Mesajı Okuyun
Old 03-08-2009, 10:37   #49
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan politeseducer
Özetle;bu noktada belirtmek gerekir ki, otelcilik hizmetinin "kamu hizmeti" olmadığı hususu özel yönetmeliğin 9. maddesindeki "otelcinin kabulü" şartı ile sözleşmeyi kurulmuş sayan hükümden açıkça anlaşılmaktadır.

sayın DİKİCİ

Otelciliğin bir kamu hizmeti olmadığını bunun nedenini de sözleşmenin otelcinin kabulüyle kurulmuş sayılacağıyla açıkladığınızı anladım,yanılıyormuyum?

Yorumunuza katılmak mümkün değil.Otelcilik tamamıyla bir kamu hizmetidir.Bunun turizm bölgelerinde yapılması hiçbirşeyi değiştirmez.Duruşma için bir şehre gittiğimiz vakit bizi yalnız bay olduğumuz için otele almayacaklar ve bunun kamu hizmeti olmadığını çünkü aramızdaki sözleşmenin otelcinin kabuluyle tamamlanacağını söyleyecekler öylemi? Otelcinin normal şartlarda hiçbir şekilde gelen müşteriyi red etme hakkı yoktur,hele cinsiyet ayrımcılığı yaparak hiç yoktur.Bir hukukçunun bu uygulamayı haklı ve hukuka uygun bulması anlaşılmaz bir şey.Otelcilik yönetmeliğinde ne yazarsa yazsın otelcinin verdiği hizmet kamu hizmetidir.Aksinidüşünmek mümkün değildir.Ve kamu hizmeti veren kuruluş özel teşebbüs bile olsa kamu hizmetinin ilkelerine uygun olarak hareket etmelidir.Kamu hizmetinin temel ilkelerinden biride nesnellik ve eşitlik ilkesidir.Kamu hizmeti verilirken bireyler arasında ayrımcılık yapılamaz.Kaldı ki otellerin hali hazırdaki uygulamaları TCK 122 ye göre suçtur, Anayasa madde 10 a açık aykırılık teşkil eder.İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin ilk iki maddesine de aykırıdır.Ben bu konuyla ilgiliKültür ve Turizm Bakanlığına yazılı başvuruda bulundum, oteller bu konuda uyarılmaz ve bu İnsan Haklarına aykırı ilkel uygulama sonlanmaz ise başta Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmak olmak üzere tüm kanuni girişimlerde bulunacağım..

Saygılarımla Av.M.Ecevit ERYILMAZ

Sayın Politeseducer,

Bildiğiniz üzere, oteller "tekel" niteliğinde hizmet sunan kuruluşlardan değildir. özel hukuk kurallarına tabidirler. Sözleşme özgürlüğü kavramı tekel niteliğinde hizmet sunan kuruluşlar bakımından, "kamu düzeni" kavramı temelinde sınırlandırılabilir ise de; otellerin "tekel" niteliğinde bir hizmet sunma durumu olmaması nedeniyle, kamu düzenine yönelik olumsuz bir etkileri de olmayacaktır. Bir otel kabul etmeyebilir ama bir başkası sizi kabul eder. Müşterinin alternatif hizmete ulaşma imkanı her zaman için vardır.

Otellerin sunduğu hizmetin kamu hizmeti niteliği taşımasının da bu noktada fazlaca bir ehemmiyeti yoktur görüşündeyim. En önemli kıstasın verilen hizmetin "tekel" niteliğinde olup olmamasına dayalı olduğunu düşünüyorum.

Aşağıdaki karardan da anlaşılacağı üzere Türk Yargısı da ancak hizmetin Tekel niteliği varsa sözleşmeyi mecbur kılmaktadır!


Alıntı:

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/2584

K. 2002/4338

T. 18.4.2002

• ALACAK DAVASI ( Tedaş'ın Eski Abonenin Elektrik Borcunu Haksız Olarak Davacıdan Tahsil Etmesi Nedeniyle Ödenen Paranın Tahsilinin İstenmesi )

• SÖZLEŞME HÜRRİYETİ ( Abonelik Sözleşmesi Yapmak için Alacaklı Olmadığı Davacıya Mükellefiyet Getirecek Şekilde Eski Borçların Abone Olmayan Davacıdan İstenmesinin Buna Engel Teşkil Etmesi )

• SÖZLEŞME MECBURİYETİ ( Devlet veya Kamu Kurumlarının Tekelinde Bulunan Bazı Kamu Hizmetleri ve Zaruri İhtiyaç Maddelerini Dağıtan Kuruluşlarla Bunları Talep Eden Kişiler Arasında Olması )

• ENERJİ DAĞITIM TEKELİ ( TEDAŞ Enerji Dağıtım Tekelini Elinde Bulunduran Bir Kurum Olduğundan Sözleşme Yapmak Zorunda Olması )

818/m.18,19

ÖZET : Borçlar Hukukunda, sözleşme yapma hürriyeti kural olmakla birlikte, devlet veya kamu kurumlarının tekelinde bulunan bazı kamu hizmetleri ve zaruri ihtiyaç maddelerini dağıtan kuruluşlarla, bunları talep eden kişiler arasında sözleşme yapma mecburiyeti vardır. Bu nedenle davalı TEDAŞ enerji dağıtım tekelini elinde bulunduran bir kurum olarak, sözleşme yapmak zorundadır. Abonelik sözleşmesi yapmak için, alacaklı olmadığı davacıya mükellefiyet getirecek şekilde eski borçların, abone olmayan davacıdan istenmesi sözleşme yapma hürriyetine engel teşkil eder.

Bu itibarla görüşlerinize katılmıyorum.

Saygılarımla.

Not: Doktrinde, "Fiili tekel durumunda bulunan özel kişilerden bir eczacı, hekim, fırıncı veya lokantacının sahip oldukları mallarla, arz edecekleri hizmet yönünden, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde bir sözleşme yapma zorunluluğu bulunmadığı ileri sürülebilir. Ancak bu gibi kişilerin haklı bir sebebe dayanmadan sözleşme yapmaktan kaçınmaları, hukuka ve bilhassa ahlaka, dürüstlük kuralına ya da hakkın kötüye kullanılmaması kuralına aykırılık teşkil etmesi halinde sözleşme yapmak hükümlülüğü söz konusu olur ( Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku - Genel Hükümler Cilt 1 6. Bası s. 273 vd., Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümleri 7. Bası 1993 s. 364 vd. ). " diye dile getirilen görüşler de vardır. Ancak bu görüşlerin de "tekelci" anlayışa itiraz etrafında dile getirildiğini anlıyorum.