Mesajı Okuyun
Old 04-08-2016, 14:12   #53
Av. Suat

 
Varsayılan davanın vergi mahkemesine gitmesinden sonraki dilekçem

..........................
..........................
2-Mahkemenin görevi ve HUKUK devleti ile ilgili olarak:

ELDEKİ DAVADA VERGİ MAHKEMELERİ GÖREVLİ DEĞİLDİR.
Kamu düzeninden olan görev, her aşamada RE'SEN nazara alınmalıdır.

Mahkemeniz, eldeki olayda kamunun vergi ziyaı da sözkonusu olduğundan davada görevli olan mahkemelerin VERGİ mahkemeleri olduğu gerekçesi ile dosyayı ele almış bulunmaktadır. Bu karar bizce hatalıdır. Zira davaya konu olan olayın temelinde vergi ziyaı söz konusu olsa da bu, ilgili aracı ilk olarak ithal eden firma ile davalı kamu kurumu arasında görülecek olan davalar için geçerli olabilecekse de eldeki dava için geçerli değildir. Çünkü davaya konu ilgili aracı, kamuyu vergi ziyaına uğratacak şekilde ülkeye sokan firma ithalatçı firmadır. Müvekkilin son kullanıcı olduğu, ilk ithal olayı ile bir ilgisinin olmadığı, yani kamuyu vergi ziyaına uğratmadığı, eldeki davanın vergi uyuşmazlığından değil kamunun idari kusurundan kayanaklanan tam yargı davası olduğu nazara alındığında, son kullanıcı olan müvekkil ile davalı kurum arasında görülecek olan tamzin istekli bu gibi tam yargı davalarının hangi yönünün VERGİ MAHKEMESİNİ ilgilendirdiğini anlayabilmiş değiliz.

Ayrıca konu hakkındaki daha önceleri İDARE mahkemelerinde görülerek karara bağlanan ve danıştay onamasından geçerek kesinleşen bir çok karardan sonra, davanın görevi ile ilgili yapılan bu tür bir köklü değişiklik, dava sürelereni de geriye çekeceğinden, kişilerin süre yönünden mağduriyetler yaşanmasına neden olacaktır ve nitekim de olmaktadır. Bu da HUKUK devleti ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.
Zira HUKUK devletinde bireyler, hangi davranışların hangi hukuki sonuçları doğuracağını önceden bilirler, devletin uyacağı kurallar önceden belli olduğu ve yargısal denetim bulunduğu için, keyfi davranışlara karşı korunmuş olurlar. Bu durum hukuki açıdan öngörülebilirlik güvenliği olarak da adlandırılabilir
Kişi var olan ve süreki uygulanagelen hukuk kuralllarına güvenerek atacağı adımları şekillendirecektir. Bu kurallara uymadığı veya aykırı davrandığı takdirde nasıl bir yaptırımla karşılaşacağını önceden bilir ya da en azından bilebilecek durumda olur. Yani burada söz konusu olan yaptırım, uygulayıcısının keyfine göre değişen bir yaptırım olmayıp, hukukça öngörülen ve uygulayıcıyı da bağlayan bir yaptırımdır. Bu özellik, hukuk devleti ilkesinin belirleyici unsurlarından biridir.

Tüm bu açıklamalardan sonra az yukarıda da belirtildiği üzere aynı konu hakkında daha önceleri İDARE mahkemelerinde görülerek karara bağlanan ve danıştay onamasından geçerek kesinleşen bir çok karardan sonra, davanın görevi ile ilgili yapılan ve bizce hatalı olan bu tür bir köklü değişiklik, dava süreleri de dahil olmak üzere uygulanacak olan hukuk kurallarının da değişmesi anlamına geldiğinden kişilerin bir anlamda açığa düşmesine neden olmakta ve özellikle süre yönünden hak kayıplarının yaşanmasına neden olmaktadır. Bu da hemen yukarıda anılan hukuk devletinin kurallar yönünden öngörülebirlirlik ve bu bağlamda hukuki günelik ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Bu nedenlerle GÖREV yönünden itirazlarımızı yeniliyoruz.