Mesajı Okuyun
Old 13-01-2009, 23:44   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Sizin bulduklarınız değildir umarım

1.Hukuk Dairesi

Esas: 2000/14753
Karar: 2001/140
Karar Tarihi: 16.01.2001

ÖZET: Muris tarafından ölünceye kadar bakma vaadi sözleşmesi uyarınca devredilen tapu kayıtlarının, murisin asıl amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğu gerekçesiyle iptali, bu olmadığı taktirde tenkis istemleri kademeli olarak ileri sürülebilir. Murisin, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için; sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olgunun gözönünde tutulması gerekir.

(818 S. K. m. 511, 514, 18) (YİBK. 22.5.1987 T. 1986/4 E. 1987/5 K.) (YİBK. 1.4.1974 T. 1974/1 E. 1974/2)

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali, tescil davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacılar tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı, müşterek muris Hüsamettin'in 21.3.1997 tarihinde, davacılardan mal kaçırmak amacıyla Tekirdağ, Merkez Muratfı köyü, 92, 168, 169, 234, 888, 940, 951 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma akdi karşılığında davalıya devrettiğini, murisin asıl amacının mal kaçırma olduğunu ileri sürerek, muvazaa nedeniyle iptal, olmadığı taktirde tenkis isteğinde bulunmuştur. Gerçekten bu tür isteklerin kademeli olarak ileri sürüleceği 22.5.1987 tarih, 1986/4 esas, 1987/5 karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunda vurgulanmıştır. Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır (BK. m. 511). Başka bir anlatımla ivazla sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (BK. m. 514). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması, yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (BK. m. 18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.

Somut olayda, yedi parça taşınmaz miras bırakana aitken sağlığında ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davalı oğluna temlik ettiği getirtilen kayıt ve belgelerle sabittir. Tarafların özel durumları, taşınmazların nitelikleri ve değerleri yukarda değinilen ilkelere göre değerlendirildiğinde, miras bırakanın mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı temlik yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır. Esasen mahkemece de temliki işlemlere bağış niteliği verilmiş, tenkise ilişkin olarak hüküm kurulmuştur.

Hal böyle olunca, kademeli isteklerden ilkine (iptal ve tescile) hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir, davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.5.1999 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 16.1.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

----------------------------------------------------


1.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/8146
Karar: 2004/11552
Karar Tarihi: 19.10.2004

ÖZET: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme gününde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, bütün mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.

(818 S. K. m. 18, 213, 511, 514) (4721 S. K. m. 706) (2644 S. K. m. 26) (YİBK 01.04.1974 T. 1974/1 E. 1974/2 K.)

Dava: Taraflar arasında görülen davada; davacılar, ortak miras bırakanları Hüsniye’nin 4 ayrı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı kızına ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiğini ileri sürerek tapunun iptali ile tescil isteğinde bulunmuşlardır.

Davalı, bakım borcunu yerine getirdiğini bildirmiş, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, miras bırakana davalının ölünceye kadar bakım borcunu yerine getirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.10.2004 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat Ufuk Namalan ile temyiz edilen vekili avukat Şefik Aydar geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare Tetkik Hakimi Ülkü Akdoğan’ın tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davalının bakım borcunu yerine getirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden miras bırakanın 788, 2724, 2728 ve 2733 parsel s. taşınmazları ölünceye kadar bakma akti ile davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına kanunun öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (B.K.m.514). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması, yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (B.K.m.18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 tarih ve 1/2 s. İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme gününde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, bütün mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.

Somut olaya gelince dosyada belirlenen olgular yukarda açıklanan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde miras bırakan Hüsniye’nin bütün mal varlığını oluşturan taşınmazlarının tamamının davalı kızına temlikinin, bakım akdi ile ön görülen ivazı aşar nitelikte bulunduğu; temliklerin mirastan mal kaçırma amacına yönelik olduğu sonucuna varılmaktadır.

Sonuç: Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan sebeplerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2003 gününde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 375.000.0000 TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına ve peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

----------------------------------------------

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/13977
Karar: 2004/14449
Karar Tarihi: 27.12.2004

ÖZET : Bilindiği üzere ; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. ( B.K.m.511 ).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. ( B.K.m.18 ).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse ( örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise ), bu takdirde akdin ivazlı ( bedel karşılığı ) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olayda ise, belirlenen olgular yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, ivazlı sözleşmelerden olan bakım akdinin miras bırakanın gerçek iradesini yansıtmadığı elinde bulunan mal varlığının büyük bir kısmı olan 16 ayrı bağımsız bölümü, makul sayılabilecek ölçüleri aşarak davalıya muvazaalı olarak temlik ettiği, asıl amacının ölünceye kadar bakım akti olmayıp mal kaçırmaya yönelik bulunduğu tüm dosya kapsamı ve tanık beyanları ile sabittir.



(818 S. K. m. 18, 511, 514)

Dava: Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, ortak miras bırakanları Mustafa'nın 5 parsel sayılı taşınmazda bulunan ev ve dükkanlar ile 23 parsel sayılı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı 2.eşine temlik ettiğini ileri sürerek payları oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.

Davalı, murise bakım borcunu yerine getirdiğini, 23 parselin ise hibe edildiğini bildirmiş, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, yapılan temliklerin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmişse de dava değeri yönünden talebin reddiyle temyiz incelemesinin dosya üzerinden yapılmasına karar verildi. Tetkik Hakimi Ülkü Akdoğan'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, murisin 5 parsel sayılı taşınmazdaki 16 ayrı bağımsız bölümü 8.8.1980 tarihinde davalıya ölünceye kadar bakım akti ile temlik ettiği, 23 parseli ise kadastro sırasındaki muvafakat beyanı ile davalı 2.eşine tespit ve tescil edilmesini sağladığı anlaşılmaktadır.

Davalıya kadastro sırasında hibe edilen 23 parsel sayılı taşınmazın devrine ilişkin işlemin murisin gerçek iradesini yansıttığı ve 1.4.1974 tarih ½ Sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek bu taşınmaza yönelik davanın reddedilmiş olması doğrudur. Davacıların buna ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,

Ölünceye kadar bakma akti ile temlik edilen 5 parsel sayılı taşınmazdaki bağımsız bölümlere yönelik temyiz istemine gelince:

Bilindiği üzere ; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. ( B.K.m.511 ).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. ( B.K.m.514 ).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması, yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. ( B.K.m.18 ).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse ( örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise ), bu takdirde akdin ivazlı ( bedel karşılığı ) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.

Somut olayda ise, belirlenen olgular yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, ivazlı sözleşmelerden olan bakım akdinin miras bırakanın gerçek iradesini yansıtmadığı elinde bulunan mal varlığının büyük bir kısmı olan 16 ayrı bağımsız bölümü, makul sayılabilecek ölçüleri aşarak davalıya muvazaalı olarak temlik ettiği, asıl amacının ölünceye kadar bakım akti olmayıp mal kaçırmaya yönelik bulunduğu tüm dosya kapsamı ve tanık beyanları ile sabittir.

Hal böyle olunca, 5 parsel sayılı taşınmazdaki ölünceye kadar bakım akti ile davalıya temlik edilen bağımsız bölümlere yönelik davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.

Sonuç: Davacıların anılan taşınmaza yönelik temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.12.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Saygı ile.