Mesajı Okuyun
Old 27-06-2018, 10:17   #2
Pablo

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/13452
K. 2018/2500
T. 15.3.2018
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı ... idaresi; ... numaralı bölmede 24/06/2003 günü orman yangını çıkardığı tespit edilen ... hakkında ... Asliye Ceza Mahkemesi'ne kamu davası açıldığını, söz konusu yangın sebebiyle orman idaresinin 3.249.650.000 TL (Eski Türk Lirası) ağaçlandırma ve yangın söndürme masrafları olmak üzere zararları olduğunu, sanık ...'nın suç tarihinde reşit olmadığından, sebep olduğu zararın tazmininden velisi davalı ...'nın sorumlu olduğunu belirterek, zararlarının 24/06/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tazminini talep ve dava etmiştir.

Davalı; davaya cevap vermemiş, duruşmalarda davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın kabulü ile, 3249,65 TL maddi tazminatın zarar tarihi olan 24/06/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, davalının temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 07/02/2012 tarih 2010/13691 Esas, 2012/1552 Karar sayılı ilamı ile davacı, davalının reşit olmayan oğlu ...'nın orman yangınına neden olduğunu belirterek oluşan zarardan davalı baba ...'nın Medeni Kanun'un 369. maddesi gereğince ev başkanı sıfatıyla sorumlu tutulmasını istemiş olduğuna göre; davaya konu olayda Medeni Kanun'un İkinci Kitabı içerisinde yer alan 369. maddenin uygulanması gerektiğinden eldeki davaya aile mahkemesinde bakılması gerektiğinden bahisle mahkemenin görevsizliği sebebiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir gerekçeleri ile bozulmuştur.

Mahkemece; bozma ilamına uyularak ayrı bir aile mahkemesi olmaması sebebiyle aile mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonucunda, bilirkişinin düzenlediği rapor uyarınca davacı tarafın talebini usulüne uygun olarak 7.279,25 TL olarak ıslah ettiği anlaşılmakla, davanın kabulü ile, 7.279,25 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihi olan 24/06/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, ... haksız eyleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

1-)Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2-)Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule dair bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK'nın 176.maddesinde (HUMK.83.maddesi) ıslah; "Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir." olarak tanımlanmıştır.

Aynı Kanunun müteakip 177.maddesinde (HUMK.84.maddesi) ise, ıslahın tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu sebeple bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.

Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen 'ıslah'ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay'ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.

Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinde; bozma sonrası yapılan yargılama sırasında davacı vekili 28.01.2013 tarihli dilekçesi ile talebini arttırdığını bildirerek davasını ıslah etmiş, mahkemece davacının ıslah talebi doğrultusunda hüküm kurulmuştur.

O halde mahkemece, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususu göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bendde açıklanan sebeplerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan sebeplerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.