Mesajı Okuyun
Old 17-01-2021, 13:06   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

1.)Kat irtifakı kurularak sözleşmedeki ifa şartı oluşmuş ve daire halen yüklenici adına kayıtlı ise, yüklenici aleyhine cebri tescil davası açılabilir. Sözleşme tapuya şerh edilmediği için, ipotek alacaklısını bağlamaz. Taşınmaz üzerindeki ipotek şerhi ile birlikte tescil edilir. Satış vaadi alacaklısı ipotek bedelini ödemek zorunda kalırsa rucuen satış vaadi borçlusundan talep edebilir.

2.) Aşağıdaki kararda da ifade edildiği gibi ,satış vaadi sözleşmesi konusu daire alacaklısına teslim edildiği halde , zamanaşımı def'inde bulunmak TMK.m.2'deki "dürüst davranmak" kuralı ile bağdaşamayacağından dinlenmez.

YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2011/6339
Karar Numarası: 2011/7351
Karar Tarihi: 06.06.2011


Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Bir kısım davalılar davayı kabul etmiş, bir kısım davalılar da davanın reddini savunmuş ve zamanaşımı definde bulunmuşlardır. Mahkemece, zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle dava reddedilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Aslında zamanaşımı, borcu gerçek anlamda sona erdiren bir sebep değildir. Zamanaşımı borcun nispi bir sona erme sebebidir. Belirli bir zamanın geçmesi borcu doğrudan doğruya sona erdirmez. Ancak alacaklının elinden borçlu istemediği takdirde alacağı dava yoluyla takip ve tahsil etme imkanını alır. Zamanaşımı borçluya sadece bir defi hakkı verir. Bu zamanaşımı defidir.

Bir tanımlama yapmak gerekirse zamanaşımı, kanunda belirtilmiş olan süresi içinde talep ve dava edilmemiş olan alacakların özüne dokunmamakla beraber "dava edilebilme vasfını kaybetmesi" sonucunu doğuran bir süre geçimidir.

Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan "dürüst davranma" kuralı ile bağdaşmayacağından dinlenmez.

Somut olaya gelince; davada dayanılan 5.9.1979 tarihli satış vaadi sözleşmesinin 3. sayfasında satışı vaat olunan taşınmazın vaat alacaklısına teslim edildiği yazılıdır. Kısaca, satışı vaat olunan taşınmaz sözleşmeyle davacılara teslim edildiğinden davalıların zamanaşımı savunmasında bulunması dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Hal böyle olunca, mahkemece çekişmenin esası incelenerek bir hüküm kurulması gerekirken zamanaşımı savunmasının kabulüyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükümün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz olunan hükümün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istenmesi halinde yatıranlara iadesine, 825 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 6.6.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.