Müvekkil 1970 yılında,karşı tarafın paylı maliki olduğu birden çok taşınmaz payını adi satış sözleşmesine dayanarak 100 000 TL karşılığında almıştır(Satış sözleşmesi fiilen mevcuttur.).Taşınmazlar üzerinden yaklaşık 20 yıl önce kadastro geçmiş ve müvekkilin satın aldığı taşınmazlar karşı tarafın(satın aldığı kişinin) adına tescil edilmiştir.Müvekkil bu durumdan 2007 yılında haberdar olmuştur.Bunun üzerine hemen 2007 yılı içersinde karşı tarafla görüşmüş taşınmazların kendisi adına tescilini talep etmiştir karşı taraf da bazı payları üçüncü kişilere devretttiğini bu nedenle bunun imkansız olduğunu söyleyerek kendisine payların yaklaşık değeri olan 150 000 YTL'yi ödeyeceğini söylemiş ve buna karşılık 150 000 YTL bedelli bono vermeyi teklif etmiş,müvekkil de bunu kabuletmiştir.Borç ödenmeyince müvekkilkambiyo senetlerine özgü haciz yoluna baş vurmuş ödeme emri borçluya tebliğ olduktan 1 gün sonra borçlunun kızı mahkemeye baş vurarak babasının alzaymır hastası olduğu bahsiyle babasının vesayet altına alınmasını talep etmiş ve talep kabul edilmiştir.Vasi olarakta kızı atanmıştır.Vasi takibe karşı menfi tespit davası açmış ve babasının takibe konu bononun düzenleme tarihi olan 2007 yılında hastalığının etkisinde olduğunu ve bono düzenleme ehliyetinin olmadığını ileri sürmüştür.Mahkemede borçluyu rapor için İzmir Adli Tıp Kurumu Şubesine sevk etmiş kurumdan verilen raporda kesin olmamakla birlikte ehliyetinin olmadığı yönünde rapor verilmiştir.Dava daha sonuçlanmamıştır.
Eğer menfi tespit davası kabul edilir ve takip düşerse sebebsiz zenginleşme hükümlerine göre dava açılabilir mi?Karşı tarafın muhtemel zaman aşımı itirazına karşılık sebebsiz zenginleşme olgusunun müvekkilin bunu öğrenmesiyle doğduğu ve bono düzenleme vakası ile borcun yenilendiği veya müvekkilin karşı tarafı ehil görmesi yani iyi niyetli olması nedeniyle öyle zannettiği ilerisürülebilirmi veya bu parayı almak için başka bir yol denenebilir mi?Yargıtay Kararı var mıdır? Şimdiden teşekkürler...