Mesajı Okuyun
Old 13-08-2006, 19:42   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.

DANIŞTAY

4. DAİRE

E. 1988/3887

K. 1989/46

T. 10.1.1989

• KURUMLAR VERGİSİ ( Dava Açılmak Suretiyle İhtilaflı Hale Gelen Tarhiyatlar )

• TARHİYATIN İHTİLAFLI HALE GELMESİ ( Dava Açılmak Suretiyle )

• DAVA AÇILMAK SURETİYLE İHTİLAFLI HALE GELEN TARHİYAT ( Vergi Asılları İçin Faiz İstenmesi Vergi Cezaları İçin Faiz Alınamaması )

• VERGİ ASILLARI İÇİN FAİZ İSTENEBİLMESİ ( Dava Açılmak Suretiyle İhtilaflı Hale Gelen Tarhiyatlar İçin )

• FAİZİN İSTENEMEMESİ ( Dava Açılmak Suretiyle İhtilaflı Hale Gelen Tarhiyatların Kesinleşen Vergi Cezası İçin )

213/m.112,368


ÖZET : Dava açılmak suretiyle ihtilâflı hale gelen tarhiyatların kesinleşen kısmından yalnızca vergi asılları için faiz istenilebileceği, vergi cezaları için faiz alınmasında yasal isabet bulunmadığı hakkında.
Davanın Özeti : Yükümlü şirketin 1982 yılı defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu düzenlenen rapora dayanılarak re'sen salınan Vergi Mahkemesi kararından sonra kesinleşen kurumlar vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasına uygulanan gecikme faizinin ceza için hesaplanmasında ve tahsilinde isabet bulunmadığı belirtilerek yapılan düzeltme talebinin vergi dairesince reddi üzerine, 13.8.1985 günlü dilekçeyle şikayet yolu ile başvurulan Maliye ve Gümrük Bakanlığınca süresi içerisinde bir cevap verilmemek suretiyle kurulan olumsuz işlemin iptali istemiyle açılan davaya ilişkindir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Savcısı : Gülşen Mutlu
Düşüncesi : Dava 213 sayılı Yasanın 112 inci maddesinin 3 üncü bendi uyarınca ödenen vergiye bağlı ceza içinde gecikme faizi alınmasının hatalı olduğu öne sürülerek ceza için ödenen gecikme faizinin geri verilmesi yolundaki başvurunun reddine ilişkin Bakanlık işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde amme alacaklarının neler olduğu belirtilmiş olup anılan yasanın 51 maddesinin son fıkrasında ise, ceza mahiyetindeki amme alacaklarına ayrıca gecikme zammı tatbik olunmayacağı açıkça belirtilmiştir.
Bu durumda uyuşmazlık konusu vergi cezasına gecikme zammı uygulanmasında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle davanın kabulü ile aksi yolda yapılan işlemin iptali gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince Tetkik Hâkimi Hüseyin Çevikbaş'ın açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü :
Uyuşmazlık, re'sen salınan kurumlar vergisinin vergi mahkemesince değişiklikte onanan ve kesinleşen kısmına isabet eden kaçakçılık cezası için tecil faizi oranında bir faizin hesaplanmasının yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Özel Ödeme Zamanları" başlıklı 112 inci maddesinin 2686 sayılı Kanunla değiştirilen 3 üncü bendinde, Vergi Mahkemesinde dava açma dolayısıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 maddesinin 8 numaralı bendi gereğince tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri gelmiş olanların, Vergi Mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceği belirtildikten sonra, aynı bende 2791 sayılı Kanunla eklenen yeni fıkrayla ise "Şu kadarki, açtıkları dava sonucunda haksız çıkan mükellefler, ihtilâflı kısmın kesinleşen ve ödenmemiş olan miktarı üzerinden, vergi mahkemelerinde dava açma süresinin son gününü takip eden aybaşından itibaren, 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen tecil faizi oranında bir faizide aynı süre içinde ödemek mecburiyetindedirler" hükmü getirilmiştir.
Anılan yasa hükümlerinin incelenmesinden, 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen tecil faizi oranında bir faizin, yalnızca dava konusu yapılan ve kesinleşen vergiler için öngörüldüğü, vergiye bağlı cezalardan ise söz edilmediği görülmektedir.
Nitekim cezaların ödenmesine ilişkin esaslar Vergi Usul Kanununun 368 inci maddesinde ayrı olarak düzenlenmiş olup, vergi cezalarının cezaya karşı dava açılmışsa, vergi mahkemesi kararı üzerine vergi dairesince düzenlenecek ihbarnamenin ilgiliye tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde ödeneceğinin belirtilmiş olmasına karşın faiz ödenmesi gerektiğine dair bir hükme yer verilmemiştir.
Dolayısiyle, dava açılmak suretiyle ihtilâflı hale gelen tarhiyatların kesinleşen kısmından yalnızca vergi asılları için faiz istenilmesi mümkün ve yasaya uygun olup, vergi cezaları için bu nitelikte bir faiz alınmasına yasal olanak bulunmadığı gibi, zaten yasa koyucu da iradesini, vergilerin ve cezaların ödenmesine ilişkin esasları Vergi Usul Kanununun ayrı bölümlerinde düzenlemek suretiyle bu yönde belirlemiştir.
Kaldı ki, mahkeme kararı üzerine kesinleşen vergilerden ihtilâflı kısmı için tecil faizi oranında bir faiz alınmasını öngören anılan 112 inci maddenin 3 üncü bendinde eklenen fıkranın, 2791 sayılı Kanunla 1.1.1983 tarihinden itibaren yürürlüğe konulmuş olması ve uyuşmazlığın ise, 1982 yılına ait bulunması karşısında da, kesinleşen kurumlar vergisine bağlı kaçakçılık cezasına faiz hesaplanıp tahsil edilmesinde yasaya uyarlık görülmemiştir.
Bu nedenle, davanın kabulüne, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca şikayet istemine cevap verilmemekle kurulan olumsuz işlemin iptaline, kaçakçılık cezası üzerinden hesaplanıp ödenen faizin davacıya red ve iadesine, 10.1.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.