Mesajı Okuyun
Old 05-05-2014, 17:48   #3
Av.S.Seckin KAVAK

 
Varsayılan

Sayın Av. Azize,

Çok ilginç bir olay öncelikle,bir başkasının yerine temyiz dilekçesi verilmiş olması,kötüniyet dense Yargıtay'ın sadece o nedenlere dayanmadan inceleme yapma ihtimali malumken makul değil, iyiniyet adına süre bitiyor diye örneğin kalemce ya da bir tanıdık adına yapılan bir hareket gibi bir şey mi desem bunlar da anlamsız.

Konuya gelince, kanaatimce bir ihtimal, müvekkil tarafından verilmeyen bir temyiz dilekçesi açısından CMK 311'e dair atıf yaptığınız hükmün uygulanabilmesi için, kararın müvekkil ya da müdafiine tefhim ya da tebliğ edilmemiş olduğunu ya da tebligat söz konusu ise usülüne uygun bir tebligat yapılmadığını da ispat etmeniz gerektiği kanaatindeyim. Zira, sanık ya da müdafii tarafından verilmeyen bir temyiz dilekçesinden söz etmişseniz de ,bu durumun sanığın ya da müdafiinin usulüne uygun şekilde temyiz talebinde bulunmasına engel teşkil etmeyeceği açıktır.

Ayrıca kendisine usule uygun şekilde tebligat yapılmamış olsa dahi, "hükmü etkileyen belge" kavramının daha çok dosyanın esası ile ilgili olduğunu( örneğin sahtecilik iddiasında bulunulan belgedeki imzanın sahteliği) gibi bir dar yorumla (belki de doğrusu dar yorumlanması) yüksek olasılık diye düşünüyorum.

Ayrıca Yargıtay'ın sadece temyiz dilekçesindeki hususlarla bağlı olmadığını, hukuka aykırılıkları re'sen tespit edebileceği ve bu doğrultuda karar verebileceği düşünüldüğünde, mevcut durumun yargılanmanın yenilenmesini sağlaması için hükme etkili olabilecek ve sanığın yargılama esnasında hangi nedenlerle ortaya koyamadığını makul gösterebilecek nedenlerin, kararın usulüne uygun tebliğ ya da tefhimi halinde ancak temyiz dilekçesinde ifade edilebilme olasılığının ortaya koyulması da gerekebilir düşüncesindeyim.

İyi çalışmalar.