Mesajı Okuyun
Old 24-04-2007, 12:53   #10
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

Bu karar daha yerinde olur sanırım. İyi çalışmalar...

T.C. YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas: 2004/8482
Karar: 2005/1908
Karar Tarihi: 28.02.2005

ÖZET: Basın, nesnel sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O an için, olay veya konu ile ilgili bulunan; görünen ve bilinen her şeyi araştırmalı, incelemeli ve olduğu biçimi ile aktarmalıdır. Bu bakımdan somut gerçeği değil; o anda beliren ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olayları yayınlamalıdır. Yayının yapıldığı anda mevcut ve bu haliyle yayına konu edilen olguların; sonradan ortaya çıkan gerçekliğe uygun düşmemesinden ise basın sorumlu tutulamaz. Şu durumda, yayının görünürdeki gerçeğe uygun olduğu anlaşılmaktadır. Burada söz konusu edilen görünürdeki gerçekliği, somut gerçeklik olarak değil; olayın, haberin verildiği andaki beliriş biçimine uygunluk olarak anlamak gerekir. Haberin yapılmasından sonra ortaya çıkan durumun ( salt gerçekliğin ) farklı oluşu, basının sorumlu tutulmasını gerektirmez. Açıklanan nedenle mahkemenin, yazının içeriği ile sunulan tedavi evraklarının birbirini doğrulamadığına ilişkin kabul ve gerekçesi yerinde görülmemiştir.

(5680 S. K. m. 16, 17)

Dava : Davacı H. ve Ö. Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. vekili Avukat S.T. tarafından, davalı S. Yay. Dağ. A.Ş. vd. aleyhine 28.05.2002 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.03.2004 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar ve davalılar vekilleri taraftarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçe1erinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar : Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar ve davacılar tarafından temyiz olunmuştur.

Davaya konu yazıda, "Doktor değil kasap" başlığı altında: "E'nin çocuk sahibi olma rüyası kabusla noktalandı. Aşılama yöntemi yapılan kadın enfeksiyon kaptı. "Apandisit" deyip yumurtalığı alındı."

Özel bir klinikte "aşılama yöntemiyle" bebek sahibi olmak isteyen E. ( 26 ) adlı genç kadın, yumurtalığından oldu. L. ve eşi E. Hanım, bebek sahibi olmak için tavsiye üzerine F. Kliniği'nin sahibi Dr. H.'ye başvurdu.

Dr. Ö'nün tedavi altına aldığı çifte, "aşılama yöntemi" önerildi ve L. Bey'in spermleri eşine enjekte edildi. Ancak genç kadın, ertesi gün sancılanınca, Dr. Ö. tarafından Özel Ç. Hastanesi"ne yatırıldı. Üç gün sonra da "apandisit" teşhisiyle ameliyata alındı. Ancak E. Hanım'ın apandisiti yerine yumurtalığı alındı. Tekrar Dr. Ö'ye başvuran çift şikayetçi olacaklarını bildirdi.

Çiftin iddiasına göre, Dr. Ö. bu kez tüp bebek yöntemi önerdi ve masrafların karşılanacağını söyledi. Ancak bu parayı ödemekten vazgeçince L. ve yakınlarını karşısında buldu. "Hayati tehlikesi vardı."

Doktorun şikayetiyle gözaltına alınan L. ve 6 yakını daha sonra serbest bırakıldı. Polisteki ifadesinde, E'nin yumurtalığını aldığını kabul eden Dr. Ö., "Spermdeki mikroptan enfeksiyon kapan bir yumurtalığı aldık. Hayati tehlike vardı" dedi. Koca K. ise "Ameliyatta ya eşin ya yumurtalığın küçük bir kısmı, seçim yap" diye bir yazı imzalattılar" dedi. Aşılama için ruhsatı olmadığı öne sürülen Dr. Ö. ise, "sorularımıza cevap vermedi" biçiminde haber yapılmıştır.

Davacılar, haberin gerçek olmadığını ve kullanılan ifadeler ile de kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürmüşler; davalılar ise haberin görünür gerçeğe uygun olduğunu, davalılardan B. ve H'ye ise husumet yöneltilemeyeceğini savunmuşlardır.

Mahkemece, habere konu başlığın hakaret içerdiği ve haber ile dosyaya sunulan tedavi evraklarının birbirini doğrulamadığı gerekçe gösterilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davaya konu yayın, E'nin polise verdiği 03.04.2002 günlü ifadesi üzerine yapılmıştır. Adı geçenin ifadesinin: "...2000 yılı sonlarında Ç. Sağlık Hizmetleri isimli kliniğe ... kısırlık tedavisi ve tüp bebek yöntemi ile hamile kalabilmek için gittim ve burada tedavi olmaya başladım. Bahsi geçen yerde yaklaşık olarak 5-6 ay kadar tedavi gördüm ve burada bana her şeyin normal olduğu, yumurtayı çatlattıklarını ve gebeliğin oluşacağını söylediler. Bu amaçla eşimin spermleri ile aşılama yapıldı. Bu aşılamadan iki saat kadar sonra rahatsızlandım ve tekrar aynı klinikte bana bir kan testi yapıldı ve hiçbir şey araştırılmadan benim apandisit olduğum söylendi ve ameliyata alacaklarını söylediler. Eşim de bu arada yanımda idi. Ben de doktorlara güvendiğim için bu ameliyatın yapılması için izin verdim.

Bu olaydan sonra apandisit olarak ameliyatım yapıldı, daha doğrusu bana bu şekilde bilgi verildi. Ben bu ameliyattan sonra hazırlanan pataloji raporunu okuduğumda sol yumurtalığının iltihaplanma sonucu alındığı yazıyordu. Ben bu olaydan şüphe ederek annem ile birlikte Cerrahpaşa profesörü olan S.'nin özel muayenesine gittim. Burada yaptığı incelemede emarım çekildi ve yumurtalıklarımdan birinin tüple birlikte alındığı söylendi. Ben bu olayı bilmediğim için şahıslardan şikayetçi olmak için girişimde bulundum. Bu olayı eşime söyledim, o da ameliyatın apandisit için yapıldığını bildiğini söyledi. Bu aşamadan sonra ben Ö. Kliniği'nde ameliyatımı yapan C'ye telefon açarak kendilerinden davacı olacağımı, apandisit ameliyatı diyerek beni kandırdıklarını ve yumurtalıklarımı aldıklarını, bunun için şikayette bulunacağımı söyledim. Bana şikayette bulunmamamı söylediler ve ameliyat masraflarımı karşılayacaklarını ve tüp bebek konusunda yardımcı olacaklarını söylediler..." biçiminde olduğu görülmektedir. Aynı iddialar, yayından sonra 19.04.2002 tarihinde E. tarafından İstanbul Tabip Odası"na verilen dilekçede de yer almıştır.

Diğer yandan, gerek Tabip Odası ve gerekse de Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan soruşturmalar sonucunda, E.'nin yumurtalıklarının alınmadığı saptanmıştır.

Basın, nesnel sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O an için, olay veya konu ile ilgili bulunan; görünen ve bilinen her şeyi araştırmalı, incelemeli ve olduğu biçimi ile aktarmalıdır. Bu bakımdan somut gerçeği değil; o anda beliren ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olayları yayınlamalıdır. Yayının yapıldığı anda mevcut ve bu haliyle yayına konu edilen olguların; sonradan ortaya çıkan gerçekliğe uygun düşmemesinden ise basın sorumlu tutulamaz.

Davaya konusu haber, dava dışı E.'nin yukarıya aynen alıntılanan polis kayıtlarına geçen ifadesine dayanmaktadır.

Şu durumda, yayının görünürdeki gerçeğe uygun olduğu anlaşılmaktadır. Burada söz konusu edilen görünürdeki gerçekliği, somut gerçeklik olarak değil; olayın, haberin verildiği andaki beliriş biçimine uygunluk olarak anlamak gerekir. Haberin yapılmasından sonra ortaya çıkan durumun ( salt gerçekliğin ) farklı oluşu, basının sorumlu tutulmasını gerektirmez. Açıklanan nedenle mahkemenin, yazının içeriği ile sunulan tedavi evraklarının birbirini doğrulamadığına ilişkin kabul ve gerekçesi yerinde görülmemiştir. Diğer yandan, haberde kullanılan başlığın da görünür gerçekliğe göre değerlendirilmesi gerekir. Bu anlamda olmak üzere, habere konu olayın beliriş biçimindeki ciddi özensizlik savı ve olağan dışılık göz önünde tutulduğunda, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık olduğu; üslup itibariyle aşmanın söz konusu bulunmadığı kabul edilmelidir. Tüm bu açıklamalar karşısında, yayının hukuka uygun sınırlar içinde yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmelidir. Mahkemece, aksine düşünceler ile istemin kısmen hüküm altına alınması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

Diğer yandan, yayın tarihinde yürürlükte bulunan 5680 sayılı Basın Yasası'nın 16 ve 17. maddeleri hükümleri ile; hukuki sorumluluk davalarında husumetin, yazıyı yazan ile yayının sahibine ve sorumlu yazı işleri müdürüne yöneltileceği belirtilmiştir. Davalılardan, B. ve H. bu madde kapsamında değildir. Adı geçenler yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi yerine, yazılı şekilde karar verilmesi de bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle davalılar yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacıların temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28.02.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.