Mesajı Okuyun
Old 21-11-2016, 10:59   #92
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2014/27588
KARAR NO. 2016/5782
KARAR TARİHİ. 30.3.2016

>TEREKE BORCUNDAN YASAL MİRASÇININ SORUMLULUĞU / KATILMA ALACAĞI HESABINA ETKİSİ--SAĞ EŞ TARAFINDAN DİĞER MİRASÇIYA KARŞI ARTIK DEĞERE KATILMA ALACAĞI DAVASI AÇILMASI--HÜKÜM ALTINA ALINAN TEREKE BORCUNDAN KATILMA ALACAĞI DAVASI AÇAN EŞİN DE MİRAS PAYI ORANINDA SORUMLU OLMASI

4721/m. 236, 499, 599, 641

6100/m. 33

ÖZET : Dava, katkı payı ve katılma taleplerine ilişkindir.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir. İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçıya karşı açılan artık değere katılma alacak isteğine ilişkindir.

Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak ve müteselsilen sorumludurlar.

Davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla davayı açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakanın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan, alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşde birleşmiştir. Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği iddia edilip kanıtlanmamıştır. Davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamın infazı aşamasında gözetilmesine karar verilmesi gerekir.

DAVA : Z. A. ile Ç. A. aralarındaki katkı payı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne dair Ankara 10. Aile Mahkemesi'nden verilen 15.10.2014 gün ve 1037/1329 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı Z. A. vekili, müvekkili ile müteveffa A.'in 1998 yılında evlendiklerini, eşin 2012 yılında öldüğünü, evlilik birliği içerisinde üç adet taşınmaz ve banka hesabında bulunan para yönünden alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı Ç. A. vekili, malvarlığının murisin kişisel malı olduğunu, davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 37.699,50 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm; süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçıya karşı açılan artık değere katılma alacak isteğine ilişkindir. Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak (4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen (TMK 641 m) sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan Mustafa'nın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK'nun 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eş de birleşmiştir. Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği (4721 s.lı TMK 511 vd, 578 vd, 605 vd m.leri) iddia edilip kanıtlanmamıştır. Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacıda dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamın infazı aşamasında gözetilmesine karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamışsa da bu eksiklik yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HMK'nun 304. maddesi (1086 sayılı HUMK'nun 438/7. fıkrası) gereğince düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda zikredilen nedenlerle ilk bendindeki "Davanın kısmen kabulü ile Mamak'taki taşınmazdan dolayı 2.290 TL katkı payı, Cebeci'deki taşınmazdan dolayı 27.159,50 TL ile banka mevduatından 8.250TL olmak üzere toplam 37.669,50 TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, "cümlesinden sonra gelmek üzere "davacının da hüküm altına alınan alacak miktarından miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamın infazı aşamasında gözetilmesine" tümcesinin eklenmesine, kararın düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 643,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 30.03.2016 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY : Dava artık değere katılma alacağına (TMK. m. 236) ilişkindir. Evlilik ölümle son bulmuştur. Davacı sağ eş olup, davalılar ölen katılma borçlusu eşin davacı dışındaki altsoy mirasçılarıdır. Davacının yasal miras payı 1/4 oranındadır. Evliliğin ölümle sona ermesi durumunda katılma alacağı borcu bir tereke borcudur. Külli halefiyet ilkesi gereği, mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, Kanun gereğince kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar (TMK.m.599). Tereke borcundan sorumluluk; dış ilişkide (üçüncü kişilere karşı) müteselsil, iç ilişkide (mirasçılar arasında) miras payı oranındadır. Dava mirasçılar arasında açılmış ve bu nedenle iç ilişkileri söz konusudur. Davacının hem terekeden alacaklı, hem de mirasçı olarak sorumluluğu sebebiyle borçlu sıfatı mevcuttur. Mirasçılar arasında görülen alacak davasında, terekeden olan alacağın bir bölümü için davacıda alacaklı ve borçlu sıfatı birleşmiştir. Davacı eş/mirasçının katılma alacağı dışında bir tereke borcunun varlığı taraflarca ileri sürülmediğine göre, terekenin paylaşılmasına gerek duyulmamalıdır. Paylaşımda bir başka mahkemenin (Sulh Mahkemesi'nin) özel görevli olması, terekenin davaya konu katılma alacağı dışında bir tereke borcu ileri sürülmediğinden; Aile Mahkemesi'nde görülen tereke borcunun diğer mirasçılardan tahsili davasında (somut davada); davacı yönünden borç paylaşımı (düşümü) yapılmasına engel olmamalıdır. Bu aynı zamanda usul ekonomisi ilkesine (HMK.m.30) de uygundur. O halde davacının hesaplanan artık değere katılma alacağının tümünün, davalı olan diğer mirasçılardan tahsiline karar verilmeyip; davacı/mirasçının yasal miras payı oranında düşümü (kendisine alacaklı ve borçlu sıfatı birleşen bölüm için) yapılarak kalan bölüm için alacağa hükmedilmelidir. Çoğunluğun düşümü gereken bölümün hükmün infazında gözönüne alınmasına işaret ederek karar verilmesi gerektiğine ilişkin düzelterek onama gerekçesine bu nedenle katılmıyor; hükmün açıkladığımız yönde bozulması gerektiğini düşünüyoruz. 30.03.2016

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2016/8527
KARAR NO. 2016/9582
KARAR TARİHİ. 31.5.2016

>TEREKE BORCUNDAN YASAL MİRASÇININ SORUMLULUĞU / KATILMA ALACAĞI HESABINA ETKİSİ--ÖLÜM SEBEBİYLE EVLİLİĞİN SONA ERMESİ HALİNDE SAĞ KALAN EŞİN KATKI PAYI ALACAĞI TALEBİ--MAL REJİMİNİN TASFİYESİ İLE ALACAK İSTEĞİNDE BULUNULMASI


6100/m. 26

4721/m. 236, 499, 599, 641

ÖZET : Davacı, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur.

Katkı payı alacağı davalarında edinilen malvarlığının edinme tarihindeki katkı oranının malvarlığı unsurunun dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeriyle çarpımı sonucu katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekir. Belirlenen katkı payı oranlarının tasfiyeye konu taşınmazların ölen eşin ölüm tarihindeki rayiç değerlerine uygulanması suretiyle katkı payı alacağının hesaplanması isabetsizdir.

Davacı dava dilekçesinde katkı payı oranı için talebini yarı yarıya (%50) olduğunu belirtmek suretiyle sınırlandırdığı halde mahkemece talep aşılarak katkı payı oranı %50 oranından fazla bir oran kabul edilerek hesaplama yapılması doğru olmamıştır.

Evlilik ve mal rejimi ölüm sebebiyle sona ermiştir. Katkı payı borcu ölen eşin terekesinin borcudur. Davacı da davalılarla birlikte ölen eşin 1/2 payı oranında yasal mirasçısı olarak tereke borcundan yasal miras payı oranında sorumludur. Bir başka anlatımla hesaplanan katkı payı alacağının 1/2 oranındaki bölümü için davacı aynı zamanda borçludur. Davacıda bir bölüm alacak için alacaklı ve borçlu sıfatı birleşmiştir. Terekenin aktifinin alacak taleplerine konu edilen malvarlığı unsurlarından oluştuğu, pasifinin ise sadece davaya konu katkı payı alacağı olduğu ve terekenin başka borcu iddia ve ispat edilmediğine göre tereke borcundan davacının yasal miras payına isabet eden bölümün düşümü suretiyle alacağa hükmedilmesi gerekirken katkı payı alacağının tamamına hükmedilmesi doğru değildir.

Katkı payı talep edilen taşınmazların dava tarihi itibariyle rayiç değerleri bilirkişi raporu ile belirlenmiş olduğundan bu değerlerin esas alınması, bu değerlere katkı payı oranı olarak %50 oranın uygulanıp çarpılması suretiyle toplam katkı payı alacağının hesaplanması, hesaplanan bu miktardan davacının yasal miras payı oranında düşüm yapılması, davalı mirasçıların her birinin yasal miras payları oranında sorumlu olacağının gözetilmesi gerekir.

