Mesajı Okuyun
Old 28-05-2012, 13:36   #19
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan özfn_34
Aynı yasal dayanaktan nasıl farklı sonuçlar çıkarıyoruz anlamadım.

BK. md. 144'te "Hilâfına mukavele olmadıkça müteselsil borçlulardan biri kendi fiili ile diğer borçluların vaziyetlerini ağırlaştıramaz." deniliyor.

Siz bu maddeye dayandığınız halde aksini iddia ediyorsunuz.

Kararı aynen aşağıya alıntılıyorum. Yasa maddesinden anlamamız gereken; her koyun kendi bacağından asılır. Kararda yasa maddesi örnek verilerek açıklanmıştır.

Yasayı olaya göre özdeşleştirirsek, C temyiz etmedi diye, A ve B'nin durumu ağırlaşmaz, onlar için de karar kesindir diyemeyiz. Kararda belirtilen benimde altını çizerek ifade ettiğim cümle soruya cevap veriyor.

Şöyle;

Müteselsil borçta, borçlular aynı alacaklıya karşı aynı hukuki sebepten borçlanmıştır. Borçluların sorumlulukları birbirlerinden ayrı ancak her bir borçlu borcun tamamından sorumludur

Yorum farkı uygulama ile çözülecektir. Farklı bakmamız hukuka dinamizm getirecektir.

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/9591

K. 2004/848

T. 29.1.2004

• TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI ( Müteselsil Borçluların Borçları Birbirinden Bağımsız Olduğu İçin Borçlulardan Her Birinin Fiili Yalnız Kendisi Hakkında Hüküm ve Sonuç Doğurduğu )

• MÜTESELSİL BORÇ ( Borçluların Borçları Birbirinden Bağımsız Olduğu İçin Borçlulardan Her Birinin Fiili Yalnız Kendisi Hakkında Hüküm ve Sonuç Doğurduğu - Tapu İptali ve Tescil )

• BORÇLUNUN KUSURU ( Müteselsil Borçluların Borçları Birbirinden Bağımsız Olduğu İçin Borçlulardan Her Birinin Fiili Yalnız Kendisi Hakkında Hüküm ve Sonuç Doğurduğu/Borçlunun Kusuru İç İlişkide ve Rücu Sırasında Tartışılacağı - Tapu İptali ve Tescil )

818/m.143,144

4721/m.641


ÖZET :Müteselsil borçluların borçları birbirinden bağımsız olduğu için, borçlulardan her birinin fiili yalnız kendisi hakkında hüküm ve sonuç doğurur. BK'nun 144. maddesi hükmü gereğince de, bir borçlu diğer borçluların durumlarını ağırlaştıramaz. Bunun sonucu olarak, bir örnek vermek gerekirse, bir borçlu zamanaşımı def'ini ileri sürmez ise, bu yalnız kendisi için sonuç doğurur ve sonuçlarına da katlanır. Bu durumda bu şekilde davranan borçlunun kusuru gerektiğinde iç ilişkide ve rücu sırasında tartışılacaktır.
DAVA : Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evraklar üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıların ortak murisi Yalçın Ejder'den Köyaltı-Aşağı Mah.mevkiinde bulunan 15, 16, 17 ve 19 nolu parselleri satış vaadi sözleşmesi ile 4.3.1998 tarihinde 195.000 DM. bedel ile satın aldığını, murisin ölümünden sonra davalıların tapuda devre yanaşmadıklarını ileri sürerek, tescile, olmadığı taktirde satış bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Sabriye Morika ve Şehnaz Deveci, murislerinin uzun zamandır ağır hasta olup, sözleşmenin muvazaalı olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 195.000 DM.nın 4.3.1998 tarihindeki TL. kur karşılığının tahsiline ilişkin verilen kararın davacı ve davalılardan Şehnaz Deveci, Sabriye Monika Ejder tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce, davacı temyiz itirazları reddedilmiş temyiz eden davalıların itirazları kısmen kabul edilerek, davacının sadece 4000 DM. Kaporayı isteyebileceği gerekçesi ile karar bozulmuştur. Bozmaya uyan yerel mahkemece, 4000 DM.nin 18.3.1997 tarihindeki TL. kur karşılığının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş, verilen karar bu defa davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Yukarıda da kısaca özetlendiği gibi, davacı, davalıların müşterek murisinin sözleşme gereğince yükümlülüklerini ifa etmediği iddiası ile bu davayı açmış olup, bu haliyle davalıların sorumluluklarının tereke borcundan doğduğu açık ve belirgindir. Tereke borçlarından mirasçıların sorumluluğu ise, ( MK. Nun eski 582, yeni 641. maddesi hükmü gereğince ) müteselsil sorumluluktur. Müteselsil borçta, birden çok borçlu alacaklıya karşı aynı hukuki sebepten dolayı aynı edimi borçlanmış olup, alacaklı, borçluların her birinden ayrı ayrı borcun tamamının ifasını isteyebildiği gibi, borcun tamamı ifa edilinceye kadar her bir borçlu borcun tamamından sorumludur.
Müteselsil borçluların alacaklı karşısındaki hukuki durumuna gelince; Bilindiği gibi, borçluların tümüne ortak bir şekilde tanınmış olan ve müteselsil borcun doğuş sebebinden veya içeriğinden doğan defilere ortak def'iler denir ( BK.143 ). Borcun doğmadığına veya etkili ve geçerli olmadığına ilişkin itirazların da ortak def'ilerden olduğu doktrinde de kabul edilmektedir ( Prf. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler C.111.Sh.394 ). Müteselsil borçluların borçları birbirinden bağımsız olduğu için, borçlulardan her birinin fiili yalnız kendisi hakkında hüküm ve sonuç doğurur. BK:nun 144. maddesi hükmü gereğince de, bir borçlu diğer borçluların durumlarını ağırlaştıramaz. Bunun sonucu olarak, bir örnek vermek gerekirse, bir borçlu zamanaşımı def'ini ileri sürmez ise, bu yalnız kendisi için sonuç doğurur ve sonuçlarına da katlanır. Bu durumda bu şekilde davranan borçlunun kusuru gerektiğinde iç ilişkide ve rücu sırasında tartışılacaktır.
Bu açıklamalardan sonra, somut olaya dönecek olursak, mahkemece verilen ilk hükümde dava kısmen kabul edilerek 195.000 DM.nin 4.3.1998 tarihindeki TL. kur karşılığının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş olup, bu hüküm davalılardan Ayşe Ejder tarafından temyiz edilmemiştir.
Yukarıda da açıklandığı gibi, müteselsil borç ilişkisin de, borçluların sorumluluğu birbirlerinden ayrı olup, her bir borçlu borcun tamamından ayrı ayrı sorumlu olduğuna göre, ilk hüküm davalı Ayşe tarafından temyiz edilmemekle artık bu davalı yönünden kesinleşmiştir. Burada yeri gelmişken önemle belirtilmelidir ki, taşınmaz hukuku yönünden, mirasçılardan birinin temyizinden diğer temyiz etmeyen mirasçılar dahi yararlandırılmakta ise de, iştirak halindeki mülkiyette her bir mirasçı taşınmazın her bir cüzinde mülkiyet sahibi olduğu için bu zorunluluktur. Halbuki, dava konusu para alacağı olup, bu ilkenin uygulanması, bir başka anlatım ile, bir mirasçının temyizinden diğer mirasçının yararlandırılması mümkün değildir. Oysa, mahkemece, hakkında verilen hüküm kesinleşen ve davacı bakımından usuli kazanılmış müktesep hak oluşan Ayşe Ejder yönünden de diğer davalılar yararına yapılan bozmadan yararlandırılmış olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte yazılı nedenlerde davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 29.1.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx