Mesajı Okuyun
Old 07-03-2010, 17:26   #3
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Rüşvet

MADDE 252. -
(1) ....

(2) ....

(3) Rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.

Sayın osman akdoğdu,

Yukarıdaki tanıma bakarsak, kamu görevlisinin rüşvet alma amacı yoksa, rüşvetin maddi unsuru oluşmamıştır demek gerekmez mi?

Çünkü:
Sözleşme
, genellikle birbirinden farklı menfaat ve amaçlarla hareket eden kişiler arasında hukuki bir sonuç doğurmak ve özellikle bir borç ilişkisi kurmak , mevcut bir borçta değişiklik yapmak , ya da onu büsbütün ortadan kaldırmak için yapılan bir anlaşmadır (5) . Bir başka tanıma göre ise akit , akit yapma ehliyetine haiz iki veya daha ziyade kişinin , bir hukuki netice doğurması amacıyla , karşılıklı surette açıkladıkları iradelerin muayyen ve muteber bir konu üzerinde uyuşması ile meydana gelen , borç doğurucu , iki taraflı hukuki muamelelerdendir (6) . Bu iki tanımdan yola çıkarak sözleşmenin muhtevasında çeşitli unsurların bulunduğu kanaatine varabiliriz. Bu unsurlar öncelikle sözleşme yapma ehliyetine sahip birden ziyade kişi , kişilerin hukuki bir sonuca yönelme iradeleri ve irade açıklamaları son olarak da karşılıklı üzerinde uyuşulan bir sözleşme mevzusu yani edimdir .
Kaynak: clubs.bilgi.edu.tr/herkesicinhukuk/kulup/belgeler/27.doc

Borçlar Kanunu’muzun 1. maddesi “İki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde, akit tamam olur. Rızanın beyanı sarih olabileceği gibi zımni dahi olabilir.” demektedir. Yani karşılıklı irade beyanları (icap – kabul) ve irade beyanlarının birbirine uygun olması durumunda sözleşmenin kurulacağı öngörülmüştür. İkinci fıkrada rıza beyanının açık olabileceği gibi örtülü de olabileceği kabul edilmiştir. Türk Hukukunda ve de Borçlar Kanunu’muzu iktibas ettiğimiz İsviçre Borçlar Kanunu’nda da (Obligationen Recht) Alman Hukuku’ndaki dar anlamından farklı olarak, beyan kavramı irade hareketlerini de kapsayacak şekilde kabul edilmiştir.
Kaynak: clubs.bilgi.edu.tr/herkesicinhukuk/kulup/belgeler/14.doc

Soru: Tarafların açıklanmış beyanları birbirine uygun olmadığı zaman bir anlaşmadan söz edebilir miyiz?
Bence hayır, çünkü olayımızdaki kamu gerevlisi rüşvet alma amacı ile hareket etmiyor.
Böyle olunca da benim sorduğum sorunun cevabı verilmemiş oluyor; çünkü kamu görevlisi, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapmak veya yapmamak için başka bir kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamak amacı gütmüyor. Kısaca belirtmek gerekirse rüşvet fiilinin, kamu görevlisi yönünden maddi unsuru gerçekleşmemiş oluyor.
Sonuç: kamu görevlisi yönünden 'rüşvet' fiili gerçekleşmemiştir demek zorundayız. Kamu görevlisi yönünden ortada bir teşebbüş bile yoktur. CK Madde 252
Rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır dediğine göre ve rüşvet suçu da işlenmediğine göre 'rüşvet vermek isteyenin' cezalandırılması için bir yasa hükmü yoktur bence, çünkü Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez.

Saygılarımla