Mesajı Okuyun
Old 04-03-2009, 10:45   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların, idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka biçimde öğrendikleri günden itibaren bir yıl ve herhalde eylem gününden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin bildiriminden sonra veya istek hakkında altmış gün içinde bir yanıt verilmediği takdirde bu süresinin bittiği günden itibaren dava açma süresi içinde dava açılabileceği, aynı yasanın 15. maddesinin 1/e bendinde ise, dilekçeler üzerinde yapılan ilk incelemede, idari merci atlandığının belirlenmesi durumunda, dilekçelerin görevli idare merciine gönderilmesine karar verileceği kuralı bulunmaktadır.
Zararın karşılanması isteğiyle idareye başvurmadan dava açtığınız anlaşılmaktadır.
Gerek 2577 sayılı Yasanın belirtilen maddeleri gerekse 15.3.1979 gün ve 1979/5 sayılı Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı uyarınca kişilerin yasada belirtilen süreler içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeden idari yargı yerinde dava açılması idari mercii atlanması olarak nitelendirilmektedir.
Bu durumda, davacının idari başvuru yollarını tüketmeden dava açarak idari merci tecavüzünde bulunduğu anlaşıldığından, dava dilekçesini ilgili idereye göndermesi gerekirken, davanın idari başvuruda bulunulmadığı gerekçesi ile reddine karar veren İdare Mahkemesi kararı yanlıştır.
Bu durumda kararı ilk kararı temyiz etmenizi, ilk kararın temyiz etme süresini geçirmiş iseniz ikinci kararı temyiz etmenizi öneririm. Zira, idari yargı yeri görevsiz mahkeme kavramı içine girmez. Görevcsiz yargıda açılan davadan kasıt adli yargıdır.