Mesajı Okuyun
Old 28-05-2009, 23:47   #40
Gemici

 
Varsayılan

Alman Medeni Hukuku’nun en belirgin özelliği, kişisel özerkliğin bir belirtisi olan sözleşme özgürlüğüdür. Sözleşme özgürlüğü kişilerin:
- başkaları ile sözleşme yapıp yapmamakta özgür olarak karar vermelerini,
- bu sözleşmelerin içreiğini serbestçe belirlemelerini,
- kimle sözleşme yapacaklarına kendi karar vermelerini
- sözleşmenin şekli konusunda kendilerinin karar vermelerini ve
- sözleşmeden dönme serbestisini kaplar.
Mahkemeler, bundan kısa bir süre öncesine kadar yukarıdaki kıstaslara dayanarak yapılan ve yasalara ve ahlak kurallarına aykırı olmayan sözleşmelerin, sözleşmenin taraflarını bağladığı yönünde karar veriyorlardı. Gerekçe: taraflar kendi özgür iradeleri yönünde karar alıp sözleşme yapıyorsa, yaptıkları sözleşmenin sonuçlarına da katlanmak zorundadırlar.

Sosyal devlet fikri, tüketici haklar ve ayırımcılığın önlenmesi konusundaki düşünceler sözleşme özgürlüğüne birtakım sınırlandırmalar getirmektedir.
Son zamanların gözde kavramları; Verbraucherrechte(tüketici hakları), Kontrahierungszwang(sözleşme yapmak zorunda olmak), Antidiskriminierungsgestz olarak ta adlandırılan Allgemeine Gleichbehandlungfsgesetz(ayırımcılığın önlenmesi kanunu) ,Störung der Vertragsparität (taraflar arasındaki eşitliğin bozulması, bir tarafın diğerinden üstün olması) bu sınırlandırmanın en belirgin örnekleridir.

Bu sınırlandırmalar sözleşme yapma konusunda bir zorlama getirebileceği gibi, yapılan bir sözleşmeyi geçersiz saymak yönünde de olabilir.
Kontrahierungszwang’a örnek olarak, kamu taşımacılık sektörü, elektrik idaresi, telefon ve posta hizmetleri ve belirli bir iş kolunda monopl olarak çalışan işletmeler, örneğin o yerin tek oteli gösterilebilir; Bu tür işletmeler ayırım yapmadan herkese hizmet vermek zorundadırlar.
Kişilere, din, dil, cinsiyet, milliyet ayırımı gözetmeksizin hizmet verme ve sözleşme yapma zoruınluluğu sadece Almanya’da değil, tüm Avrupa’da söz konusu. Bu gibi durumlarda sözleşme yapmaktan kaçınan kişiler ve işletmeler tazminat ödemek zorunda bıraklılabilir.

Büyük işletmeler yapısal üstünlüklerine dayanarak sözleşme yapmaktan kaçınabilecekleri gibi bu üstünlüklerine dayanarak güçlü olmayan karşı tarafı sözleşme yapmak zorunda da bırakabilir. Bunun en belirgin örneği bankaların 90 lı senelerin ortalarına kadar yaptıkları uygulama; Kredi alanların eşlerine zorla kredi sözleşmesini imzalatıyor veya onları kefil olmaya zorluyordu bankalar. Bu gibi durumlarda Alman Yargıyayı’nın klasik cevabı şu oluyordu: "Almanya’da sözleşme özgürlüğü var, mademki özgür iradene dayanarak sözleşme imzaladın, sonucuna da katlanacaksın". Bu durum Anayasa Mahkemesi’nin paradigma değişimine yol açan kararına kadar devam etti. Bu kararında Anayasa Mahkemesi "Eşlerinin yaptıkları kredi sözleşmesini imzalıyan veya krediye kefil olan kadınlar, eğer krediyi geri ödeyecek mali güçleri yoksa’ve kendi iradeleri ile değil de, kocanın zorlaması ile sözleşmeye imza attılarsa ve banka bu durumu biliyor idiyse, yaptıkları bu sözleşme ile bağlı değildirler, çünkü taraflar arasında eşitlik yoktur(Banka ile sözleşme imzalamaya zorlanan eş arasında), ", diyerek psikolojik ve mali baskıyı sözleşmenin geçersizliğinin bir sebebi olarak kabul etti.

Saygılarımla