Mesajı Okuyun
Old 08-04-2016, 16:02   #3
tiryakim

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2014/11-66
Karar: 2014/331
Karar Tarihi: 19.03.2014


ECRİMİSİL DAVASI - DAVACI ASİLİN FERAGAT BEYANI VE BU FERAGATİN GEÇERSİZ OLDUĞUNA İLİŞKİN İDDİASININ YEREL MAHKEMECE HADİSE ŞEKLİNDE İNCELENMESİ - DİRENME KARARININ BOZULMASI GEREĞİ

ÖZET: Dava, tapu kaydına dayalı ecrimisil bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı asilin feragat beyanı ve bu feragatin geçersiz olduğuna ilişkin iddiasının yerel mahkemece hadise şeklinde incelenmesi için direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir. Direnme kararı açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.

(6762 S. K. m. 520) (6100 S. K. m. 307, 309, 310, 311)

Dava: Taraflar arasındaki “ecrimisil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mengen Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 04.03.2010 gün ve 2008/69 E., 2010/25K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 05.03.2012 gün ve 2010/12697 E., 2012/3191 K. sayılı ilamı ile;

(... Davacı vekili, Gökçesu ve Çıralı mevkiindeki benzin istasyonlarının mülkiyetinin 1/2 hissesinin müvekkiline, 1/2 hissesinin davalılardan B. B.'a ait olduğunu, her iki istasyonun davalı şirket tarafından kullanıldığı 23/04/2007 tarihinden itibaren 16 aylık ecrimisil bedeli 26.000,00 TL'nin tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, davacı ve müvekkili B. arasında 23.04.2007 tarihli protokol yapıldığını, sözleşme şartlarının davacı tarafından yerine getirilmediğini, gayrimenkulün davacı tarafça 3. kişiye satıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, dava konusu işyerlerinin bulunduğu taşınmazların davacı ve davalı B. adına 1/2 oranında kayıtlı olduğu, dava TTK'nun 520. maddesi kapsamında limited şirket hisse devri sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki protokolün TTK'nun 520. maddesi gereğince noterce tasdik edilme şartına haiz olmadığından dolayı geçersiz olduğu, bu sözleşmeye dayanarak alacak talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, tapu kaydına dayalı ecrimisil bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Dava konusu iki parça taşınmazın davacı ile davalılardan B. B. D. adına tapuda kayıtlı olduğu hususu taraflar arasında çekişmesizdir. Davacı mülkiyet hakkına dayalı olarak talepte bulunmuş olup, mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin TTK'nun 520. maddesi gereğince geçersiz olduğundan bahisle dava reddedilmiştir. Ancak, davacı ecrimisil talebinde mahkemece geçersiz olduğu belirtilen 23.04.2007 tarihli protokole dayanmamış, mülkiyet hakkına dayanmıştır. Bu durumda, davacın mülkiyet hakkına dayalı talebi hususunda değerlendirme yapmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, ecrimisil bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin şekil şartı noksanlığı nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nda işin esasının görüşülmesinden önce; direnme hükmünün 11.10.2012 tarihinde temyiz edilmesinden sonra, davacı asilin 03.01.2013 tarihli dilekçesiyle davadan ve temyiz isteminden vazgeçtiğini açıklamış olmasına rağmen daha sonra 18.12.2013 tarihli beyanıyla bu vazgeçmenin bilinçli olarak yapılmadığını ileri sürmesi ön sorun olarak incelenmiştir.

Ön sorunun çözümü için öncelikle feragate ilişkin açıklama yapılmalıdır.

Davaya son veren taraf işlemlerinden biri olan feragat, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 307. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan yasa hükmüne göre feragat; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.

Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde feragate konu teşkil eden hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz.

Hiçbir kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi, davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Usul hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar her davadan feragat edilebilir (HMK. m.310). Ancak bazı istisnai hallerde feragat davayı sona erdirmez (Örn: Hizmet tespiti davaları).

Bir usul hukuku kavramı olarak davadan feragatin açık, kesin ve koşulsuz olması, yasa gereğidir. 6100 Sayılı HMK'nın 309. maddesi aynen;

“(1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.

(2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.

(3) Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.

(4) Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır” şeklindedir.

Davadan feragatin, kesin hükmün sonuçlarını doğurucu nitelikte olması nedeniyle bütün bu özellikleri içermesi zorunludur.

Aynı yasanın 311. maddesi hükmü uyarınca feragat ve kabul; kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur ve irade bozukluğu hallerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.

Feragatin davayı sona erdiren kesin bir usul işlemi olması nedeniyle feragatten dönülmesi olanaksız ise de, davacı taraf feragatin hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğunu aynı davada ileri sürebilir (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt V, s.3646 vd).

Bu gibi durumlarda yapılması gereken, feragatin geçersizliği iddiasının hadise olarak aynı mahkemede görülüp, sonuçlandırılmasıdır. Feragatin iptali davasının başka bir mahkemede açıldığı durumda ise, asıl davayla birleştirilerek görülmesi gerekmektedir (HGK, 29.04.2009 gün ve 2009/13-76 E., 2009/120 K. sayılı kararı).

Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin direnme hükmünü davacı vekilinin 11.10.2012 tarihinde temyiz etmesi nedeniyle dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir. Bu aşamada davacı asil, 03.01.2013 tarihinde Hukuk Genel Kuruluna gönderilmek üzere yerel mahkemeye verdiği dilekçesiyle davadan ve temyiz isteminden vazgeçtiğini açıklamıştır. Bu dilekçenin alınması esnasında kimlik tespiti yapılmadığı için eksikliğin giderilmesi amacıyla dosyanın geri çevrilmesi üzerine davacı asil bu kez 18.12.2013 tarihli beyanıyla vazgeçmenin bilinçli olarak yapılmadığını ileri sürerek, davasından vazgeçmediğini ifade etmiştir.

Bu itibarla, davacı asilin feragat beyanı ve bu feragatin geçersiz olduğuna ilişkin iddiasının yerel mahkemece hadise şeklinde incelenmesi için direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.

Direnme kararı açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.03.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı