Mesajı Okuyun
Old 21-02-2014, 15:17   #53
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
'' Davayı müvekkil kaybeder. ''

Avukat davanın tarafı değildir ve asla olmamalıdır. Meslek kurallarına göre de bu böyledir: avukatın kazanılacak müddeabihe ortak olması meslek kurallarına aykırıdır. Avukat mesleki bilgisini sunar; müvekkil davayı kazanır ya da kaybeder. Davanın sonucu avukatı ilgilendirmemeli.

Avukatın davanın kazanılacağı yolunda bir vaatte bulunması dahi meslek kurallarına aykırıdır.

Özetle, davanın kaybı avukat açısından bir sakınca doğurmamalı; bütün kurallar buna göre düzenlenmiştir.

Saygılarımla

Alıntı:
Yazan AVUKATLIK KANUNU
Avukatlığın amacı:
Madde 2 – (Değişik birinci fıkra : 2/5/2001 - 4667/2 md.) Avukatlığın amacı; hukuki münasabetlerin
düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk
kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde
sağlamaktır.
Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.

Kazanmak - Kaybetmek

Alıntı: Avukat davanın tarafı değildir ve asla olmamalıdır. Yerinde bir saptama benim düşünceme göre. Ama avukat dava ile alakası olmayan üçüncü bir şahıs'ta değildir. Nedir öyleyse avukat? Kazanan değil, anladık! Kazanan olmayınca kaybeden de değildir. İsmi kazanç hanesine yazılmıyorsa, kayıp hanesine de yazılamaz! Kazanan değil, Kazandıran, kaybeden değil, kaybettiren mi diyeceğiz o zaman?

Bu soruları cevaplandırmaya çalıştığımızda Avukatın davadaki rölünün ne olduğu' sorusu çıkıyor karşımıza. Sorunun cevabını en iyi şekilde Avukatlık Kanunu'nun 2.ci maddesi veriyor bence 'hukuki meselenin ve anlaşmazlığın adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi'

Adalet ve hakkaniyete uygun bir çözüm tarafların düşüncelerine ters düşse bile kaybetmek ya da kazanmak olarak yorumlanamaz ve yorumlanmamalı bence, olsa olsa kaybeden tarafın adalet kavramına ters düşüyor olabilir.

Hem teoride hem de pratikte bir davanın sonucunu etkileyen değişik faktörler (iyi kötü avukat, iyi kötü hakim, yalancı dürüst şahitler, yasal düzenleme vs) vardır; Bu faktörlerin hepsi bilinemyeceği gibi etki oranlarını öngörmek olanağı da yoktur. Böyle olunca da 'dört malımız'(kağıt oynayanlar anlar) dediğiniz bir dava bile aleyhinize sonuçlanabilir.

Bir avukatın sırf müvvekkilin anlattıklarına ya da kendi hukuki öngörüsüne dayanarak 'davayı kazanacağımızı taahüt ediyorum' demesi hem etik kurallara hem de hayatın akışına ters düşer. Buna rağmen, hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eden avukatın bu bilgi ve tecrübeye dayanarak müvvekilini konu hakkında aydınlatması, gerektiğinde müvvekiline davadan vaz geçmesini tavsiye etmesi gerekir.
Belirttiklerim teori elbette; Teori ile pratiğin çoğunlukla birbirine ters düştüğünü unutmamak gerekir elbette!

Saygılarımla