Mesajı Okuyun
Old 10-06-2014, 09:37   #3
Av.Onur Tunga

 
Varsayılan

Merhabalar,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin her ikisi de yeni sayılabilecek iki kararını bilgilerinize sunuyorum.

İlkinde, gerçek kişilere Tebligat Kanunu'nun değişik 35'inci maddesine göre tebligat yapılabilmesi için borçlunun adres kayıt sisteminde bir adresinin bulunmaması ve ayrıca daha önce usulüne uygun bir tebligatın da yapılmış olmasını zorunlu kabul eden daire, daha sonraki kararında, borçlunun adrese dayalı kayıt sisteminde kayıtlı adresinin bulunmaması halinde ipotek akit tablosunda yazılı adresine daha önce usulüne uygun tebligat yapılmamış olsa bile bu adrese Tebligat Kanunu'nun 35.maddesine göre tebligat yapılabileceğini kabul etmiştir.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/12526 K. 2013/18570
T. 14.5.2013

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Borçlu vekili icra mahkemesine başvurusunda; borçluya yapılan tüm tebligatların usulsüz olarak tebliğ edildiğini de ileri sürerek ihalenin feshini istemiş, mahkemece ihalenin usul ve yasaya uygun şekilde yapıldığı kabul edilerek istemin reddine karar verilmiştir.

7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 10.maddesinde tebligatın, muhatabın bilinen en son adresine yapılacağı belirtilmiş, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Kanun ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasında ise aynen “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır” hükmü getirilmiştir.

7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.” 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 11.1.2011 tarih ve 6099 Sayılı Kanun'un 9.maddesiyle değişik Tebligat Kanunu'nun 35.maddesinin 2. fıkrasında “Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır” düzenlemesi yer almaktadır. Söz konusu maddeye göre, tebligat yapılabilmesi muhatabın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin bulunmaması şartına bağlanmıştır. Adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin tespit edilmesi halinde 6099 Sayılı Kanun ile değişik 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2.maddesi gereğince tebligat yapılacaktır.

7201 Sayılı Tebligat Kanununda 6099 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası, gerçek kişiler yönünden 35. maddeye göre tebligat yapılabilmesi için borçlunun adres kayıt sisteminde bir adresinin bulunmaması ve ayrıca daha önce kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olması zorunludur.

Somut olayda borçluya ödeme emri işyeri adresi olan ... Cad. No: ... .../Ankara adresine çıkarılmış ancak tebliğ edilemeden iade edilmiştir. Söz konusu adresin vergi dairesince bildirilen işyeri adresi olduğunun anlaşılması üzerine aynı adrese 5.1.2009 tarihinde ödeme emri T.K'nun 35. maddesi uyarınca yapılmış, daha sonra yine bu adreste borçluya kıymet taktir raporu 23.5.2012 tarihinde, satış ilanı ise 27.9.2012 tarihinde 35. maddeye göre tebliğ edilmiştir.

Borçluya yapılan kıymet taktir raporu ve satış ilanı tebligatı yukarda anılan Tebligat Kanunu'ndaki 19.1.2011 tarihli değişiklikten sonra Tebligat Kanunu'nun 35.maddesine göre yapılmıştır.

Takip dosyasında borçlu, gerçek kişi olup mahkemece yapılan araştırmada borçlunun adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Borçluya daha evvel usulüne uygun bir tebligat yapılmadan, resmi kurum tarafından bildirilen adrese kıymet taktir raporu ve satış ilanının doğrudan TK. m. 35. maddesine göre yapılması usulsüzdür.

İİK.nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

O halde mahkemece şikayetin kabulüyle ihalenin feshine karar vermek gerekirken reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

***

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ
E.2014/9537 K.2014/11695
T. 21.4.2014

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu isle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Erdal Güney tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlu tarafından, icra emri, kıymet takdir raporu ve satış ilanının usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden ihalenin feshine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece, borçluya daha önce usulüne uygun tebligat yapılmadan TK 35. maddesine göre tebligat yapılmasının usulsüz olduğu belirtilerek ihalenin feshine karar verilmiştir.

İİK'nun 134.maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmemiştir. Sadece "BK'nun 226.maddesinde yazılı", "satış ilanı tebliğ edilmemiş olması", "satılan malın esaslı niteliklerindeki hata" ve "ihaledeki fesat" nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.
ihalenin bozulma nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;
1)İhaleye fesat karıştırılmış olması,
2)Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,
3)İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,
4)Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde
sıralanmıştır.

Somut olayda borçlu tarafından 26.12.2013 tarihinde icra mahkemesine yapılan başvuru ile 02.12.2013 tarihinde yapılan ihalenin fesvıi talebinde bulunulduğu, mahkemece borçluya gönderilen örnek (6) numaralı icra emrinin ve kıymet takdirinin usulsüz tebliğ edildiği gerekçesiyle ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmış ise de Mahkemenin fesih sebebi olarak kabul ettiği bu olgular yukarıda yazılı fesih nedenleri arasında bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Mahkemenin, satış ilanının da usulsüz tebliğ edildiği için ihalenin feshine karar verdiği görülmüştür. İİK'nun 21/2. maddesinde; "İlamda ve 38. maddeye göre ilam hükmünde sayılan belgelerle ipotek senedinde yazılı olan adresi değiştiren alacaklı veya borçlu, keyfiyeti birbirlerine noter vasıtası ile bildirmiş olmadıkça, tebligat aynı adrese yapılır ve bu adreste bulunmadığı takdirde Tebligat Kanununun 35. maddesi uygulanır" yasal düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre; borçlunun adrese dayalı kayıt sisteminde kayıtlı adresinin bulunmaması halinde ipotek akit tablosunda yazılı adresine daha önce usulüne uygun tebligat yapılmamış olsa bile bu adrese Tebligat Kanunu'nun 35.maddesine göre tebligat yapılabilir.

Takip dayanağı ipotek resmi senedinde borçlu adresinin; "Kültür Mah., ...." olarak yazılı olduğu, satış ilanının ise aynı adrese tebliğe çıkarıldığı, iade edilmesi üzerine, aynı adrese TK.'nun 35. maddesine göre 23.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği belirlenmiştir.

Öte yandan dosya içinde yer alan UYAP sorgularında borçlunun adrese dayalı kayıt sisteminde kayıtlı bir adresinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda borçlunun ipotek akit tablosunda yazılı adresine Tebligat Kanunu'nun 35.maddesine göre tebligat yapılmasında yasaya aykırılık yoktur.

O halde mahkemece, yukarıda yazılı gerekçeyle satış ilanının usulüne uygun tebliğ edilmesi gerektiğinin kabulü ile ihalenin feshi isteminin 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra yapıldığından bahisle istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle aksi yönde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.