Mesajı Okuyun
Old 03-09-2006, 14:47   #1
VARTO'LU

 
Varsayılan "İçtihat Uyuşmazlığı" Varsa Gidermenin Yolu Nasıl Olmalı

"İBRA" borcu sona erdiren sebeplerden biri olarak doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir. İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesinde düzenlenmiş bulunan ibra müessesesi Borçlar Kanunumuza alınmamışsa da bu müessese Yargı Kararları ile biçimlendirilmeye çalışılmıştır. Çoğu Yargıtay kararlarında ibra “…alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde ibra denir” anlatımı ile bir “akit” olarak nitelenirken, kararların bazılarında, onun tek taraflı bir irade ihzarı olarak değerlendirildiği görülmektedir.HUMK. nun 288/2. maddesinde ise ibra, borçluyu ( borçtan kurtarma ) olarak açıklanırken, “Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple dörtyüzmilyon liradan aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz” düzenlemesi ile ibranın yazılı olarak yapılması şartının getirildiği görülmektedir.
Belirlediğimiz kadarı ile 2002 yılından önceki zamanlarda da Tüm Yargıtay Daireleri'nce
Alıntı:
yapılan ödemeyi belli etmeyen (miktar yazılı olmayan sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirmeye olanak olmadığı

içtihadında bulunulmakta iken Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, (yine bizim belirlememize göre) bu yıldan itibaren
Alıntı:
miktar yazılı olmayan ancak alacakları kalemleri açıkça belirtmek suretiyle imzalanan belgelerin geçerli ibraname mahiyeti taşıdığı

içtihadında bulunmaya başladı.
Bu kararlardan kimilerinden alıntıları aşağıda vermeye çalışalacağım. Hatta, bunlara 9. Hukuk Dairesi'nin 2002 öncesi kararları ile başlamak isterim.
Alıntı:
Gerçekten ibraname hakkı ortadan kaldıran bir itiraz niteliğinde olup içeriğinin değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi konusunda özellikle iş hukukunda büyük bir hassasiyet gösterilmelidir. Ancak böylelikle iş hukukunun işçiyi koruma temel ilkesine uyulmuş ve işçilik hakları mevzuatımız çerçevesinde gücenceye alınmış olur.Bundan başka belirtmek gerekir ki ibranameye ekli ödeme belgesindeki hesaplamalarında son dönemle ilgili olduğu açık seçik ortadadır. Bu şekilde düzenlenen ibranamelerin gerek Dairemiz ve gerek Hukuk Genel Kurulu uygulamalarında kararlılık kazanmış şekilde içerikleriyle sınırlı olduğu kabul edilmektedir. ( 1 )


Alıntı:
……ibraname metninde gerçekten işçilik hakları sayılmak suretiyle bunların herbirinin ödendiğinin ve başka herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını davacının imzalı beyanı ile belirtilmiş ise de, bu ibranameye dayanılarak sonuca gidilemez. İbranamenin sendikal tazminatı kapsadığı da düşünülemez, gerçekten de bir işçinin, ihbar ve kıdem tazminatlarıyla birlikte hak ettiği diğer uyuşmazlık dışı alacaklarını tahsil etmiş ve bunun akabinde de ibraname düzenlemek suretiyle herhangi bir hakkının kalmadığını belge düzenlemek suretiyle beyan etmesi doğal bir durumdur. Böyle bir belgenin İş Hukuku uygulamasında sınırlı biçimde yoruma tabi tutulması, gerek öğretide gerek uygulamada benimsenen bir görüştür ( 2 )]

Dairenin yukarıda alıntılanan ilkesel kararların 2002 ve sonrası yıllarda ise ;
Alıntı:

Dairemizin kararlılık kazanan uygulaması miktarlar yazılı olduğu takdirde ibranamenin makbuz niteliğinde olduğu miktar yazılı olmayan ancak alacakları açıkça belirtmek suretiyle imzalanan belgelerin geçerli ibraname mahiyeti taşıdığı yolundadır.( 3 )

Alıntı:

Ancak 17.6.2002 tarihli ibranamede kıdem, ihbar tazminatları ile izin alacağı karşılığı toplam 1.500.000.000 TL. ödediği belirtildiğine göre bu ibraname makbuz niteliğindedir. (…)
İbranamede genel tatil, hafta tatili ve fazla mesai alacağı belirtilmediğine göre bu alacaklar yönünden yeniden bilirkişiden hesap raporu alınarak bir değerlendirmeye tabi tutulup, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. ( 4 )


Alıntı:

Öncelikle belirtmek gerekir ki, anılan ibranamede davaya konu olan ihbar ve kıdem tazminatlarından söz edilmemiştir. Bu nedenle anılan istekler bakımından işverenin ibrasından söz edilemez. Mahkemece dosyadaki deliller bir değerlendirmeye tabi tutulmak suretiyle davacının hak kazanması durumunda ihbar ve kıdem tazminatları hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır.
Her ne kadar, ibranamede davacı işçiye fazla çalışma ücretlerinin ödendiği belirtilmişse de, davalı işverence verilen cevap dilekçesinde davacının fazla çalışma ücretine hak kazanmadığı ileri sürüldüğüne göre, bu çelişkili savunma karşısında ibranameye, fazla çalışma ücretlerinin ödendiği yönünden de değer verilmesine olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, ibraname nedeniyle fazla çalışma ücreti isteğinin de reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.( 5 )


Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, ibraname ile ilgili bütün kararlarında ibraname ile ilgili hukuki niteleme,
Alıntı:
….. bir çok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde ibra" denir. ibranamenin kural olarak işçiye yapılmış olan ödeme ile sınırlı olarak bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için işçiye yapılan ödemenin miktar olarak ibranamede açıkça gösterilmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, işçiye yapılan ödemeyi belli etmeyen sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirmeye olanak olmadığı açık-seçiktir.( 6 )

