Mesajı Okuyun
Old 12-08-2008, 12:19   #7
av.onur

 
Varsayılan

Vergi dairesinin cevabı geldi. Cevaplarında yoklama fişi ile 3. kişi afaki beyanlarına dayanarak tarhiyat yapıldığı anlaşılıyor. Zamanaşımı açısından da takdir komisyonuna sevkin zamanaşımını durdurduğunu söylemişler. Ancak bu süreler de önemli sonuçta. 10 yıl önceki vergi takdir komisyonunda ne kadar beklemiş olabilir ki?

Konu ile ilgili çalışma yaptım ve bazı konularla ilgili DANIŞTAY kararlarına ulaştım.

Paylaşmak isterim...

T.C.

DANIŞTAY

3. DAİRE

E. 1998/4379

K. 1999/4235

T. 2.12.1999

• ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI ( Yetkili Olmayan Kişilerce İmzalanan Tutanağın Mükellefi Bağlamaması )

• YETKİLİ OLMAYAN KİŞİLERCE İMZALANAN TUTANAK ( Tutanağın Mükellefi Bağlamaması )

• YOKLAMA FİŞİ ( Yoklama Neticelerinin Tutanak Mahiyetinde Olan Fişe Geçirilmesi )

• İMZAYA YETKİLİ OLANLAR ( Yoklama Fişinin Yoklama Yapılan Veya Yetkili Adamına İmzalattırılmasının Gerekmesi )

213/m.131,353

ÖZET : Yoklama neticeleri tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişi"ne geçirilir, bu fişler yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihlenir, bulunursa nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imzalatılır, bunların bulunmaması veya imzadan imtina etmeleri halinde keyfiyet fişe yazılır ve yoklama fişi polis, jandarma muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılır. Yetkili olmayan kişilerce imzalanan tutanak mükellefi bağlamaz.
İstemin Özeti : Zirai ürün alım satımıyla uğraşan yükümlü şirket adına kesilen özel usulsüzlük cezasına karşı açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin müstahsilden narenciye alımı için ...'de bir alım merkezi kurduğu, bedeli peşin ödenerek satın alınan ve sevk irsaliyeleri ile merkeze sevk edilen emtia için müstahsil makbuzu düzenlenmediğinin tutanak ile tespit edilmesi üzerine özel usulsüzlük cezası kesildiğinin anlaşıldığı, davacı şirketin dava dilekçesinde sözü edilen tutanağı imzalayan kişinin yetkili adamları olmadığını ve emtianın sevk tarihine göre müstahsil makbuzlarını düzenlediklerini ileri sürmekte ise de, şirketle ilgili tüm bilgileri beyan eden, şirket adına alım yapan ve emtiyayı sevk irsaliyesi düzenleyerek merkeze gönderen kişinin şirketin yetkili adamı olduğu, öte yandan tutanakta müstahsil makbuzlarının sevk irsaliyelerine bağlı olarak sonradan merkezde düzenleneceği ifade edildiğinden, ödemenin yapıldığı anda müstahsil makbuzunun düzenlenmemiş olduğunun açık olduğu ve dava dilekçesi ekinde ibraz edilen belgelerin de, sonradan düzenlenmiş olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle reddeden ... Vergi Mahkemesinin 17.9.1998 gün ve E: 1998/183, K: 1998/276 sayılı kararının, davaya konu müstahsil makbuzunun düzenlendiği, müstahsil makbuzunun alım merkezinde bulundurulması gerektiği hakkında vergi yasalarında bir açıklık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : ...
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : ...
Düşüncesi : Yükümlü şirket adına müstahsilden aldığı emtialar için müstahsil makbuzu düzenlemediği nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezasını onayan Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmektedir.
Şirket adına alım yapan ve emtiaları şirket merkezine gönderen kişi nezdinde düzenlenen tutanağa göre, emtiaları sevk etmeden önce paraların tamamen ödendiği, müstahsil makbuzlarının ise merkezde müstahsiller adına sevk irsaliyesine bağlı olarak tanzim edileceği saptanmış olduğundan, Vergi Usul Kanununun 235. maddesine aykırı olan bu uygulama nedeniyle şirket adına özel usulsüzlük cezası kesilmesi yerindedir.
Özel usulsüzlük cezasını onayan Vergi Mahkemesi kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.
Temyiz isteminin reddi gerekeceği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 131. maddesinde yoklama neticelerinin tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişi"ne geçirileceği, bu fişlerin yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihleneceği, bulunursa nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imzalatılacağı, bunların bulunmaması veya imzadan imtina etmeleri halinde keyfiyetin fişe yazılacağı ve yoklama fişinin polis, jandarma muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılacağı hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu özel usulsüzlük cezasının dayanağını teşkil eden 27.11.1997 gün ve 345096 sayılı tutanak ile yükümlü şirketin müstahsilden satın aldığı narenciyenin sevkiyatı sırasında, söz konusu ürün için sevk irsaliyesi düzenlenmiş olduğu, müstahsil makbuzlarının da, sevk irsaliyelerine bağlı olarak sonradan düzenleneceği hususu tesbit edilmiş ise de; tutanağın ... adlı şahıs tarafından imzalandığı ve adıgeçenin davacı şirketin yetkili adamı olup olmadığı konusunda bir kayıt taşımadığı anlaşılmaktadır.
Oysa yukarıda değinilen Kanun hükmünde yoklama fişinin düzenlenme şekli açıkça belirtilmiş olup; mükellefi bağlayıcı nitelik kazanabilmesi için öncelikle nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirilmesi şartı aranmıştır.
Bu durumda; mükellefi ne şekilde temsil ettiği anlaşılamayan kişi tarafından imzalanan tutanağın davacıyı bağlaması mümkün bulunmadığından, bu tutanağa dayalı olarak kesilen özel usulsüzlük cezasına karşı açılan davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında yasal isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile ... Vergi Mahkemesinin 17.9.1998 gün ve E: 1998/183, K: 1998/276 sayılı kararının bozulmasına, 1.420.000.- lira temyiz yargılama giderinin Vergi Dairesi Müdürlüğünden alınarak, davacıya verilmesine 2.12.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

