Mesajı Okuyun
Old 28-11-2007, 18:19   #4
Admin

 
Varsayılan

Hikaye No : 3
Gönderim Tarihi : 31.10.2007 / 23:58
Yazar : Ahmet Turan
Başlık : Telgraf!


Abidin, yemeğini yemiş, televizyon karşısına geçmişti. Çayının ikinci yudumunu almıştı ki “bir teselli ver” melodili telefonu aheste aheste çaldı.
—İyi akşamlar Abidin!
—İyi akşamlar amca, nasılsın?
—Sana küstüm Abidin,
—Neden amca?
—Düğüne gelmedin hadi neyse ama bir telgrafta mı çekemezdin? Oysa senin üzerinde o kadar hakkım vardı!
—Nasıl olur amca ben telgraf çektim, gözünüz aydın olsun dedim.
—Yol uzun ondan mı gelmedi Abidin? Bırak kafa bulmayı, biz düğünü yapalı üç ay oldu.
—Amca ben telgraf çektim, yemin ederim inan bana.
—İyi neyse hadi selam söyle çocuklara da görüşürüz.

Telefon kapanmıştı.
Abidin biraz şaşkın, biraz üzgün.

Sabah saat 9.00 da Abidin, PTT ‘de.
—Memure hanım ben üç ay önce Almanya’ya telgraf çektim ulaşmamış.
—Acele etmeyin beyefendi ulaşır.
—Hasbinallah.
—Efendim.
—Efendiniz hangi odada?
—Müdür muavini karşı odada?

— Muavin bey! Bir maruzatım olacak?
—Evet!
— Ben üç ay önce Almanya’ya telgraf çektim ulaşmamış.
—Almanya PTT si iyi çalışmıyor ne yazık ki ondandır.
—Hiç sanmıyorum muavin bey bence hata sizdedir.
—Kardeşim sen bizim PTT yi küçük mü görüyorsun? Yani sen Devletin PTT sinin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif ederken elin gâvuru Alman PTT sini mi övüyorsun. Bu ne gâvur hayranlığı kardeşim. Tabi AB diye diye bu hale soktular sizi.
—Muavin bey telgrafımın akıbetini merak ediyorum.
—Git kardeşim Müdür beye ilet derdini.

—Müdür bey! Bir maruzatım vardı.
—Hmmm, nedir?
— Ben üç ay önce Almanya’ya telgraf çektim ulaşmamış.
—Eeee,
—Akıbetini öğrenmek istiyorum.
—Dilekçeyle başvurun. Dilekçesiz işlem yapmıyoruz.
—Ben bu ülkede yaşıyorum müdürüm, bilirim tabi, buyurun dilekçem hazır.
Müdür hoşnutsuz bir yüz ifadesi ile çattık belaya bakışı atarak, dilekçeyi gönülsüzce havale etti.
—Kalem odasına götürün.
Abidin bekliyordu.
Müdür:
—Neden bekliyorsunuz?
—Müdürüm, benim bu dilekçeyi sakın ola işlemsiz bırakıyım, sumen altı yapıyım demeyin. Sizi uyarıyorum. Ben hemen her gün dilekçemin akıbetini sorarım. Bıkar diye de sakın düşünmeyin her gün sizi izliyor olacağım.
Deyerek oradan ayrıldı.

Müdür iki elini yanlarına açarak, ya sabır çekti. Ama hiç ihtimal de vermiyordu. Çok görmüştü böylelerini. Bıkardı nasılsa.

PTT, Abidin’in iş yerine giden yolun üzerindeydi. Hep önünden geçerdi. Bu nedenle de her sabah PTT ye uğruyor müdüre selam veriyor, dilekçenin akıbetini soruyordu. Abidin müdüre, kendisinin ast düzey de bir memur olduğunu, bürokrasinin kendisini yıldırdığını daha tarihin yazmadığını tekrar ediyordu her gelişinde. Müdür artık sabah akşam uğrayan Abidin’e inanmıştı. Bir sabah uğradığında müdür;
—Müjde Abidin Bey, bakanlıktan müfettiş geldi. Sizin şikâyetiniz üzerinde çalışıyor.

Abidin hemen müfettişin yanına giderek, kendisini tanıttı. Müfettişle bir süre sohbet ettiler. O günden sonra da yaklaşık bir ay süreyle her sabah müfettişin yanına uğrayıp sabah çayını içti. Müfettiş harıl harıl çalışıyor ancak bir türlü telgrafın akıbetini bulamıyordu.
Bir ayın sonunda müfettiş Abidin’e araştırmasının bittiğini ve bir sonuç alamadığını bu nedenle Ulaştırma bakanlığına durumu yazdığını bir kez de başkentten araştırılacağını belirterek vedalaştı. Abidin müfettişe veda ederken;
—Müfettiş bey, Almanya PTT sine telgraf gitseydi kesin yerine ulaşırdı. Sorun bizim PTT de dedi.
Müfettiş bey dudağını bükerek ayrıldı.

Aradan tam üç ay daha geçti. Ama Abidin, her sabah mesaiye giderken ve hatta bazen akşam mesaiden dönerken müdüre uğrayıp, telgrafın akıbetini soruyordu. Müdüre artık gına gelmiş, nerdeyse bu adamın suratını görmemek için tayin isteyeceğim diyordu.

Müdür, bunları düşünürken, Başkentten beklenen cevap geldi.
“Sayın Abidin’in çektiği telgraf, uluslar arası olduğu için çekilen birimden merkeze gelmiş, ancak merkezden yurtdışına çekilmesi sehven ika olunmamıştır. PTT tüzüğünün 78/9b maddesi uyarınca ilgiliye telgraf çekme ücretinin derhal iadesi için gereği rica olunur.”

Abidin’in “bir teselli ver” melodisi çalan cep telefonu dertli dertli çaldı.
—Abidin bey, ben PTT müdürü Sami, dilekçenize cevap geldi. Telgrafınızı merkez Almanya’ya göndermeyi ihmal etmiş. Bir zahmet veznemize uğrayarak telgraf bedelini iade alabilirsiniz.
Abidin:
—Müdür bey, ben zaten size demiştim, kusur kesin sizdedir diye. Öte yandan, telgrafın bedelini almak için de PTT ye gelemem. O kadar yolu geleceğim, parayı alacağım, nasıl olur bu? Böyle bir hizmet anlayışını kabul etmiyorum.
—İyi ama her gün gelirdiniz önceden,
—Dün dündür bu gün bugün müdürüm. Parayı konutta ödemeli göndermeniz gerekir. Aksi halde hukuksal yollara başvuracağımdan emin olabilirsiniz. Ayrıca zaten parayı ihtirazi kayıtla alacağım, maddi ve manevi tazminat haklarımı da saklı tutacağım!
Müdür bitkin bir ses tonuyla,
—Pekâlâ, evinize göndereceğim parayı, hoşçakalın.

Abidin, bir zaferi daha kazanmış komutan edasıyla pis pis sırıtarak telefonu kapattı.