Mesajı Okuyun
Old 22-10-2004, 12:59   #12
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Y A R G I T A Y

HD.19

E. 1992 / 10667
K. 1993 / 8039
T. 26.11.1993


ACELE İŞLER

DAVANIN TARAFLARI, AYRILMASI VE BİRLEŞTİRİLMESİ

1086 / HUMK. - 39.40.

TÜZEL KİŞİNİN ÇİFT İMZA İLE TEMSİL EDİLMESİ SÖZKONUSU İSE,TEMSİLCİLER DEN
BİRİNİN AÇTIĞI DAVA TEMSİL YETKİSİNDEKİ EKSİKLİK NEDENİ İLE AKTİF HUSUMET
YÖNÜNDEN HEMEN REDDEDİLMEYEREK, HUMK. 39. VE 40.MADDELERİ UYARINCA ÖNEL
VERİLMELİ, BUNA RAĞMEN GELİNMEDİĞİ TARDİRDE DAVA REDDEDİLMELİDİR.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması
sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine; dosya
incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici
sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle
İİY.nın 72/4. maddesi uyarınca alınmış bir ihtiyati tedbir kararı bulunmamasına
göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin içeriği dışında kalan öbür temyiz
itirazlarının reddi gerekmektedir.
2 - Mahkemece; olumsuz saptama davası şirketi tek başına temsil ve ilzam
etmeye yetkisi bulunmayan kimse tarafından açıldığı, aynı kimse tarafından
vekil tayin edildiği, bunların davayı izlemedikleri, davalının izlediği
saptanarak davanın "aktif husumet" yönünden reddine karar verilmiştir.
Bir davada taraf sıfatı ile dava ehliyeti farklı oluşumları ifade eder.
Davada sıfat dava konusu subjektif hak (dava hakkı) ile yanlar arasındaki
ilişkidir. Bu subjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o
hakkın sahibine ait bulunmaktadır. Buna davacı olma sıfatı, aktif husumet
denilmektedir. Somut olayda olumsuz saptama davası, borçlu olmadığını bildiren
ya da hakkında takip yapılan davacı şirket tarafından açılabilir. Davada taraf
olarak yer alan kimseler dava ehliyeti ve davayı takip yetkisine sahip olsalar
bile davada gerçekten davacı ya da davalı sıfatı yoksa dava konusu hakkın esası
yönünden karar verebilme olanağı yoktur.
Dava ehliyeti, kimlerin dava açabileceğini ifade edip davayı takip
yetkisini de içerir. Aynı zamanda bir dava koşuludur. Tüzel kişilerin taraf
bulunduğu davalarda, tüzel kişilerin yetkili organı ya da temsilcisi
aracılığıyla temsil edilip edilmediği öncelikle ve kendiliğinden gözetilmek
gerekir.
Tüzel kişiyi temsil yetkisi olmayan bir kimse tarafından tüzel kişi adına
dava açılmış olması halinde dava hemen reddedilemez. Mahkemece, adına dava
açılan tüzel kişinin; temsile yetkili olan kimselerce onay (icazet)
verilebilmesi için uygun bir süre tanınması gerekir. Bu kimse davacının dava
açma yeteneğinden yoksun olduğu davanın açılmasını onaylarsa onayın geçmişe
etkili olarak sonuç doğuracağı gözetilerek dava sürdürülmelidir. Şayet davanın
açılmasına onay verilmezse davanın dinlenme olanağı kalmadığından (mesmu
olmadığından) ötürü reddedilmelidir.
Olayda, davacı şirketin ortaklar kurulunca şirketi temsil ve ilzam için
çift imza gerektiği kararlaştırılmıştır. Davacının çift imzalı kimselerce
açılması gerekli davayı tek başına açtığı, öbür imza sahibinin onayını da
alamadığı, tek başına tayin ettiği vekilin de duruşmaya gelmediği
anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı yanın gelmemesi nedeniyle davayı
izleyeceğini bildiren davalıya HUMK.nun 39 ve 40. maddeleri hükümleri uyarınca
uygun bir önel verilerek davacıya onay yönünden ayrıntılı ve sonuçları
bakımından uyarılı davetiye tebliğ ettirmesi, onay verilmesi halinde davanın
yürütülmesi, yine gelinmediği takdirde davanın dinlenme olanağı bulunmadığından
(mesmu olmadığı) reddedilmesi gerekirken, "aktif husumet" noktasından reddi
bozma nedeni sayılmıştır.
SONUÇ : Yukarıda birinci bendde yazılı nedenle davalının öbür temyiz
itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle yerel mahkeme
kararının (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya ve
gereksiz harç yatıran davacının harçlarının istek halinde iadelerine,
26.11.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi. ******