DANIŞTAY

4. DAİRE

E. 2000/3921

K. 2001/347

T. 20.2.2001

• KİRA ÖDEMELERİNİN SOMUT TESBİTİ YAPILMADAN TARHİYAT YAPILAMIYACAĞI ( Eksik Tevkifat Yapıldığına İlişkin İhbar - Yoklama Fişine İstinaden Cezalı Stopaj Tarhiyat Yapılamayacağı )

• VERGİ TEVKİFATI HAKKINDA YOKLAMA FİŞİ DÜZENLENMESİ ( Kira Ödemelerine Ait Somut Tesbit Yapılması Gerektiği - Somut Tesbit Yapmaksızın Yoklama Fişine İstinaden Cezalı Kira Stopajı Tarhiyatı Yapılamayacağı )

• YOKLAMA FİŞİNE İSTİNADEN KİRA ÖDEMESİ HAKKINDA VERGİ TEVKİFATI TARHİYATI YAPILAMIYACAĞI ( Somut Tesbit Yapılmadan Kira Hakkında Vergi Tevkifatı Tarhiyatı Yapılamayacağı )

213/m.127

193/m.70

ÖZET : Kiralardan eksik tevkifat yapıldığına ilişkin ihbar üzerine yeterli araştırma yapılmadan yoklama fişine istinaden tarhiyat yapılamıyacaktır.
İstemin Özeti: 1996 yılı 2-4 üncü dönem kira ödemelerine ilişkin muhtasar beyannamesinde eksik beyanda bulunduğu ileri sürülen davacı adına re'sen takdir olunan matrah üzerinden gelir ( stopaj ) vergisi salınmış, fon payı hesaplanmış, ağır kusur cezaları kesilmiştir. ... Vergi Mahkemesi 24.5.2000 günlü ve E: 1999/1479, K: 2000/733 sayılı kararıyla; davacının ödediği kiralarla, tevkifata tabi tuttuğu kiraların farklı olduğu yolundaki ihbar üzerine 15.2.1999 tarihinde mülk sahibi nezdinde yapılan yoklama ile 1996, 1997 ve 1998 yıllarında ödenen kira bedellerinin beyan edilenin üzerinde olduğunun anlaşıldığı, 1998 yılı için mülk sahibi tarafından yoklama fişiyle belirlenen tutarın gayrimenkul sermaye iradı olarak aynen yansıtıldığı, kira akdinin taraflarından birinin beyanın maddi delil kabul edilmesi suretiyle yapılan tarhiyatın yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı beyanı dışında ödemede bulunmadığını, ....'daki ödeme kayıtlarının kira ödemeleri ile ilgisi olmadığını ileri sürmekte ve kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti: Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi ....'un Düşüncesi: Vergilemede gerçek durumun tespiti esas olduğundan sadece gayrimenkul sahibinin ifadesine dayanılarak düzenlenen tutanaktaki bilgiler yeterli olmayıp, bu tespitlerin doğruluğunun başka verilerle ortaya konmasının gerekli olduğu, dolayısıyla tarhiyata karşı açılan davayı reddeden mahkemece kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı ....'in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde; bu maddede sayılan mal ve hakların sahiplerinin, mutasarrıflarının zilyetlerinin, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iradı olarak tanımlanmış, aynı Kanun'un 94/5-a bendinde de yukarıda sözü edilen maddede yazılı mal ve hakların kiralanması karşılığı, yapılan ödemeleri nakden veya hesaben yapanların, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları belirtilmiştir. Olayda, kiraladığı gayrimenkul nedeniyle yaptığı kira ödemelerinden eksik tevkifat yapıldığı ileri sürülerek davacılar adına tarhiyat yapılmıştır. Tarhiyata dayanak alınan yoklama fişi mülk sahibi nezdinde düzenlenmiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 127 nci maddesinde de belirtildiği üzere yoklamadan maksat; mükellefiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmektir. Dolayısıyla yapılan bir yoklamanın tarhiyata dayanak alınabilmesi için, vergilemeye ilişkin her türlü bilginin somut şekilde ortaya konması gerekir. Oysa, olayda sadece, aralarında husumet olduğu dosyadaki belgelerden anlaşılan gayrimenkul sahibinin ifadesine dayanılarak tarhiyat yapılmıştır. Yoklama fişinde yer alan bilgilerin, başka tespit ve somut belgelerle doğrulanmadıkça tarhiyata esas alınması kabul edilemeyeceğinden, bu şekilde yapılan tarhiyata karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, ... Vergi Mahkemesinin 24.5.2000 günlü ve E: 1999/1479, K: 2000/733 sayılı kararının bozulmasına 20.2.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
danx


T.C.

DANIŞTAY

VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU

E. 2006/226

K. 2007/74

T. 16.7.2006

• TARH ZAMANAŞIMI ( Uğrayan Ağır Kusur Cezalı Gelir Vergisine Yönelik Davanın Reddine İlişkin Israr Kararında Hukuka Uygunluk Bulunmadığı )

• AĞIR KUSUR CEZALI GELİR ( STOPAJ ) VERGİSİ ( Tarh Zamanaşımına Uğrayan Ağır Kusur Cezalı Gelir ( Stopaj ) Vergisine Yönelik Davanın Reddine İlişkin Israr Kararında Hukuka Uygunluk Bulunmadığı )

• ISRAR KARARI ( Tarh Zamanaşımına Uğrayan Ağır Kusur Cezalı Gelir ( Stopaj ) Vergisine Yönelik Davanın Reddine İlişkin Israr Kararında Hukuka Uygunluk Bulunmadığı )

213/m.114

193/m.75,94

ÖZET : Tarh zamanaşımına uğrayan ağır kusur cezalı gelir ( stopaj ) vergisine yönelik davanın reddine ilişkin ısrar kararında, hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
İstemin Özeti : Otobüs işletmeciliği, akaryakıt ve madeni yağ ticareti yapan davacı şirket adına, otobüs satışlarından elde ettiği hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı, 1995-1996 yıllarında satılan otobüsler için fazladan amortisman ayırarak dönem giderlerini artırdığı ileri sürülerek 1996 takvim yılı için takdir komisyonunca belirlenen matrah farkı üzerinden 1997/Nisan dönemi için re'sen ağır kusur cezalı gelir ( stopaj ) vergisi salınmış, kusur cezalı fon payı hesaplanmıştır.
Malatya Vergi Mahkemesi 17.5.2005 günlü ve E:2005/70, K:2005/158 sayılı kararıyla; Danıştay Üçüncü Dairesince verilen 7.12.2004 günlü ve E:2003/1710, K:2004/3034 sayılı bozma kararı doğrultusunda inceleme yaparak, daha önce vergi inceleme raporuna dayanılarak davacı adına aynı nedenle yapılan tarhiyatın amortismanlardan kaynaklanan kısmı yönünden davanın reddi yolunda verilen hüküm fıkrasının kesinleşmiş olduğu, dolayısıyla takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden mükerrer olarak yapılan tarhiyatta yasaya uygunluk bulunmadığı; 1996 yılında satılarak hasılatı kayıt ve beyan dışı bırakıldığı belirlenen otobüslerin gerçek satış değerinin tespiti amacıyla Mahkemelerinin E:1997/228 sayılı dosyasında yapılan araştırma sonucunda, takdir komisyonunca belirlenen tutardan daha yüksek değer tespit edildiğinden, tarhiyatın otobüs satışlarından kaynaklanan matrah farkı üzerinden yapılan kısmında yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, matrahı azaltmıştır.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi 13.12.2005 günlü ve E:2005/1856, K:2005/2693 sayılı kararıyla; 1996 yılına ilişkin kurum kazancının eksik beyan edilen kısmı üzerinden ve Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6. bendinin ( b ) alt bendinin vergilendirme döneminde yürürlükte olan şekline göre tarhiyat yapıldığı, bu düzenlemeyle, kurumların 1996 yılına ilişkin kurum kazançlarından indirim ve istisnalar düşülmeden, ancak hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan ve menkul sermaye iradı olan kazancın dağıtılması gerekmeksizin tevkifata tabi tutulması zorunlu olduğundan, bu tevkifata ilişkin zamanaşımı süresinin de kurum kazancının ait olduğu dönemi izleyen yıl başı olan 1.1.1997 tarihinden başlayarak hesaplanması gerektiği, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 114. maddesine göre beş yıl olan tarh zamanaşımı süresi 31.12.2001 tarihinde dolduktan sonra ve 13.3.2002 tarihinde matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması nedeniyle, tarhiyatın bu süre dolduktan sonra tarh ve tebliğ edildiği de gözönüne alınarak zamanaşımına uğraması nedeniyle kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, mahkeme kararını bozmuştur.
Malatya Vergi Mahkemesi 17.5.2006 günlü ve E:2006/122, K:2006/171 sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak, 1996 yılı kurumlar vergisi matrahı esas alınarak Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi gereğince tespit edilen gelir ( stopaj ) vergisi yönünden vergiyi doğuran olay 1997 yılında meydana geldiğinden, zamanaşımı süresinin 1.1.1998 tarihinde başlayacağı ve beş yıllık süre 2002 yılı sonunda dolacağından olayda tarh zamanaşımı bulunmadığı gerekçesiyle, kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı davacı şirketçe temyiz edilmiş, tarhiyatın mükerrer ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi Özlem ULAŞ'ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı Sefer YILDIRIM'ın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı şirket tarafından; otobüs satışlarından elde edilen hasılatın kayıt ve beyan dışı bırakılması nedeniyle 1996 yılı için takdir komisyonunca belirlenen matrah farkı üzerinden 1997/Nisan dönemi için re'sen salınan gelir ( stopaj ) vergisi, hesaplanan fon payı ve kesilen ağır kusur ve kusur cezalarına yönelik davanın reddi yolunda verilen vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Zamanaşımı Süreleri" başlıklı 114. maddesinde, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulmasının zamanaşımını durduracağı, duran zamanaşımının takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam edeceği düzenlemesi yer almaktadır.
Dava konusu vergilendirme, davacının 1996 yılına ilişkin kurum kazancının eksik beyan edilen kısmı üzerinden ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6. bendinin ( b ) alt bendinin vergilendirme döneminde yürürlükte olan şekline göre yapılmış olup, bu düzenleme; dağıtılsın veya dağıtılmasın, 75. maddenin ikinci fıkrasının 4 üncü bendinde yazılı menkul sermaye iratlarından vergi tevkifatı yapılmasını öngörmekte ve Gelir Vergisi Kanununun 1996 yılında yürürlükte bulunan 3946 sayılı Kanun ile değişik 75. maddesinin 2. fıkrasının 4 üncü bendinde ise 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık ve özel beyanname veren kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın menkul sermaye iradı sayılacağı düzenlemesi yer almaktaydı.
Bu düzenlemeler karşısında, kurumların 1996 vergilendirme dönemine ilişkin kurum kazançlarından indirim ve istisnalar düşülmeden, ancak hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan ve menkul sermaye iradı olan kazancın dağıtılması gerekmeksizin tevkifata tabi tutulması gerektiğinden, anılan maddeye dayanılarak yapılan tevkifata ilişkin zamanaşımı süresinin de kurum kazancının ait olduğu dönemi izleyen yıldan itibaren hesaplanması gerekmektedir. Olayda, 1.1.1997 tarihinden itibaren başlayan ve beş yıl olan tarh zamanaşımı süresi 31.12.2001 tarihinde dolmuş olduğundan, gelir ( stopaj ) vergisi matrahının takdiri için takdir komisyonuna başvurulan 13.2.2002 tarihinde zamanaşımına uğramış bulunan vergi ve cezanın kaldırılması gerekirken, vergi mahkemesince davanın reddi yönünde verilen hüküm fıkrasında ısrar edilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Malatya Vergi Mahkemesinin 17.5.2006 günlü ve E:2006/122, K:2006/171 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 16.02.2007 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Zamanaşımı Süreleri" başlıklı 114 üncü maddesinde, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayacak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulmasının zamanaşımını durduracağı, duran zamanaşımının takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam edeceği öngörülmüştür.
Dava konusu vergilendirme, yükümlünün 1996 yılına ilişkin kurum kazancının eksik beyan edildiği iddia edilen kısmı üzerinden ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 ncı bendinin ( b ) alt bendinin uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan hükmüne göre dağıtılsın dağıtılmasın, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının 4 üncü bendinde yazılı menkul sermaye iratlarından yapılacak tevkifata ilişkindir. Olay tarihinde yürürlükte olan 75 inci maddenin 2 nci fıkrasının 4 üncü bendinde ise, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık ve özel beyanname veren kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmının menkul sermaye iradı olduğu hükme bağlanmıştır. 94 üncü maddede sayılan kuruluş ve kişilerin bu ödemeleri nakden ve hesaben yaptıkları sırada istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları ve aynı Kanunun 98 inci maddesinin birinci fıkrasına göre tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20'nci günü akşamına kadar tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirmek zorunda oldukları düzenlemesine yer verilmiştir.
Gelir Vergisi Kanununun yukarıda belirtilen maddelerinin birlikte incelenmesinden anlaşılacağı üzere, 1996 yılında ortaya çıkan kurumlar vergisi matrahı esas alınarak 94 üncü madde gereğince tespit edilen vergi tevkifatına ait matrah farkı, 1996 yılında doğduğu kabul edilen kurum kazancı üzerinden 1997 yılında yapılacak nakden veya hesaben ödemelere ilişkin olduğundan, vergiyi doğuran olay 1997 yılında meydana gelmiştir.
Bu durumda 1997 yılına ilişkin olan dava konusu gelir ( stopaj ) vergisinin Vergi Usul Kanununun 114 üncü maddesine göre zamanaşımına uğradığını kabul etmek olanaklı değil ise de, yükümlünün 1996 yılına ilişkin olarak kurum kazancını eksik beyan ettiğinden bahisle yapılan re'sen tarhiyata ilişkin tarh zamanaşımı 31.12.2001 tarihinde dolmuş olduğundan, 1996 yılına ilişkin kurumlar vergisi tarhiyatı zamanaşımına uğramıştır. Bu nedenle, 13.2.2002 tarihinde matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulan uyuşmazlık konusu 1997 yılına ilişkin gelir ( stopaj ) vergisi matrahının, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi ve fon payının düşülmesinden sonra kalan kısmından ibaret olması karşısında, artık hesaplanma olanağı kalmadığından, davayı reddeden mahkeme kararında bu yönden isabet bulunmadığı görüşü ile kararın gerekçesine katılmıyoruz.
KARŞI OY :
Temyiz başvurusu, davacı şirket adına 1996 takvim yılı için takdir komisyonunca takdir olunan matrah farkı üzerinden Nisan 1997 dönemi için re'sen salınan gelir ( stopaj ) vergisi ve fon payı ile kesilen ağır kusur ve kusur cezalarını, hesaplanan matrah miktarı esas alınarak kısmen iptal eden, kısmen de davayı reddeden vergi mahkemesi kararının, 1.1.1997 gününden başlayan tarh zamanaşımı süresinin dolmasından sonra gidilen takdir komisyonunun kararı üzerine yapılan tarh ve ceza kesme işlemlerinde zamanaşımı bulunduğu gerekçesiyle Danıştay Üçüncü Dairesince bozulmasından sonra, aynı Mahkemece verilen direnme ( ısrar ) kararının davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının davacı şirket tarafından bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 114'üncü maddesinde; tarh zamanaşımının vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl olduğu; matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulmasının zamanaşımını durduracağı ve duran zamanaşımının takdir kararının vergi dairesine tevdiini izleyen günden itibaren işlemeye devam edeceği öngörülmüştür.
Aynı Kanunun 19 uncu maddesinde de; vergi alacağının, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı açıklanmıştır.
Bu yasal düzenlemelere göre; tarh zamanaşımının başlama tarihi, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın meydana geldiği veya hukuki durumun tekemmül ettiği tarihi izleyen takvim yılının başı olmaktadır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 üncü maddesinin davacı şirket adına yapılan tarhiyatın yasal dayanağını oluşturan 6'ncı bendinin ( a ) alt bendinde ise, dağıtılsın veya dağıtılmasın mülga Kurumlar Vergisi Kanununun 8'inci maddesinin 4 numaralı bendinin muhtelif bentlerinde yazılı kazançlarının tevkifata tabi olduğu hükmü getirilmiştir.
Görüldüğü üzere; Kurumlar Vergisi Kanununun 8'inci maddesinin 4 numaralı bendinde yazılı kazançlardan tevkifat yapılmasını gerektiren; başka anlatımla, Kanunun tevkif edilmesi gereken gelir ( stopaj ) vergisini bağladığı olay, anılan kazançların dağıtılabilir hale gelmesidir. Daha açık olarak; söz konusu kazançlar, "kazanç" olarak varlık kazandıkları tarihte değil, ortaklara dağıtılabilir hale geldikleri tarihte anılan vergiyi doğurmaktadırlar.
Kurum kazancının bilanço günü olan 31 Aralık gününde hesaplanabildiği doğrudur. Ancak, bu kazancın ortaklara dağıtılabilir hale geldiği tarih, en erken, bu tarihi izleyen 1 Ocak günüdür. Dolayısıyla; anılan kazanç üzerinden tevkifi gereken gelir vergisini doğuran olay, hukuken en erken bu tarihte tekemmül etmiş olmaktadır. Salt bu nedenledir ki, Gelir Vergisi Kanununun 98'inci maddesi uyarınca, 94'üncü madde gereğince vergi tevkifatının yapıldığı ayı izleyen ayın yirminci günü akşamına kadar verilmesi gereken muhtasar beyannamenin anılan tevkifatlarla ilgili verilme zamanı, 31 Aralık gününü izleyen Ocak ayının 20'nci günü akşamına kadar değil de, Nisan ayının 20'nci günü akşamına kadar şeklinde belirlenmiştir.
Bu açıklamalar karşısında; 31 Aralık 1996 tarihinde hesaplanan kurum kazancı üzerinden tevkifi gereken gelir ( stopaj ) vergisi, en erken 1 Ocak 1997 tarihinde doğmuş bulunduğundan; beş yıllık zamanaşımı süresinin bu tarihi izleyen takvim yılı olan 1998 takvim yılının 1 Ocak gününde başlatılması gerekmektedir. Böyle olunca da; olayda, tarh zamanaşımı süresinin takdir komisyonuna gidilen tarihte de, vergi ve cezanın tebliği tarihinde de dolmamış olduğu açıkça ortadadır.
Bu nedenle, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığından; istemin reddi gerekeceği oyu ile karara katılmıyoruz.
danx

T.C.

DANIŞTAY

9. DAİRE

E. 2005/3165

K. 2007/522

T. 21.2.2007

• TAKDİR KOMİSYONUNA SEVK ( Tek Başına Zamanaşımını Durdurmayacağı )

• İNCELEME RAPORUYLA YAPILAN TARHİYATA KARŞI AÇILAN DAVA ( Verilen Zamanaşımı Nedeniyle Davanın Kabulü Yönünde Karar Kesinleştiğinden Aynı Nedene Dayanılarak Takdir Komisyonu Kararıyla Vergileme Yapılamayacağı )

• TAKDİR KOMİSYONU KARARIYLA VERGİLEME ( İnceleme Raporuyla Yapılan Tarhiyata Karşı Açılan Davada Verilen Zamanaşımı Nedeniyle Davanın Kabulü Yönünde Karar Kesinleştiğinden Aynı Nedene Dayanılarak Takdir Komisyonu Kararıyla Vergileme Yapılamayacağı )

ÖZET : Takdir komisyonuna sevkin tek başına zamanaşımını durdurmayacağı, inceleme raporuyla yapılan tarhiyata karşı açılan davada verilen zamanaşımı nedeniyle davanın kabulü yönünde karar kesinleştiğinden, aynı nedene dayanılarak takdir komisyonu kararıyla vergileme yapılamaz.
İstemin Özeti : Gıda maddeleri ticareti yapan davacı adına bir kısım kayıt dışı alım ve satımlarının bulunduğundan bahisle takdir komisyonu kararına dayanılarak 1997/Aralık dönemi için re'sen salınan ağır kusur cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davayı; davacı adına 1997 takvim yılına ilişkin olarak düzenlenen 10.1.2003 günlü vergi inceleme raporlarına dayanılarak ağır kusur cezalı gelir vergisi, Mayıs-Aralık dönemleri için cezalı gelir ( stopaj ) vergisi ve Aralık 1997 dönemi için cezalı katma değer vergisi tarhiyatları yapıldığı, bu tarhiyatlara karşı açılan davalarda mahkemelerince verilen kararlarla, matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulmasının zamanaşımını durdurabilmesinin, takdir komisyonunun ilgili dönemler için matrah takdir etmesi ve bu matrah üzerinden tarhiyat yapılması durumunda söz konusu olabileceği, matrah takdiri yapılmadan sadece takdir komisyonuna başvurulduğundan, zamanaşımı durmadığı gibi, davacının havale ettiği paraların havale yolu ile geri gönderilmemesinin, belgesiz mal alım ve satımına karine oluşturduğundan bahisle tarhiyat yapılmasının tahmin ve varsayıma dayalı olarak vergilendirme yapılması anlamına geleceği ve bu şekilde somut tespit olmaksızın yapılan tarhiyatın hukuka uygun düşmediğine karar verildiği ve söz konusu kararların temyiz ve itiraz edilmeksizin kesinleştiği, daha sonra 11.12.2002 tarihli sevk fişleri ile takdir komisyonuna sevk edilen davacı adına 6.1.2005 tarihinde matrah takdir edildiği, takdir edilen matrahların inceleme raporlarına göre salınan vergi ve kesilen ceza tutarları ile aynı olduğu ve takdir komisyonu kararına istinaden dava konusu tarhiyatın yapıldığının anlaşıldığı, vergi hukuku ile idari yargılama usul hukukunun genel ilkeleri uyarınca, kaldırılmış bir tarhiyat veya iptal edilmiş diğer vergilerin tüm sonuçları ile ortadan kalktığı, incelenmekte olan bu davada kaldırılması talep edilen tarhiyatın muhatabı, işlemin sebebi, olaylar ve tespitleri içeren inceleme raporu ve tarh edilen vergi ve ceza tutarı ile mahkemelerinin 29.9.2003 gün ve K:2003/241 sayılı temyiz edilmeksizin kesinleşen kararına konu olan re'sen tarhiyatın muhatabının, vergi ve kesilen ceza tutarının aynı olduğu, mahkemelerinin yukarıda belirtilen kararıyla tarhiyat kaldırılmak suretiyle uyuşmazlık davacı lehine kesin olarak çözümlendiğinden ve aynı olaylara dayalı aynı konuda yeni tarhiyata sebep olacak yeni bir tespit de ortaya konulamadığından yapılan tarhiyatın hukuka uygun düşmediği, öte yandan 11.12.2002 tarihinde takdir komisyonuna sevk edilen dava konusu tarhiyata ilişkin takdir komisyonu kararının 6.1.2005 tarihinde verildiği ve bu kararın dairelerine ulaşması üzerine dava konusu tarhiyatın yapıldığı belirtilmekte ise de, mahkemelerinin yukarıda tarih ve sayıları belirtilen temyiz ve itiraz edilmeksizin kesinleşen kararlarında, zamanaşımı süresi dolduktan sonra tarhiyat yapıldığı saptandığından takdir komisyonu kararının daha sonra vergi dairesine ulaşmasının da mahkeme kararı ile belirlenen hukuki durumu değiştirmeyeceği gerekçesiyle kabul eden Trabzon Vergi Mahkemesinin 21.4.2005 tarih ve E:2005/50, K:2005/93 sayılı kararının; olayda, zamanaşımı süresi dolmadan matrah takdiri için dosyanın takdir komisyonuna sevk edildiği, takdir komisyonu kararına dayalı olarak yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Cevap verilmemiştir.
Danıştay Savcısı Yakup Kaya'nın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi İhsan Saçmalı'nın Düşüncesi :İleri sürülen iddialar usule ve hukuka uygun Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
KARAR : Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından,
SONUÇ : Temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına, 21.02.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
danx

T.C.

