Mesajı Okuyun
Old 04-09-2006, 03:36   #12
ibreti

 
Varsayılan

Anlatmaya çalıştığım şu;
Basının ödevi mutlak doğru yayın değildir. Basının ödevi, kamu düzenini bozmadan kamuoyunu mümkün olduğunca doğru bilgilendirmektir. Mümkün olduğunca diyorum. Çünkü, doğruyu mümkün kılan sadece basın değil. Öteki kurumlar da üzerine düşeni yapmalı. Yani basın bi başına günah keçisi ilan edilmemeli.
---------
Alıntı:
Basının bence bu uydurma haberdeki kastı şu, diyorki adamlar bir kanun yaptı, eline yüzüne bulaştırdı, bazı suçların cezası bile unutmuşlar masajı vererek bazı kurumları yıpratarak,
diyorsunuz.
(Sahiden de ellerine yüzlerine bulaştırmadılar mı? diye düşünün bir an..)
Peki hemen her adliyede yer alan basın savcılığı ne yapmıştır bu haberde? Normal durumda hemen soruşturma başlatması gerekir. Çünkü, yalan haber yaymış üstelik de kurumları yıpratma amacı gütmüştür öyle değil mi? Ama gerçek şu ki kılını bile kıpırdatmamıştır.
-----
Alıntı:
Türkiye nin en çok satan gazetesinde hukuk bölümünün kontrolü olmadan nasıl yayınlarlar hayret,
diyorsununuz.
Hangi gazetenin hukuk bölümü var ki? Olması gerekir diyeceksiniz ama yok işte..
Hemen hemen hiç bir gazetenin hukuk bölümü diye bir bölüm yok. Hukuk bölümü olsa tıp bölümünün, tıp bölümü olsa sosyoloji bölümünün de olması gerekir. Bölümleri çoğaltmak mümkün..
Hemen her gazetede bol miktarda İLETİŞİM FAKÜLTESİ öğrencisi vardır. O öğrencilerle de basın kartı sözleşmesi yapmazlar. Üzerinde kırmızı şeritler olan sarı renkte bir personel kartı hazırlarlar ve o öğrencilere verirler. Basın kartı alabilmek için yapılacak sözleşme tahdide tabidir. Sınırlı sayıdaki basın kartı sözleşmesi habercilere değil, falan filan yerdeki -hatta bir çoğu devlet memuru durumunda olan- ağalara yapılır. Bir tane haberi bile yayıma girmez ama zevat basın kartı sahibi olur. Öte yanda alın teri dökenler sadece sarı renkteki personel kartı ile yetinmek durumundadır. Neyse.. Yaralarım debreşti.. Anlatacak çok şey var ama boşver..

Meseleye "mutlak doğru" mantığından yaklaşır isek ortada basın özgürlüğü diye birşey kalmaz.

Basının yanlı/yansız yayımını başka bir başlık altında uzun uzadıya tartışabiliriz.. Mesela ben ulusal basın / yerel basın ayrımına karşıyım. Bana göre sermaye basını ve anadolu basını var.. İstanbul basını sahibinin sesi durumunda...
Onca emek verir haber yaparsınız. Yaptığınız haber yayımlanmaya değer bulunmamıştır. Lakin bir bakarsınız ki, istihbarat şefiniz geliri ile hiç de uyumlu olmayan son model bir arabaya sahip olmuştur. Haberi yapan olarak siz ise o gazetenin falanca vilayetteki (ya da ilçedeki) temsilcisi oluverirsiniz. Haber merkezi ile hiç ilişiğiniz kalmaz.

Bu alanda tartışılabilir ve tartışmaya değer o kadar çok konu varki..
Hadi neyse deyip kapatmak gerekiyor sanırım...

Bölük pörçük birşeyler anlatmaya çabaladım satır aralarında.
Düşüncelerime değer verip, olumsuz bile olsa eleştiren arkadaşlara teşekkür ederim.
Saygılarımla...