kayıt ve tescili bulunmayan davacının, sonradan, 05/08/2003 tarihinde başlayan vergi mükellefiyeti nedeniyle, bu tarih itibariyle anılan kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kayıt ve tescili yapılmıştır.

Diğer taraftan, aynı geçici maddede; <bu kanunun (4956 sayılı Kanun) yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde (05.02.2004 tarihine kadar) Kuruma yazılı olarak başvuran sigortalıların, 20.04.1982 ile 04.10.2000 tarihi arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen sürelere ilişkin olarak 49. ve ek 15. maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemeleri kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği> hükmüne yer verilmiştir.

Bu yönde; geçici 18. madde hükmünde yer alan, <kuruma yazılı olarak başvuru> koşulu 02.08.2003 tarihi öncesinde Bağ-Kur'a kayıt ve tescili olmayan, ancak, vergi mükellefiyetine dayalı olarak sigortalılık niteliği taşıyanların, bu çalışma sürelerini sigortalılık süresi olarak değerlendirmeleri konusunda, geçerlik şartı olmayıp, bu yöndeki sigortalı iradesinin kuruma karşı ortaya konması bakımından, ispat şartıdır. Kaldı ki, yasa koyucu, borçlanma konusunda kuruma yazılı başvuruyu, herhangi bir şekil şartına da bağlamamıştır. Açıklanan bu esaslar yanında, sosyal güvenlik hakkının, anayasal güvenceye sahip, vazgeçilemez nitelikli temel insan haklarından biri olduğu da gözetildiğinde, sigortalıların, 04.10.2000 tarihi öncesindeki vergi kaydına dayalı çalışmalarını, primlerini ödemek kaydıyla, 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirme yönündeki iradelerini, 05.02.2004 tarihine kadarki süre için de, herhangi bir şekilde kuruma karşı ortaya koymaları halinde, anılan madde kapsamında kuruma yapılmış, geçerli bir başvurunun varlığı kabul edilmelidir. Şüphesiz, borçlanma konusu sürelerin, sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilmesi, ancak, bu sürelere ilişkin olarak anılan madde çerçevesinde belirlenmiş primlerin kuruma ödenmesi halinde mümkün olabilecektir.

Dava konusu somut olayda, davacı, 6 aylık yasal süre içinde, 05.09.2003 tarihinde kuruma verdiği giriş bildirgesinde; yasal çerçevede sigortalılık hak ve mükellefiyetinin başladığı 05.08.2003 tarihi yanında, 04.10.2000 tarihi öncesine ilişkin olarak, 10.03.1991 ile 31.12.1997 tarihleri arasında da, vergi mükellefiyetinin bulunduğu ifadesine yer vermiş bulunmakla; bu döneme ilişkin süreleri, borçlanma suretiyle primlerini ödeyerek, sigortalılık süresi olarak değerlendirme konusundaki iradesini kuruma karşı ortaya koymuş olmaktadır.

Hal böyle olunca da, davacının, geçici 18. madde kapsamında yasal süresi içinde, kuruma yazılı başvurusunun varlığı kabul edilerek, davaya konu, vergi kaydına dayalı çalışma sürelerinin; davacıya mehil verilmek suretiyle bu süre içinde anılan madde hükmüne göre belirlenecek prim borcunun ödenmesi durumunda, 1479 sayılı Kanun kapsamında geçerli sigortalılık süresi olarak kabulüne karar verilmelidir.

Açıklanan madde ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, Üye M. Zafer Erdoğan'ın muhalefetine karşı; Başkan Coşkun Erbaş, Üyeler Ö.Şansal Erkam, Coşkun Öztürk ve Üye Neslihan Sever'in oylarıyla ve oyçokluğuyla, 05.02.2007 gününde karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

05.08.2003 tarihinde başlayan vergi kaydına istinaden davalı Bağ-Kur'ca 1479 Sayılı Kanuna göre sigortalı olarak tescili yapılan davacı, daha sonra 04.05.2004 tarihli dilekçe ile Kuruma başvurarak 1991 - 1997 yıllarında vergi kaydına dayalı bağımsız çalışmalarının değerlendirilmesini talep etmiştir.

Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanuna 4956 Sayılı Kanun ile eklenen geçici 18. maddesidir. 1982 - 2000 yılları arasında vergiye kayıtlı sürelerin değerlendirilmesi imkanını tanıyan ve 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren bu madde başvuru için maddenin yürürlük tarihinden itibaren 6 aylık bir süre tanımıştır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup 02.02.2004 tarihinde sona ermektedir. Davacının değerlendirmeye ilişkin başvurusu ise bu tarihten sonradır. Davacı bu süreyi geçirmiştir. Mahkemenin 6 aylık sürenin geçip geçmediğini re'sen araştırması gerekir.

Mahkeme davanın reddi kararını bu gerekçeye dayandırmıştır. Karar doğrudur. Onanması gerekir.

Açıklanan sebeplerle Daire çoğunluğunun bozma kararına katılmıyorum. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları