Mesajı Okuyun
Old 12-06-2004, 00:34   #1
Gemici

 
Varsayılan Türk Dilinin/Hukukdilinin Yurtdışındaki Sefaleti

Türk Dilinin/Hukukdilinin Yurtdışındaki Sefaleti I

İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar der atasözü. Konuşma yeteneği olmayan hayvanlar, özellikle koku duyusu en gelişmiş hayvanlardan olan köpekler, diğerinin dostmu düşmanmı olduğunu anlamak için olsa gerek, birbirileri ile karşılaştıklarında uzun süre koklaşırlar. Kokuşmada karşı tarafın dost olduğu anlaşılırsa ya herbiri kendi yoluna gider, yada bir süre oynaşırlar. Kokuşmanın neticesi olumsuzsa büyük bir hırlaşma başlar. Hayvanların karşı cinsle anlaşmalarıda genellikle koku sayesindedir. Cinsel güdüleri kabaran hayvanlar belirli bir koku ile karşı cinsi kendine çeker. Hoş bu insanlardada böyledir, hayvanlardaki tabii kokuya karşılık insanlar suni kokular kullanır sadece.

Koku ile anlaşma insanlarda da söz konusu olsa bile insanların asıl anlaşma vasıtası konuşmalarıdır. Dertlerimizi, mutluluğumuzu, sevincimizi kederimizi, açlığımızı susuzluğumuzu, kısacası bizi alakadar eden herşeyi konuşma vasıtası ile diğerlerine bildiririz. Konuşmanın neticesinde aynı dalgada yayın yaptığımız ortaya çıkarsa, karşı tarafla dostluklar oluşur. Yoksa yollar ayrılır.

Burada önemli olan tarafların aynı dili konuşmaları. Aynı dili konuşmayan insanların anlaşabilmeleri bir hayli zor. Eğer karşı tarafla aynı dili konuşmuyorsak anlaşma yolu çoğu zaman tarzancadırki, onunda belirli sınırları vardır.

Uzun süre bir ülkede kalmak zorunda kalırsanız, tarzanca günün birinde yetersiz kalır ve kaldığınız ülkenin dilini öğrenme çabasına girersiniz. O ülkenin dilini derdinizi anlatabilecek kadar öğrenmek büyük bir çaba ve zaman ister. Özellikle belirli bir yaştan sonra yabancı bir dil öğrenmek isterseniz, istediğiniz kadar uğraşın tam olarak öğrenemezsiniz, grameri öğrenseniz telaffuz aksar. Çocuklar ve gençler yabancı dil öğrenmeye daha yatkın bence. Yetişkinlerin bu konuda gençlere karşı tek bir avantajları var, o da yetişkinlerin kafalarında belirli kavramların oluşmuş olması. Bir sözlük vasıtasıyla kafanızdaki kavramın diğer dildeki karşılığını bulmanız an meselesidir. Kafanızdaki kavramın anadilinizdeki karşılığını(örneğin masa: üç veya dört ayak üstündeki tabla) ve diğer dildeki karşılığını bulup karşılaştırdığınız andan itibarende diğer dili öğrenmede ilk adımları atmış olursunuz.

Burada önemli olan aradığınız her kavramı bulabileceğiniz iyi bir sözlüğe sahip olmanız. Almancayı ele alırsak, Almancadan İngilizceye, Fransızcaya, İspanyolcaya ve İtalyancaya ve bu dillerden Almancaya çok sayıda ve iyi hazırlanmış, kelime haznesi .ok yüksek sözlükler var. Almancadan Türkçeye, Türkçeden Almancaya en iyi sözlük, benim kanıma göre, Karl Steuerwaldın ABC Yayınları tarafından piyasaya sürülen sözlüğü. İkinci baskısı 1990 yılında yapılmış. Steuerwaldın sözlüğünün dışında birkaç ufak sözlük var.

Sözlükçüler nasıl çalışır, bir sözlük hazırlayıp piyasaya sürmek için ne kadar zaman ve emek harcarlar bilmiyorum. Bildiğim tek şey sözlük yazmanın sorumluluk gerektiren ciddi bir uğraşı olduğu ve iki dilde sözlük hazırlıyan kişinin o dillerin ikisinide iyi bilmesi gerektiği.

Her iki dili bilmeyen, sırf sözlük yazmak için veya kazanç için sözlük yazanlar tarafından hazırlanan sözlükler faydadan ziyade zarar getirir.

Neden bunları bu alanda yazmaya gerek gördüğümü bundan sonraki mesajda açıklamaya çalışacağım.

Saygılarımla