Mesajı Okuyun
Old 03-08-2006, 22:17   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

HD 01, E: 2004/001883, K: 2004/004931, Tarih: 27.04.2004
[*]TAPU İPTAL VE TESCİL[*]MURİS MUVAZAASI[*]SATIŞ BEDELLERİ ARASINDA ORANSIZLIK[*]GİZLİ BAĞIŞ

Anahtar kelime ve madde referansı tamamlanmıştır. Lütfen karar metnine bakınız.

(4721 s. MK. m. 557, 706) (818 s. BK. m. 213) (2644 s. Tapu K. m. 26)

Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;

Davacılar, miras bırakanları Gülser´in mirastan mal kaçırmak amacıyla hasta ve tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir zamanda, çekişmeli 66 parsel sayılı taşınmazdaki 12 ve 14 nolu bağımsız bölümlerini vekil aracılığı ile muvazaalı olarak, yeğeni davalı Ulya´ya temlik ettiğini, Onun da taşınmazları durumu bilen davalı Nezahat´a danışıklı devrettiğini, tüm işlemlerin bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payları oranında iptal-tescil, kademeli olarak tenkis isteğinde bulunmuşlardır.

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, muris muvazaası iddiası sabit görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 27.04.2004 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili avukat Aziz Kaynak ile temyiz edilen vs. vekili avukat Necdet Yıldırımoğlu geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare Tetkik Hakimi Ülkü Akdoğan tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

KARAR

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir.

Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; çekişmeli 66 parsel sayılı taşınmazdaki 12 ve 14 nolu bağımsız bölümlerin miras bırakan tarafından vekil aracılığıyla 18.01.2001 tarihli akitle çıplak mülkiyetlerinin toplam 6 milyar lira bedelle davalı Ulya´ya temlik edildiği, temlikten kısa bir süre sonra 27.01.2001 tarihinde miras bırakanın vefat ettiği, dava konusu taşınmazların murisin ölümünden sonra 07.02.2001 tarihinde 18 milyar lira bedelle davalı Nezahat Çam´a devredildiği görülmektedir.

Taşınmazların bilirkişilerce belirlenen değerleri ile satış bedelleri arasında aşırı oransızlık bulunduğu akitteki bedellerin sembolik nitelikte kaldığı açıktır.

Miras bırakanın temlik tarihinde ne gibi bir satış ihtiyacı içinde bulunduğu tereddüte mahal bırakmayacak biçimde kanıtlanamadığı gibi, davalı Ulya´nın alış gücü olduğu da saptanmış değildir.

Diğer taraftan, temlik bedellerinin miras bırakanın terekesinden çıktığı da belirlenememiştir.

Toplanan deliller ve belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla çekişmeli taşınmazları muvazaalı olarak temlik ettiği sonucuna varılmaktadır.

Öte yandan, taşınmazları davalı Ulya´dan satın alan Nezahat´ın aynı apartmanda miras bırakanın komşusu olduğu, tarafları tanıdığı, yukarıda açıklanan olguları bilecek durumda bulunduğu da kabul edilmelidir.

Hal böyle olunca, iptal-tescil davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.´nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 04.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 375.000.0000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.04.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.