Mesajı Okuyun
Old 30-05-2009, 21:56   #55
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
(Bu boyut, Engin beyle telefonlaştıktan sonra oluştu.)

A, tebligat zarfının açtığında, içinden “kesinleşmiş mahkeme kararı” çıktı. A’nın kesinleşmeden haberinin olmaması bir şey değiştirmez.
Oysa, karar tefhim edildiğinde, kendisine kesinleşmemiş bir karar tefhim(=tebliğ) edilmişti.

Haklı.


Bu forum artık sıkmaya başladı diye yazmayı bırakmıştım. Sanılmasın ki, ikna oldum.
Bir iki gün dinlendikten sonra şimdi hem kendimle, hem de konuyla ilgili bir özetle yeniden başlayayım.

Ben ağırlıklı olarak iş hukukuyla ve de özellikle işe iade davalarıyla ilgilenen bir hukukçuyum. Kendimi hala öğrenme sürecinde görüyorum.

Bu öğrenme sürecinde, mesleki gelişimime THS büyük bir katkı sağlamıştır. THS'nin katkısının, iş hukukuyla ilgili kısmında ise, gelişimime en büyük katkıyı, benden daha genç bir meslektaşım olan sevgili Av. Engin Özoğul sağlamıştır. Bunu her platformda mutlulukla ifade ediyorum. Burada da bir kere daha ifade edeyim.

Diğer yandan THS'yi önemli bir okul ve mesleki yardımlaşmayla, doğru cevabı bulmayı kolaylaştırmayı amaçlayan bir ortam olarak görüyorum. Hem bu sebeple hem de mizacım gereğince, "Bir kere A demiş bulundum, şimdi B dersem, C dersem kendimle çelişmiş olurum, -amiyane tabirle- karizmayı çizdiririm." gibi bir düşünceyle hareket etmiyorum. Çok hararetli forumlarda bile kendi aleyhime içtihatlar eklediğim olmuştur.

Meslektaş sorularına cevap verirken ise meslektaşımızı yanlış yönlendirmiş olmamak için olabildiğince özen gösteriyorum. Fakat şu rahatlığı da hissediyorum: Ben bir internet sitesinde bilgi ve düşüncelerimi paylaşıyorum. Müvekkilinin haklarını savunan bir avukatın sorumluluğu ise THS'ye sormaktan ibaret olmamalı. Bu sebeple gereğinden fazla da sorumluluk hissetmiyorum açıkçası.

Bu foruma gelecek olursak:

Meslektaşımızın sorusuna, İş Kanunu 21. maddeyi kısaca yorumlayarak bir cevap yazdım.

Diğer meslektaşlarımızın benim cevabımı eleştiren cevaplarını okuyunca, konuyu bir kez daha düşünme ihtiyacı duydum ve fark ettim ki; yasa koyucu, işe iade kararları temyiz edilmeksizin kesinleşirse nasıl bir uyguluma yapılması gerekeceğini düşünmemiş ve düzenlememiş.

Bunun üzerine şunu söyledim: Yasada açıklık var, yorum yapmak gerekir. Benim meslektaşa verdiğim cevap, yanlış olmasa bile kabul görme ihtimali düşük olan bir yorum olabilir. Diğer arkadaşlar ise, "Yasada açıklık yok, yasa gayet açık" diyerek yoruma muhtaç bir tarafın olmadığını belirttiler.

Gelinen noktada –bence- 3 farklı yorum ortaya çıktı. Belki ileride daha farklı yorumlar da ortaya çıkabilir. Ancak, farklı bir yorum ortaya çıkmazsa ve yasal bir düzenleme de yapılmazsa bu üç yorumdan birisi kabul görecek ve buna göre uygulama yapılacaktır.

1. Yorum : Karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ise ve de karar taraflara tebliğ ya da tefhim edilmişse, davacı taraf kesinleşmeyi takip etmeli ve tefhim/tebliğ + 8 gün + 10 iş günü içersinde başvurusunu yapmalı. (Forumun başlangıcında benim savunduğum yorum.)

2. Yorum : Davacıya kesinleşmiş karar tebliğ edilmişse, 10 iş günü içinde işe iade için başvurusunu yapmalı. Davacı taraf kendisine tebliğ edilmiş kararın kesinleşmiş olduğunu teyit etmeli. (Forumun sonunda Engin Özoğul’un savunduğu yorum.)

3. Yorum: Her halükarda davacıya kararın kesinleşmiş olduğu bilahare tebliğ edilmeli. ( Engin Beyin mesajında “Doktrinde bazı kişilerin savunduğu görüş” olarak belirtilen yorum. Sayın Nusret’in benimsediği yorum da bu sanırım. Ancak açıkça dile getirmedi.)

3. Yorum da bence kabul görme ihtimali çok yüksek olan bir yorum. Ancak bu düşünceyi ortaya atan ve açıkça savunan bir kişi şu aşamada forumda olmadığından, ilk iki yorumu yeniden ele alırsak…

1. ve 2. yorumdaki benzerlik ve farklılıklar (Fark ve benzerlikler, hukuki ya da pratik olarak ayrı ayrı tasnif edilmemiştir. ) şunlardır:

I- Bu yorumlardan hangisi kabul edilirse edilsin, davacı (ya da vekili) mahkeme kalemiyle irtibata geçmek zorundadır. 1. yorum kabul görürse davacı kesinleşme süresi dolunca, 10 iş günü içinde kaleme gitmek ve başvurusunu yapmak zorundayken; 2. yorumda süreç biraz daha uzayacak ve davacı, kararı tebliğ aldıktan sonra kaleme gidip, kesinleşmeyi kontrol etmek zorunda olacaktır.

Bu farkın sebebi şu olabilir diye düşünüyorum: Birinci yorumun sahibi (Davacıya/vekiline) diyor ki, temyiz süresi geçtiyse artık bu kararın kesinleşmiş olma ihtimali yüksektir, git bak.

İkinci yorumun sahibi ise şunu diyor olabilir: Sana bir karar tebliğ edilmişse, bu kararın kesinleşmiş olma ihtimali vardır, git bak.

II- İkinci yorumun kabul görme ihtimali, birinci yoruma göre çok daha yüksektir. Zira, Kanunda kesinleşmiş kararın tebliğinden bahsediliyor. Ve ikinci yorumda da kesinleşmiş kararın tebliği hususu gerçekleşmiş.

İki yorum arasındaki temel fark, tebligata dayandığına göre, ikinci yorumda yapılan tebligat, Yasanın aradığı tebligat mı? Yasa neyin tebliğini istiyor?

Alıntı:
Yazan Hukuk Terimleri Sözlüğü, Prof. Dr. Ali Şafak
Tebliğ: Bildirme, duyurma, anlatma, yazılı bir emri, mahkeme yazısını ilgili şahsa teslim etme, imzasını alma. Çoğulu Tebligattır. Duyurular, anlatmalar.

Tefhim: Anlatma, bir konuyu birisinin kafasına yerleştirme. Mahkeme kararının taraflara sözlü olarak tebliği, bildirilmesi. Bir çeşit tebliğ yoludur.

Tebligat yapılması, bizim kullandığımız (teknik) anlamda ise bilginin ulaştırıldığının belgelenmesidir. Daha da doğrusu, teknik anlamda tebligat, bilginin ulaştırıldığına dair bir karinedir. Öğrenme tarihinin, tebliğ tarihi olarak kabul edilebilmesinin temelinde de, bilginin ulaşmasının aslolması vardır. (Kişisel düşüncem.)

Yasada, yalnızca ŞEKLÎ bir işlem, şart olarak belirtilmemişse, şu amaçlanmış olmalıdır: Davacının hukuki bir işleme başlamasını ve (işe başlama) iradesini ortaya koymasını beklemek için, onun hakimiyet alanına bir bildirimin ulaşması gerekmektedir.

Yasanın ulaşmasını istediği bu bildirim, kesinleşmiş kararın tebliği/bildirimidir.

Burada önemli olan ise, işe iade kararının içeriği mi, yoksa kararın artık kesinleştiği bilgisi mi bildirilmiş olmalıdır?



“Kararın içeriğidir” dersek, -temyiz edilmeksizin kesinleşmede- kararın içeriği tefhim ya da kısa karar dolayısıyla davacı tarafından biliniyorsa, davacının iradesini etkileyecek yeni bir bilgi, tebligatla da bildirilmemiştir. Zira tebligattaki bilgi zaten davacıda mevcuttur. Yani yasanın aradığı tebligat yapılmamıştır.

“Kararın kesinleştiği bilgisidir” dersek, yapılan tebliğ, davacıya bu bilgiyi de ulaştırmamış olduğundan yine yasanın aradığı tebligat yapılamamıştır.

NETİCE İTİBARİYLE:

Bu durumda, 2. yorumu 1. yorumdan daha kıymetli görmek için sadece ŞEKLÎ bir işleme değer vermek gereklidir.

“Kesinleşmiş karar tebliğ edilmişse” her halükarda (kararın kesinleştiğinin davacı tarafından bilinip bilinmediğine bakılmaksızın) süre başlar dersek, Engin Beyin görüşü, yani 1. yorum kabul görmelidir.

Yasanın aradığı “BİLDİRİME” kıymet verdiğimizde ise, kararın içeriği bildirilecektir dersek, benim savunduğum 2. yoruma kıymet verilmelidir. Çünkü kararın içeriğini davacı tefhimle de öğrenmiş olabilir.

Kararın kesinleştiğinin bilgisi bildirilecektir dersek, Engin Beyin de benim de benimsemediğimizi beyan ettiğimiz 3. yoruma kıymet vermek gerekecektir.

3. görüş, yasalarımızda hiç yer almayan yepyeni bir usulî işlemi Türk Hukukuna getirmektedir. Yine Engin Beyin bir mesajında belirttiği gibi, yasalarımızda böyle bir tebligat öngörülmemişse de, yasaklanmış da değildir.

İşe iade davaları, yasa koyucunun öngördüğü takvimde zaten sonuçlanmıyor ve işçiler mağdur oluyordu. Bunun sebebi önceleri sadece, yargılamanın ne yerel mahkemede, ne de temyiz aşamasında yasal süresinde tamamlanamamasıydı. Yargıtay ve öğreti, bu durumu, “20. Maddenin 3. fıkrası aslında bir temmenidir” diyerek açıkladılar.

Şimdi ise, 3. yorum benimsenirse, süreç 10 yıl sonra bile tamamlanmış olabilecektir. Acaba bu durum, Yasa’da bir açık olduğunu kabul etmeden, nasıl açıklanacak?

Saygılarımla,