Mesajı Okuyun
Old 16-03-2010, 17:43   #5
Av.Meryem Kaya

 
Varsayılan

Konu ile ilgili bir HGK kararı buldum.Forumlarda yayınlandı mı bilmiyorum.Birden fazla gayrimenkul olduğu için sorunuzu kapsamayabilir.Fakat eklemek istedim.


T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

E: 2007/13-100

K: 2007/100

T: 07.03.2007



TÜKETİCİ MAHKEMELERİ
KONUT
GÖREV
Özet: Tamamlanmamış olsa bile konut olarak kullanmak üzere taşınmazı satın alan tüketici ile satıcı arasında çıkan uyuşmazlıklara tüketici mahkemelerinde bakılır.



4077 s. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [Madde 1]
4077 s. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [Madde 2]
4077 s. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [Madde 3]
4077 s. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [Madde 23]

Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara Dördüncü Tüketici Mahkemesi)'nce görevsizliğe dair verilen 08.06.2005 gün ve 2005/305-416 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi'nin 24.01.2006 gün ve 2005/13375-2006/471 sayılı ilamı ile; (...Davacı, davalı*lardan E... İnşaat ve Turizm Ltd. Şti. tarafından müteahhit olarak yaptığı konutlardan 24.10.2002 tarihinde satın aldığını, 31.12.2004 tarihinde teslim edileceğinin taahhüt edildiğini, ancak inşaatın durduğunu, satış bedeli karşı*lığında verdiği senetlerin ciro edildiğini, bu senetleri ödemek durumunda ka*lırsa mağdur olacağını, taksitle satış sözleşmesinin 4822 sayılı Yasa'ya aykırı düzenlendiğini iddia ederek senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı E... Ltd. Şti. yargılamaya katılmamış, diğer davalı ise eser sözleşmesinin 4077 sayılı Kanun kapsamına girmeyeceğini, davacının yatırım amacıyla konut satın aldığını ve iyiniyetli 3. kişi olduklarını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, görevsizlik kararı verilerek dosyanın Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine dair hüküm kurulmuş, bu hüküm davacı tara*fından temyiz edilmiştir.

1- 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluş*turduğu her türlü tüketici işlemini kapsar" hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3.maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüke*ticiye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar.

Tüketici ise, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır.

Somut olayda, davacının davalı E... İnşaat ve Turizm Ltd. Şti tarafından müteahhit sıfatıyla inşa edilen inşaattan bir adet konutu satın almak için E... Ltd. Şti. ile 24.10.2002 tarihli adi yazılı sözleşmeyi düzenledikleri ihtilafsızdır. E... Ltd. Şti. bu sözleşme ile yapacağı konutlardan bir adedini davacıya satmayı taahhüt etmiştir. Davalı E... Ltd. Şti.'nin konut inşa ederek bu konutları alıcılarına sattığı da dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Konut alım ve satımına dair böyle bir hukuki ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında de*ğerlendirilmesi için mutlaka yapılmış olan konutun veya kat mülkiyeti oluş*turulmuş konutun alıma satıma konu olması söz konusu olmayıp, böyle bir sonuç 4077 sayılı Yasa'nın amacına da aykırıdır. Tarafların 4077 sayılı Yasa'da tanımı yapılan tüketici ve üretici, satıcı... sıfatlarını taşıması ve hukuki ihtilafın 4077 sayılı Yasa kapsamında çözümlenebilecek nitelikte bulunması yeterlidir. Dava konusu ihtilaf değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında bulunduğunda duraksama bulunmamalıdır. Mahkemece, değinilen bu husus gözetilerek ve davaya bakmanın tüketici mahkemesinin görev alanında olduğu benimsenerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.

2- Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelen*mesine gerek görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görü*şüldü:

Dava, sözleşmeye konu konut amaçlı bağımsız bölümün kararlaştırılan sürede tesliminin imkansız hale geldiği iddiasına dayalı borçlu olunmadığının tespiti ile bedel karşılığı düzenlenip henüz ödenmeyen senetlerin iptali iste*mine ilişkindir.

Davalı inşaat şirketi, dava dışı arsa malikleri ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yüklenici sıfatını taşımakta olup; davacı ile aralarında düzenledikleri satış sözleşmesinde ise satıcı sıfatı taşımaktadır.