DAVA : G. K. ile H. T. ve S. Ü. aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kabulüne dair Tokat Aile Mahkemesi'nden verilen 08.10.2013 gün ve 318/546 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılar H. T. ve S. Ü. vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı G. K. vekili, dava dilekçesinde belirtilen mallar nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur. Davalılar S. Ü. ve Z. K., davanın reddini savunmuşlardır. Davalı H. T., usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi vermemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile, davacının fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 44.403,13-TL'nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bunun 25.000-TL'sine dava tarihinden, geri kalan 19.403,13-TL'sine ise ıslah tarihi olan 16.09.2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılar H. T. ve S. Ü. vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, alacak talebinin bir hak düşürücü süreye tabi olmadığının, zamanaşımı süresine tabi olduğunun, davalıların da usulünce zamanaşımı definde bulunmadığının anlaşılmasına göre davalılar H. T. ve S. Ü. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2-Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundan hareketle, tasfiyeye konu 4 nolu b.b için davacının %63.59 katkı oranı olduğu kabul edilerek bu oranın taşınmazın ölen eşin ölüm tarihindeki rayiç değeriyle çarpılması sonucu bulunan 18.713,52-TL, tasfiyeye konu 2341 parselin 1/7 hissesi için davacının %63.63 katkı oranı olduğu kabul edilerek bu oranın taşınmaz hissesinin ölen eşin ölüm tarihindeki rayiç değeriyle çarpılması sonucu bulunan 24.739,34-TL ve tasfiyeye konu 1580 ada 21 parsel için davacının %63.63 katkı oranı olduğu kabul edilerek bu oranın taşınmazın ölen eşin ölüm tarihindeki rayiç değeriyle çarpılması sonucu bulunan 950,27-TL olmak üzere toplam 44.403,13-TL ye hükmedilmiştir. Katkı payı alacağı davalarında edinilen malvarlığının edinme tarihindeki katkı oranının malvarlığı unsurunun dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeriyle çarpımı sonucu katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece bu gereklilik göz ardı edilerek belirlenen katkı payı oranlarının tasfiyeye konu taşınmazların ölen eşin ölüm tarihindeki rayiç değerlerine uygulanması suretiyle katkı payı alacağının hesaplanması doğru olmamıştır. Davacı dava dilekçesinde katkı payı oranı için talebini yarı yarıya (%50) olduğunu belirtmek suretiyle sınırlandırdığı halde mahkemece HMK'nun 26.maddesine aykırı olarak katkı payı oranı %50 oranından fazla bir oran kabul edilerek hesaplama yapılması doğru olmamıştır. Diğer yandan evlilik ve mal rejimi ölüm sebebiyle sona ermiştir. Katkı payı borcu ölen eşin terekesinin borcudur. Davacı da davalılarla birlikte ölen eşin 1/2 payı oranında yasal mirasçısı olarak tereke borcundan yasal miras payı oranında sorumludur. Bir başka anlatımla hesaplanan katkı payı alacağının 1/2 oranındaki bölümü için davacı aynı zamanda borçludur. Davacıda bir bölüm alacak için alacaklı ve borçlu sıfatı birleşmiştir. Terekenin aktifinin alacak taleplerine konu edilen malvarlığı unsurlarından oluştuğu, pasifinin ise sadece davaya konu katkı payı alacağı olduğu ve terekenin başka borcu iddia ve ispat edilmediğine göre tereke borcundan davacının yasal miras payına isabet eden bölümün düşümü suretiyle alacağa hükmedilmesi gerekirken katkı payı alacağının tamamına hükmedilmesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş, yukarıda belirtilen şekilde katkı payı talep edilen taşınmazların dava tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değerleri bilirkişi raporu ile belirlenmiş olduğundan bu değerlerin esas alınması, bu değerlere katkı payı oranı olarak %50 oranın uygulanıp çarpılması suretiyle toplam katkı payı alacağının hesaplanması, hesaplanan bu miktardan davacının yasal miras payı oranında düşüm yapılması, davalı mirasçıların her birinin yasal miras payları oranında sorumlu olacağının gözetilmesi, hüküm sadece davalılardan H. ve S. tarafından temyiz edildiğinden, davacı tarafından temyiz edilmediğinden temyize konu kararda hükmedilenden daha fazla miktara hükmedilemeyeceğinin de dikkate alınması ve gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar vermek olmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen nedenlerle davalılar H. T. ve S. Ü. yararına BOZULMASINA, davalılar H. T. ve S. Ü. vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1.) nolu bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 882,00 TL peşin harcın temyiz eden davalılar H. T. ve S. Ü.'e iadesine, 31.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

http://www.kararara.com/forum/viewto...p?f=47&t=61964