DANIŞTAY

4. DAİRE

E. 2005/311

K. 2005/1922

T. 26.10.2005

• İŞİ BIRAKMA ( Bildirimde Bulunmayan Mükellefin Faaliyetine Devam Ettiğine Dair Bilgi Edinilmemesi Halinde İşi Bırakmış Addolunacağı - Minibüsünü Noter Satış Sözleşmesi İle Satan Davacının Kaydının Bu Tarih İtibarıyla Kapatılması Gereği )

• MÜKELLEFİN İŞİ BIRAKMIŞ ADDOLUNMASI ( Bildirimde Bulunmayan Mükellefin Faaliyetine Devam Ettiğine Dair Bilgi Edinilmemesi - Minibüsünü Noter Satış Sözleşmesi İle Satan Davacının Kaydının Bu Tarih İtibarıyla Kapatılması Gereği )

• VERGİYE TABİ OLMAYI GEREKTİREN MUAMELELER ( Tamamen Durdurulması ve Sona Erdirilmesinin İşi Bırakmayı İfade Ettiği - Bildirimde Bulunmayan Mükellefin Faaliyetine Devam Ettiğine Dair Bilgi Edinilmemesi Halinde İşi Bırakmış Addolunacağı )

• YOKLAMA FİŞİ İLE YAPILAN TESPİT ( Davacının Faaliyetine Devam Ettiği Yolunda Eşine İmzalattırılan - Tutanağın Mükellefin İmza ve Beyanını Taşımadığı Ayrıca Minibüsün Satış Tarihinden Sonra Faaliyetin Devam Ettiğine Dair Başkaca Bir Tespit Mevcut Olmadığı/İtibar Edilemeyeceği )

213/m. 160, 161, 168

ÖZET : 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 160 ve 161 inci maddeleri uyarınca vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona erdirilmesinin işi bırakmayı ifade ettiği ve işi bırakma bildirimi bulunmayan mükellefin faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilmemesi halinde mükellefin işi bırakmış addolunacağından aracını 31.12.1997 tarihinde noter satış sözleşmesi ile sattığı ihtilafsız olan davacının mükellefiyet kaydının bu tarih itibarıyla kapatılması gerekir.
Davacının minibüs ile taşımacılık faaliyetine devam ettiği yolunda eşine imzalattırılan 28.1.2001 tarih ve ... sayılı yoklama fişi ile yapılan tespit ancak düzenlendiği yıl için geçerli olacağı gibi bu tutanak mükellefin imza ve beyanını da taşımamaktadır. Ayrıca aracın satış tarihinden sonra faaliyetin devam ettiğine dair başkaca bir tespit mevcut olmadığından mükellefiyet kaydının 31.12.1997 tarihi itibarıyla kapatılması isteminin reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
İstemin Özeti : Taşımacılık işi ile uğraşan davacının aracını 31.12.1997 tarihinde satarak terk ettiğini vergi dairesine bildirmemesi nedeniyle en son vermiş olduğu Katma Değer Vergisi Beyannamesinin Ağustos/1998 dönemine ait olmasından dolayı vergi dairesince mükellefiyet kaydının 31.12.1997 tarih itibarıyla kapatılması isteminin reddi işleminin iptali ile davalı idarece mükellefiyet kaydının kapanış işleminin 31.8.1998 tarihi itibarı ile yapılarak 1998 yılına ait gelir vergisi, 1999 yılı ek gelir vergisi ve Temmuz 1998 dönemine ait katma değer vergisi beyannamelerinin verilmemesi nedeniyle matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulmuş, takdir edilen matrah üzerinden gelir vergisi, ek gelir vergisi, fon payı tarhiyatı yapılarak ağır kusur cezası, vergi ziyaı cezası, usulsüzlük cezası ve özel usulsüzlük cezası kesilmiş düzenlenen vergi- ceza ihbarnameleri yükümlünün vermiş olduğu adreste bulunmadığından ilanen tebliğ edilerek, tarhiyatın kesinleşmesi sonucu vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davada, İstanbul 2. Vergi Mahkemesinin 27.2.2004 günlü ve E:2003/1787, K:2004/306 sayılı kararıyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 55 inci maddesinde, amme alacaklarını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ edileceği, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 103 üncü maddesinde tebliğin ilanla yapılacağı hallerin sayıldığı, aynı yasanın ilanın şekli başlıklı 104 üncü maddesinde ilan yazısının tebliğ yapan dairenin ilan koymaya mahsus mahalline asılacağı ve bir suretinin mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderileceği, olayda, davalı idarenin tarh aşamasındaki tebliği eksik yaptığı, bu nedenle geçersiz tebligat söz konusu olduğundan artık kesinleşmiş kamu alacağından da bahsedilemeyeceği gerekçesi ile davanın ödeme emirlerine yönelik kısmının kabulüne, diğer taraftan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 168 inci maddesinde; işi bırakma bildiriminin olayın vukuu tarihinden başlayarak bir ay içinde yapılması gerektiği, davacının işi bırakma bildirimini süresinde yapmadığı ve 28.6.2001 tarihli eşi nezdinde düzenlenen tutanakta halen taşımacılık işine devam ettiğinin tespit edilmesi nedeniyle 31.12.1997 tarihi itibarı ile mükellefiyetinin iptali isteminin reddine karar verilmiştir. Davalı Vergi Dairesi, mükellef adına düzenlenen vergi ceza ihbarnamelerine ilişkin ilanen tebligatın usulüne uygun yapıldığını, mükellefin kaydının bulunmadığından muhtarlığa ilan suretinin asılmasının yersiz olduğu düşünülerek ilgili muhtarlığa gönderilmediğinden kamu alacağının kesinleştiğini ileri sürerek ödeme emirlerinin iptali yolunda verilen kararın bozulmasını, davacı, aracının 31.12.1997 tarihinde noter satış sözleşmesi ile satılmasından sonra mükellefiyeti doğuran işi sürdürmediğini, 1.3.2001 tarihinde vergi dairesince düzenlenen tutanakta en son kullandığı faturanın düzenlenme tarihinin 31.12.1997 olduğunu, bu sebeple mükellefiyet kaydının 31.12.1997 tarihi itibarıyla kapatılması gerektiğini ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını istemektedirler.
Savunmanın Özeti : Davacı, yasal dayanaktan yoksun bulunan davalı idare temyiz isteminin reddi gerektiğini savunmuştur.
Tetkik Hakimi Kumru Örnek Demirtaş'ın Düşüncesi: Davalı İdare temyiz isteminin reddi ile davacının, mükellefiyet kaydının, taşımacılık faaliyetinde bulunduğu aracını 31.12.1997 tarihinde noter satış sözleşmesi ile sattığı ihtilafsız olduğundan Vergi Usul Kanununun 161 inci maddesi uyarınca davacının işi terk ettiğinin kabulü gerektiğinden mükellefiyet kaydının kapatılması isteminin reddine ilişkin işlemi onayan mahkeme kararında isabet görülmediğinden, mükellefiyet kaydına yönelik hüküm fıkrasının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı A.Kemal Terlemezoğlu'nun Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden taşımacılık işi ile iştigal etmekte iken aracını 31.12.1997 tarihinden satan yükümlünün en son vermiş olduğu katma değer vergisi beyannamesinin Ağustos-1998 dönemine ait olmasından dolayı vergi dairesince kapanış işleminin 31.8.1998 tarihi itibariyle yapıldığı, 1998 yılına ait gelir vergisi, 1999 yılı ek gelir vergisi ve Temmuz 1998 dönemine ait katma değer vergisi beyannamelerini verilmediği nedeniyle matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulduğu takdir edilen matrah üzerinden gelir vergisi, ek gelir vergisi, fon payı tarhiyatının yapıldığı, ağır kusur cezası, vergi ziyaı cezası, usulsüzlük cezası ve özel, usulsüzlük cezasının kesildiği, düzenlenen vergi-ceza ihbarnamelerinin yükümlünün vermiş olduğu adreste bulunamadığından ilanen tebliğ edildiği, tarhiyatın kesinleşmesi sonucu vadesinde ödenmeyen vergi borcu nedeniyle ödeme emrin düzenlendiği, bakılan davada, vergi mahkemesince, ödeme emirleri ile tebliğ edilen gelir vergisi, ek gelir vergisi, fon payı, ağır kusur cezası, vergi ziyai cezası/usulsüzlük cezası ile özel usulsüzlük cezaların iptaline ve mükellefiyet kaydının 31.12.1997 tarihi itibariyle kapatılması isteminin reddine karar verildiği, taraflarca yapılan temyiz başvurusu üzerine dosyanın Danıştay'a intikal ettiği anlaşılmaktadır.
Vergi dairesinin ödeme emrine yönelik iddiası mahkeme kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Yükümlünün mükellefiyet kaydının 31.12.1997 tarihi itibariyle kapatılması istemine ilişkin temyiz başvurusuna gelince;
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 160 ncı maddesinde, gelir vergisine tabi mükelleflerin işi bırakmaları halinde vergi dairesine bilgi vermek zorunda oldukları açıklanmış bulunmaktadır.
İş başlamayı bildiren bir mükellefin işi terk ettiğini bildirmemesi halinde işi bıraktığını ispat edemediği sürece çalışmaya devam ettiğinin kabulü zorunludur.
Diğer taraftan, aynı Kanunun 161. maddesinde "vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona erdirilmesi hali işi bırakmayı ifade eder." denilmiştir.
İşin bırakılmış olup olmadığı hususunda çıkacak uyuşmazlıklarda bu madde hükmü işletileceği için vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin devam edip etmediğine bakmak gerekmektedir.
İş sahibinin işini terk etmiş sayılabilmesi için o işle ticari ve iktisadi bütün ilişkilerini kesmiş bulunması icap etmektedir.
Ayrıca, yük ve yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan mükelleflerin vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona erdirilmesi için vasıtalarını noter satış sözleşmesi ile satmaları gerekmektedir.
Olayda, vergi idaresi tarafından, verilen matrahsız beyanlar ile yapılan bildirimler dikkate alınarak iş terki 31.8.1998 tarihi kabul edilerek işlem yapılmış ise de; yükümlü taşımacılık faaliyetinde kullandığı... plakalı aracını 31.12.1997 tarihinde Kartal 4. Noterliğince düzenlenen satış sözleşmesi ile sattığı 1.3.2001 tarihinde yapılan düzenlenen bildirim tutanağında en son kullanılan fatura seri no'sunun A-062002, düzenleme tarihinin ise 31.12.1997 olduğu görüldüğünden işin anılan tarihte bırakıldığının ve terk edildiğinin kabulünü gerektirmektedir.
Öte yandan, yükümlünün minibüs ile taşımacılık faaliyetine devam ettiği yolunda eşine imzalattırılan 28.1.2001 tarih ve ... sayılı yoklama fişi ile yapılan tespit ancak düzenlendiği yıl için geçerli olduğundan Vergi Mahkemesince bu yoklama fişine istinaden mükellefiyet kaydının kapatılması isteminin reddine ilişkin verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, vergi dairesi temyiz isteminin reddi, yükümlü temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 2.Vergi Mahkemesi kararının mükellefiyet kaydına yönelik hüküm fıkrasının bozulması, ödeme emrine yönelik kısmının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
KARAR : Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyiz dilekçesinde, düzenlenen ödeme emirlerine karşı ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 160 inci maddesinde, gelir vergisine tabi mükelleflerin işi bırakmaları halinde keyfiyeti vergi dairesine bildirmek zorunda oldukları, işi bırakma bildirimi bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunmaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilmemesi halinde mükellefin işi bırakmış addolunacağı ve mükellefiyet kaydının vergi dairesince terkin edileceği, aynı Kanunun 161 inci maddesinde ise vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona erdirilmesinin işi bırakmayı ifade ettiği kabul edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, vergi dairesince, en son verilen beyannamelere göre işin 31.8.1998 tarihi itibarıyla terk edildiği kabul edilerek mükellefiyet kaydının kapanış işlemi yapılmış ise de, mükellefin taşımacılık faaliyetinde kullandığı, ... plakalı aracını 31.12.1997 tarihinde Kartal 4. Noterliğince düzenlenen satış sözleşmesi ile sattığı, 1.3.2001 tarihinde vergi dairesinde düzenlenen bildirim tutanağında en son kullanılan fatura seri no'sunun A-062002, düzenlenme tarihinin ise 31.12.1997 olduğu görüldüğünden işin anılan tarihte terk edildiğinin kabulü gerekmektedir. Davacının minibüs ile taşımacılık faaliyetine devam ettiği yolunda eşine imzalattırılan 28.1.2001 tarih ve ... sayılı yoklama fişi ile yapılan tespit ancak düzenlendiği yıl için geçerli olacağı gibi bu tutanak mükellefin imza ve beyanını da taşımamaktadır. Ayrıca aracın satış tarihinden sonra faaliyetin devam ettiğine dair başkaca bir tespit mevcut olmadığından mükellefiyet kaydının 31.12.1997 tarihi itibarıyla kapatılması isteminin reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, vergi dairesi müdürlüğünün ödeme emrine yönelik temyiz isteminin reddine, davacı temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının mükellefiyet kaydının 31.12.1997 tarihi itibarıyla kapatılması isteminin reddine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına 26.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
danx

