Mesajı Okuyun
Old 08-01-2004, 19:20   #6
Gemici

 
Varsayılan

Hukuk eğitimi almama rağmen „Sosyal Pedagog“ olarak çalışıyorum. Sosyal Pedagog Türkiyede nesli az bulunan ve az yetişen bir toplumsal yaratık.

Sosyal pedagogların en belirgin özellikleri, bilsinler bilmesinler, kendilerini her konuda birşeyler söylemek zorunda hissetmeleridir. Sosyal pedagog olduğum ve kendimi birşeyler söylemek zorunda hisettiğim halde, bu konuda hiçbir şey yazmıyacaktım, eğer Sayın Vefa nın dünkü mesajını okumamış olsaydım. Her yönü ile katıldığım bir mesaj.

Sosyal pedagogların devamlı uygulamaya/gerçekleştirmeye çalıştıkları bir kural var; “Tartışmalarda konularla kişileri birbirinden ayırmak” Eğer bir konu üzerinde tartışıyorsak, önemli olan ve bir çözüm getirilmesi gereken sadece o konudur. Yoksa konuyu bizimle tartışanın sarhoş veya ayık olması, kel veya gür saçlı olması, zengin veya fakir olması, cebinde bir üniversite diploması olup olmaması değil. Bu yüzden Sayın esv nın yazdıkları beni rahatsız etti. Çünkü kendisi ile aynı fikirde olmayan birisini kişi olarak hedefliyor. Ve kendisinin haklı olduğunu iddia ediyor.

Belirli bir konuda fikrini söyleyen herkes haklıdır. Ona karşı fikrini belirten kişide haklıdır. Ama.., evet ama herbiri kendi açısından ve sübjektif olarak. Objektif olarak kimin haklı kimin haksız olduğunu belirlemek için çeşitli yöntemler var. Bu yöntemlerden en önemlileri bence “tartışma” ve “mahkeme” yoludur. Konumuzda bir mahkeme belirli bir karar vermiş anladığım kadarı ile, eğer taraflardan birisi bu karardan memnun değilse bir üst mahkemeye başvurabilir ve sübjektif haklılığını bu yoldan objektif haklılığa dönüştürebilir.

Türk Hakimlerinin Boşanma Davalarındaki Tutumları Konusunda yurtdışında tamamen değişik bir düşünce hakim. Buna göre Türk Hakimleri çoğunlukla tutucu erkeklerdir. Ve bu tutucu erkekler de boşanmada devamlı erkek tarafını tutarlar ve verdikleri kararlar kadınların aleyhinedir.

Alıntı: esv
"evet OLAMAZ...
yargıç kelimesini kullanan birisinin çağımız anlayışında kadının ve erkeğin yerinin neresi olduğunu anlayamacağını düşünüyorum."
(Neden anlıyamaz izah ederseniz memnun olurum.)


Bu alıntı beni “Yargıç” ve “Hakim” kelimelerinin anlamlarını araştrımaya itti:
Hakim: (arapça, isim, çoğul) biz aslında çoğul olan Osmanlıcadaki Hakim kelimesini bugün tekil olarak kullanıyoruz.
Osmanlıcadaki tekil “Hakim-i Mutlak” tır : ....2. Hükmeden, dava yargılama işine memur olan, yargıç. Asıl önemli olan “Hakim” kelimesinin anlamını değiştirmemiz değil(çoğulu tekil olarak kullanıyoruz), kelimeyi yanlış yazıp, çoğu zaman yanlış telaffuz etmemiz. Kelimenin asıl yazılışında a harfi üzerinde (^) işareti vardır. Biz Hakim yazarken, bazen bilmediğimizden, bazende teknik yetersizlikten kelimenin telaffuzunu değiştiren bu (^) kullanamıyoruz. (^) sız Hakim Osmanlıcadaki anlamı: bilgin, herşeyi bilen, felsefeci, tabip, doktor. (Anlamlar Ferit Devellioğlu: Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat)

Böyle oluncada kökü “yargı” dan “yargılamak” tan gelen ve Türkçe olan “Yargıç” kelimesini kullanmanın herhangi bir sakıncası yoktur bence.

Yazı hukuki bir cevap olmaktan çıktı, belkide bu yüzden bu alanda yeri yok, ama bazı hukuki sorulara verilen cevaplara, soru sahiplerinin reaksiyonunu izleyince, herşeye rağmen doğru alanda diye düşünüyorum.

Saygılarımla