Alıntı:
Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere; alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde "ibra" denir. İbranamenin kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alman meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, anılan belge ibraname değil ancak makbuz niteliğindedir.( 7 )

Alıntı:
Bundan başka birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde "ibra" denir. İbranamenin kural olarak işçiye yapılmış olan ödeme ile sınırlı olarak bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için işçiye yapılan ödemenin miktar olarak ibranamede açıkça gösterilmesi koşuldur. Başka bir deyişle, işçiye yapılan ödemeyi belli etmeyen sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirmeye olanak olmadığı açık seçiktir.( 8 )

Alıntı:
ibranın verildiği tarih itibariyle, davacı zararının hesaplandığı, sonuçta tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alman meblağ arasında açık oransızlık bulunması nedeniyle verilen belgenin, ibraname niteliğinde olmayıp makbuz niteliğinde olduğu, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerle hesap raporu içeriğinden açıkça anlaşılmakta olup, mahkemenin buna yönelik kabul ve uygulaması yerindedir.( 9 )
b
içiminde yapılmaktadır
Yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
Alıntı:
O halde davacının ibranamedeki irade açıklaması, hem sigortacı hem de tazminat borçlusu yönünden ancak sigorta kapsamı ile sınırlı olmak üzere sonuç doğurur. Sigorta haddini aşan tutar için ise herhangi hukuksal bir sonuç doğurması sözkonusu olamaz. Çünkü ibra iradesi yöneltilmiş olan sigorta şirketi, tazminat alacaklısı davacıya karşı poliçede yazılı miktardan daha fazla bir ödeme borcu altında esasen olmadığından fazlaya ilişkin ibra, gereksiz bir işlemdir.( 10 )
11. Hukuk Dairesi
Alıntı:
Kanunumuza aktarılmayan İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesi ibraya dair olup, borçların sukutu ile ilgili hükümler arasında yer almıştır. Borçluyu borçtan beri kılan yani borcun sukutunu sağlıyan bir tasarruf muamelesinin, bu muameleyi yapan alacaklıyı borçlu durumuna sokacağı elbetteki düşünülemez.( 11 )

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi de
Alıntı:

İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesinde düzenlenmiş bulunan ibra müessesesi Borçlar Kanunumuza alınmamışsa da ibra, borcu sona erdiren sebeplerden biri olarak doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir. İbradan söz edilebilmesi için tarafların iradesinin borcu ortadan kaldırmak hususunda birleşmiş olması gerekir( 12 )

Demokratik toplum Anayasalarında yer alan “eşitlik ve hürriyet” kavramları, toplumu oluşturan bütün bireylerin, hukuk olarak eşit hak ve özgürlüklerine sahip olmalarını düzenleyen normlardır.
Ama, “ibraname” olarak isimlendirilen bir hukuki müessese, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından, farklı olarak nitelendiriliyor ve uygulanıyor ise, en somut anlatımı ile, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı, alacağı olan bir kişiye,

Alıntı:
Bana borçlu olan ……… adlı kişinden, (….), (…), (….) adındaki hak ve alacaklarımı tamamen aldım, kendisini ibra ederim

içerikli bir belge verdiğinde, Yargıtay, 4. Hukuk, 10. Hukuk, 11. Hukuk, 19. Hukuk ve 21. Hukuk daireleri, kararları ile, ilke olarak
Alıntı:
…… yapılan ödemeyi belli etmeyen sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirmeye olanak olmadığı açık-seçiktir.

hukuki nitelendirmesinde bulunarak içtihat oluştururken, Yargıtay, 9. Hukuk Dairesi ise ;
Alıntı:
…..miktar yazılı olmayan ancak alacakları açıkça belirtmek suretiyle imzalanan belgelerin geçerli ibraname mahiyeti taşıdığı

içtihadını varıyor ve bunu gerçekleşen bozma kararları ile uygulatıyor ise, bu uygulama Türkiye Cumhuriyetinin “işveren” sıfatlı yurttaşlarını, “işçi” sıfatlı yurttaşları karşısında ayrıcalıklı kılarak anayasanın en temel ilkelerini zedeleyen bir sonuç olmaz mı ?
Türkiye Cumhuriyeti’nin Hak Arama Mesleği mensubu biz avukatlar, böylesi içtihattan dönülmesini sağlama için ne yapmalı ?


( 1 ) 9. H. Dairesinin 29.6.1999 gün ve 1999/11701 K. Sayılı Kararı

( 2 ) HGK. Kararında da benimsenen Daireninin 10.2.2000 gün ve 2000/1336 sayılı kararından

( 3 ) 9. H. Dairesinin 03.05.2004 gün ve 2004/10467 K. Sayılı kararı

( 4 ) 9. H. Dairesinin 15.02.2005 gün ve 2005/4441 K. Sayılı kararı

( 5 ) 9. H. Dairesinin 01.02.2005 gün ve 2005/2729 K. Sayılı kararı

( 6 ) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 24.06.2003 gün ve 2003/6096 K. Sayılı kararı

( 7 ) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 24.4.1994gün ve 1995-1779 K. Sayılı kararı

( 8 ) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 17.3.1998 gün ve 1998-1870 K. Sayılı kararı

( 9 ) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 13.4.2004 gün ve 2004-3596 K. Sayılı kararı

( 10 ) Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 06.11.1989 gün 1989-8480 K. Sayılı kararı

( 11 ) Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.06.1974 gün ve 1974-1983 K. Sayılı kararı

( 12 ) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 09.04.1996 gün ve 1996-3572 K. Sayılı kararı