T.C.

DANIŞTAY

4. DAİRE

E. 1998/4026

K. 1999/36

T. 14.1.1999

• YOKLAMA FİŞİNİ İMZALAYAN MUHTARIN OLAY YERİNDE OLDUĞUNUN TESPİTİ GEREĞİ ( Özel Usulsüzlük Cezası-İlgilinin İmzadan İmtina Etmesi )

• MUHTARIN İMZASI ( Yoklama Fişi-Muhtarın Olay Yerinde Olduğunun Tespiti Gereği-Özel Usulsüzlük Cezası )

• ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI ( İlgilinin Yoklama Fişini İmzalamaktan İmtina Etmesi-Fişi İmzalaya Muhtarın Olay Yerinde Olduğunun Tespiti Gereği )

• YOKLAMA FİŞİ ( İlgilinin İmzadan İmtina Etmesi-Fişi İmzalayan Muhtarın Olay Yerinde Olduğunun Tespiti Gereği-Özel Usulsüzlük Cezası )

• İMZADAN İMTİNA ( Yoklama Fişi-Özel Usulsüzlük Cezası-Fişi İmzalayan Muhtarın Olay Yerinde Olduğunun Tespiti Gereği

213/m.131

ÖZET : Yoklama fişini ilgilinin imzalamaktan kaçınması durumunda muhtara imzalattırılabilir. Ancak muhtar olay yerinde hazır değilse kesilen özel usulsüzlük cezası hukuka uygun değildir.
İstemin Özeti: Sevk ettiği emtiaya ilişkin bir adet sevk irsaliyesi düzenlemediği tespit edilen davacı adına özel usulsüzlük cezası kesilmiştir. Ankara 4. Vergi Mahkemesinin 11.6.1998 günlü ve E: 1998/181, K: 1998/299 sayılı kararıyla; davacı tarafından taşıması yaptırılan emtiaya ilişkin sevk irsaliyesi düzenlenmediğinden kesilen cezada aykırılık bulunmadığı, davacı tarafından söz konusu emtianın kendisi tarafından taşıtılmadığı, taşımayı üstlenen ... Mobilya tarafından düzenlenen irsaliye ile kendisine gönderildiği ileri sürülmesine karşın, söz konusu irsaliyede tutanakta bahsi geçen aracın plakasını belirleyen bir ibare bulunmadığından, bu irsaliyenin tespiti yapılan taşımaya ilişkin olduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı, tutanağın nezdinde düzenlenmediğini, imzadan imtina eden kişinin kimliği hakkında açıklamanın bulunmadığını, imalat aşamasındaki emtia henüz kendilerine geçmediğinden evrak tanzim görevinin doğmadığını, tebligat yapılmadığından tespitin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti: Yasal dayanağı bulunmayan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı A.G.'nin Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi M.S.'nin Düşüncesi: Özel usulsüzlük cezası kesilmesine esas alınan 6.3.1998 günlü tutanak Vergi Usul Kanunu'nun 131 inci maddesinde belirtilen kişilere imzalatılmasına karşın, tutanağı imzalayan muhtarın olay yerinde hazır bulunduğuna ilişkin herhangi bir tespite yer verilmediğinden bu tutanak esas alınarak kesilen özel usulsüzlük cezasına karşı açılan davanın reddi yolunda verilen temyize konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Türk milleti adına hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 131 inci maddesinde, yoklama neticelerinin tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişine" geçirileceği, bu fişlerin yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihleneceği, bulunursa nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirileceği, bunlar bulunmaz veya imzadan çekinirlerse keyfiyetin fişe yazılacağı ve yoklama fişinin polis, jandarma, muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılacağı belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından boyanmak üzere gönderilen iki takım yatak odası için araçta sevk irsaliyesi bulunmadığının tespitine ilişkin 6.03.1998 günlü ve 816956 nolu tutanağın "... imzadan imtina etmiştir" şerhi konularak muhtara imzalatıldığı anlaşılmıştır. Yoklama tutanağının muhtara imzalatılmasıyla şekil şartı yerine getirilmiş ise de tutanağı imzalayan muhtarın olay yerinde hazır bulunduğuna ilişkin herhangi bir tespite yer verilmediği gibi, ayrıca imzadan imtina eden kişinin kimliğinin açıkça belirlenmemesi karşısında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 131 inci maddesinde öngörülen unsurları taşımayan tutanak esas alınarak kesilen özel usulsüzlük cezasında ve bu cezaya karşı açılan davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Bu nedenle, Ankara 4. Vergi Mahkemesi 11.6.1998 günlü ve E: 1998/181, K: 1998/299 sayılı kararının BOZULMASINA, 14.1.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.