Davacı ile davalı inşaat şirketi arasındaki "Satış Sözleşmesi" başlıklı 24.10.2002 tarihli adi yazılı sözleşmede davacı alıcı, davalı inşaat şirketi ise satıcı sıfatıyla anılmakta, satış bedeli olarak kararlaştırılan 400.000.000.000 TL'nin sözleşme ekinde yer alan ödeme planına göre düzenlenen senetlerle tahsil edileceği, satışa konu konutun ise 31.12.2004 tarihinde vaziyet planında binanın oturduğu kendi alanının çevre düzenlemesi de tamamlanmış olarak sözleşme eki teknik şartnameye göre eksiksiz olarak alıcıya teslim edilmiş olacağı belirtilmektedir. Satım bedeli karşılığı davacı yanca düzenlenen se*netler ise davalı inşaat şirketince diğer davalı finans şirketine ciro yoluyla geçmiştir.

Davacı yan, satım bedeli karşılığı düzenlenen bu senetlerden bir kısmını ödemiş; ancak 12.10.2004 tarihinde Tüketici Mahkemesine açtığı eldeki dava ile; teslim tarihi yaklaştığı halde davalı inşaat şirketinin faaliyetini durdurmuş olması nedeniyle teslimin imkansız hale geldiğini, davalı inşaat şirketi aleyhine birçok icra takibi bulunduğunu, 4077 sayılı Kanun'un 4822 sayılı Kanun ile değişik 6/A maddesi hükmüne dayanılarak şahsi defilerin diğer davalıya da ileri sürülebileceğini, ifadeyle henüz ödenmeyen toplam 96.000.000.000 TL bedelli 8 adet senedin iptali ile davacının bu senetler nedeniyle borçlu olma*dığının tespitini istemiştir.

Davalı inşaat şirketi usulünce tebliğe karşın yargılamaya katılmamış; cevap ve delil de bildirmemiştir.

Davalı finans şirketi ise; davacının yatırım amacıyla taşınmaz aldığını, davacı ile diğer davalı arasındaki ilişkinin satım değil eser sözleşmesine dayalı olduğunu, görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olması gerektiğini, finans şirketi olmaları nedeniyle diğer davalı şirkete verdikleri kredinin teminatı olarak söz konusu senetleri aldıklarını, üçüncü iyiniyetli kişi konumunda olduklarını, ayrıca davacının diğer davalı şirketle aralarındaki sözleşmeyi fes*hetmediğini, ifadeyle davanın reddini savunmuş; %40 tazminata hükmedil-mesini istemiştir.

Tüketici Mahkemesince; "4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/c maddesinde belirtilen 'konut' kavramının tapuda kayıtlı ve satış tarihi itibariyle içerisinde oturulmaya müsait konut satışlarını kapsadığı, söz*leşme tarihi itibariyle barınma ihtiyacını karşılayacak nitelikte konut bulun*madığı, bu itibarla temelinde eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın çözüm yerinin Tüketici Mahkemesi değil genel mahkemeler ve dolayısıyla Ticaret Mahkemesi olduğu" gerekçesiyle görevsizlikle dosyanın görevli Ankara Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece karar yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçelerle, sonuçta satışın 4077 sayılı Yasa kapsamında ve tüketici işlemi olduğu, Tüketici Mahkemesinin davaya bakmakla görevli bulunduğu ifade edilerek hüküm bozulmuş;mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü temyize davacı vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin ne olduğu ve bu bağlamda davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine mi, yoksa Asliye Ticaret Mahkemesine mi ait bulunduğu, noktasında toplanmaktadır.

İlkin belirtilmelidir ki, davalı inşaat şirketi ile dava dışı arsa malikleri arasındaki sözleşme eser sözleşmesi olup; yüklenici inşaat şirketi anılan söz*leşme gereği imal edeceği konutlardan birisini henüz tamamlanmadan davacı ile aralarında düzenledikleri satış sözleşmesi ile kararlaştırılan koşullarda davacıya satmış; bir kısmı peşin bir kısmı da taksitler halinde olmak üzere senetlere bağlanan bedel karşılığında teslim etmeyi yükümlenmiştir.

Şu durumda davacı ile davalı inşaat şirketi arasında sözleşme hukuksal nitelikçe eser sözleşmesi değil, satım sözleşmesidir. İnşaatı tamamlanmadan satıma konu edilmiş olması eser sözleşmesinin varlığını göstermemektedir.

Diğer taraftan, konuyla ilgili 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3. maddesinde 4822 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle "konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar" da açıkça mal kavramı içine alınarak Kanunun koruma kapsamına dahil edilmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un "Amaç" başlıklı 1. maddesinde;bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu, açıklanmış; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde de aynen; "Bu Kanun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraf*lardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar."hükmüne yer verilmiştir.

Yine aynı Kanunun "Tanımlar" başlıklı 4822 sayılı Kanun'la değişik 3. maddesinin (e) bendinde tüketicinin, "bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi" (h) bendinde tüketici işleminin, "mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi", (f) bendinde satıcının, "kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri" (c) bendinde ise malın, "alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları" ifade edeceği belirtilmiştir.

Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai hal*kasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.

Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur. Giderek 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp; üretim aşa*masında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın taz*minini sağlama yoluna gitmiştir.

Az yukarıda açıklandığı üzere, 4077 sayılı Kanun'un 3. maddesinin ilk şeklinde "mal" kavramı "ticaret konusu taşınır eşya"olarak tanımlanmışken 4822 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu tanım genişletilmiş; diğer unsurlar yanında "alış-verişe konu olan konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar" da mal kavramına dahil edilerek, bunlar da tüketici hukukunun kapsam ve koruması altına alınmıştır.

Eş söyleyişle, 4822 sayılı Kanun'la, tüketicinin korunacağı alanlar geniş*letilerek;konut ve tatil amaçlı taşınmazlar da bu Kanun uygulamasında mal olarak kabul edilmiştir.

Kanunun uygulanabilmesi için bu taşınmazların satıcısının ticari veya mesleki faaliyeti kapsamında bu malı sunuyor olması ve alıcının da bunları konut amacıyla satın alması gerekli ve yeterlidir. Kanunda konutun tamam*lanmış olup olmadığı yönünden bir ayırıma gidilmemiş; konut amaçlı taşınmaz mal ifadesiyle kullanım amacının konut olması yeterli bulunmuştur.

O halde, 4822 sayılı Kanun'la konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar da 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/c maddesinin kap*samına alındığına göre, tüketici hukuku hükümleri kapsamında ve onun koruması altında olduğu kabul edilmelidir.

Kısacası, yasa koyucunun koruma iradesinin inşaatı tamamlanmadan veya kat mülkiyeti oluşturulmadan satışa sunulmuş olan konut ve yazlıkları satın alan tüketicileri de kapsadığı kuşkusuzdur.

Böylesi bir satım sözleşmesinde tüketicinin, aynı zamanda imalatçı durumundaki satıcıya karşı güçsüz durumda olduğu, bilgi edinme ve ekonomik çıkarlarının korunması haklarını kullanamadığı duraksamadan uzaktır. Bu nedenle de tüketici, satışa konu konutta açık veya gizli ayıpların ortaya çıkması halinde 4077 sayılı Kanun'un himayesine sığınabilecektir.

Önemle vurgulanmalıdır ki, konut alım satımına dair uyuşmazlıkların 4077 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi için mutlaka yapılmış olan veya kat mülkiyeti oluşturulmuş bir konutun alım-satıma konu olması gerek*mediği gibi, gerektiğini kabul halinde bu husus 4077 sayılı Kanun'un amacına da aykırıdır.

Nitekim;açıklanan ilkeler Hukuk Genel Kurulu'nun 05.10.2005 gün ve 2005/14-490 E. 563 K., 14.12.2005 gün ve 2005/13-637 E. 731 K., 15.11.2006 gün ve 2006/13-644 E. 2006/707 K., 31.01.2007 gün ve 2007/13-60 E. 45 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Somut olaya gelince; dava dışı arsa malikleri ile arasında düzenlenen eser sözleşmesinde yüklenici taraf olan davalı, inşaatını tamamlamadan satışa sunduğu taşınmazlardan birini davacıya satıp;sözleşmede kararlaştırılan süre*de teslimi üstlenmiştir.

Şu durumda davacı ile davalı arasındaki sözleşme hukuki nitelikçe satış sözleşmesi olup, eser sözleşmesi değildir.

Davalı (satıcı-yüklenicinin) satıcı sıfatıyla inşaatı tamamlamadan veya kat mülkiyeti oluşturmadan satışa sunduğu taşınmazı konut olarak kullanılmak üzere, ticari ve mesleki olmayan amaçla satın alan davacının, yukarıda ayrın*tısıyla açıklanan yasal hükümler karşısında tüketici, davalının da satıcı sıfatını taşıdığı açıktır. Dolayısıyla tüketici ile satıcı arasındaki hukuki işlem de tüketici işlemidir. Tüketici hukuku; tüketicinin taraflardan birisini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığına göre; davacının bu sıfatla yaptığı işlem de tüketici hukuku kapsamında ve onun koruması altındadır.

Bu nedenle eldeki uyuşmazlığın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında olup, bu Kanuna göre çözümü gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Anılan Kanunun 23. maddesinde; bu Kanunun uygu*lanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkeme*lerinde bakılacağı, hükme bağlanmıştır.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkeme eldeki davaya bakmakla görevlidir. Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak işin esasına girilmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, aksine gerekçelerle görev*sizliğe dair önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 07.03.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Saygılarımla.