Mesajı Okuyun
Old 16-04-2008, 12:51   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/6186
Karar: 2006/5945
Karar Tarihi: 22.05.2006

ÖZET: Bankalarda bulunun mevduat ve bu cümleden sayılan emanet ve alacakların 10 yıl sonra zamanaşımına uğraması, bankaca gerçekleştirilecek tebligatın yapılması koşuluna bağlıdır. Başka bîr anlatımla, sahipleri hakkında bu yönde uygulama ya­pılmadan banka nezdinde ki hakları ve alacakları kendiliğinden zamanaşımına uğramaz.

(4389 S. K. m. 10) (5411 S. K. m. 62) (818 S.K. m. 125) (Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik m. 35)

Taraflar arasında görülen davada Aksaray Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 04.11.2004 tarih ve 2004/408 - 2004/544 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı ve­kili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S.Ç. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisin­deki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra, işin ge­reği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili, Alman Yasal Emeklilik Sigortası primlerini hak eden müvekkiline ulaştırıl­mak üzere yurtdışından gönderilen havalenin davalı bankanın Aksaray Şubesindeki hesabında gözükmediğini, müvekkilinin oyalandığını, yaptıkları araştırmaya göre ......... Bankası'nın kayıtlarından, paranın önce Kayseri..........Bankası Şubesi'ne, oradan da davalının Aksaray Şubesine gönderildiğinin anlaşıldığını, müvekkiline hiçbir bildiri ve haber verilmediğini ileri sü­rerek, 15.539.13 EURO'nun faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili 1988 yılında hesaptan işlem yapan davacının, dava konusu paranın hesapta bulunmadığını bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı düştüğünü, davacının iyi niyetli olmadı­ğını, kaldı ki, davanın B.K.'nun 125'inci maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, dosya kapsamına göre davacının 1988 yılında gönderildiğini iddia ettiği havalenin bankaya ulaştığı halde, hesapta bulunmadığına ilişkin davanın B.K.'nun 125'inci maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacı vekili, Alman Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından müvekkilinin davalı banka şubesindeki hesabına havale edilen, bankaya ulaşan ve hesabına geçen paranın müvekkiline ödenme­diğini, müvekkilinin oyalandığını, hiçbir bildiride ve açıklamada bulunulmadığını ileri sürerek, bu bedelin tahsilini istemiştir. Davalı vekili ise, öncelikle davanın zamanaşımına uğradığını be­lirterek, reddine karar verilmesini istemiştir.

Uyuşmazlık, iddianın ileri sürülüş biçiminin doğru olması halinde, davacı adına yatan para­nın tahsili isteminin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasındadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 10/4'üncü maddesinde, "Her türlü mevduat, ema­net ve alacaklardan en son talep, işlem veya mudiin herhangi bir şekilde yazılı talimatı tarihin­den başlayarak 10 yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tabidir. Zamanaşımına uğrayan mevduat, emanet ve alacaklar fona gelir kaydedilir. Bununla ilgili esas ve usuller kurulca belirlenir" hükmüne yer verilmiştir.

Bu madde uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından 27.06.2001 günlü Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe konulan Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkındaki Yönetmeliğin 35'inci maddesinde, hak sahiplerinin uyarılmasının iadeli taahhütlü bir mektupla yapılması hüküm altına alınmış, bu bildirimden itibaren 3 ay içinde sahip veya mirasçıları tarafından aranmayan mevduat, emanet ve alacaklarının bu sürenin bitiminde Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na gelir kaydedileceği öngörülmüştür.

Açıklanan yasa hükümleri karşısında bankalarda bulunun mevduat ve bu cümleden sayılan emanet ve alacakların 10 yıl sonra zamanaşımına uğraması, bankaca gerçekleştirilecek tebligatın yapılması koşuluna bağlıdır. Başka bîr anlatımla, sahipleri hakkında bu yönde uygulama ya­pılmadan banka nezdinde ki hakları ve alacakları kendiliğinden zamanaşımına uğramaz. Esasen dairemizin uygulamaları da bu yöndedir.

O halde, mahkemece, önce iddianın ileri sürülüş biçiminin ve somut olayın iddia edilen gerçekleşme şeklinin kanıtlanıp kanıtlanmadığı üzerinde durulması, kanıtlandığı taktirde, davanın mevduat hesabındaki paranın zamanaşımına uğratılması ve bu nedenle ödenmemesi ile ilgili ol­duğunun kabulü ile zamanaşımı yönünden özel hüküm niteliğindeki 4389 sayılı Bankalar Kanu­nu'nun 10/4'üncü maddesi çerçevesinde ele alınması, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda araştırma yapılarak davacının parasının zamanaşımına uğrayıp uğramadığının tespiti ile sonucu­na göre bir karar verilmesi gerekirken, B.K.'nun somut olaya süre yönünden uyan ancak, koşul­ları yönünden farklı ve de genel hüküm niteliğindeki 125'inci maddesine dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiş­tir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.05.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)