Mesajı Okuyun
Old 23-10-2012, 09:53   #2
Av.Tuğba Elmas

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

11.Hukuk Dairesi
Esas: 1981/2329
Karar: 1981/2988
Karar Tarihi: 11.06.1981
ALACAK DAVASI - KOOPERATİF TAŞINMAZLARINA YÖNELİK SATIM VE İNŞA İŞLERİNDE YOLSUZLUK YAPILDIĞI İDDİASI - ORTAĞIN ŞİRKETİ DAVA ETME HAKKININ BULUNMASI - ŞİRKET LEHİNE HÜKMEDİLECEK TAZMİNATTAN YAPILACAK HESAPLARA GÖRE PAYIN İSTENMESİ - EKSİK İNCELEME
ÖZET: Dolayısıyla zarara uğrama halinde dahi ortağın şirkete karşı dava açma hakkının tanınması gerekir. Şöyleki, yöneticilerin şirkete verdiği ve ortakların dolayısıyla uğradıkları zararlar varsa, davacıların bu zarar karşılığı tazminatı kendi adlarına istediklerini beyan etmelerinin, madde hükmü karşısında, hukuki bir değeri yoktur ve bu beyana dayanarak davanın reddi usulsüzdür. Ortağın dava açması halinde, tazminatı kendine de istese, mahkeme şirketin zararını tespit ettiği takdirde tazminatın şirkete verilmesine karar vermekle mükelleftir. Bu tazminatın şirkete verilmesi halinde, şirket mevcudu artacak ve eğer kooperatif şirket gelir gider farkı ve faiz dağıtan bir şirket ile ortak bu dava sonunda şirket lehine hükmedilecek tazminattan yapılacak hesaplara göre kendine düşecek payı istemek hususunda şirketi de dava etmek hakkını haiz bulunacaktır. Bu husus üzerinde durulmadan ve eksik inceleme ile verilen karar bozulmalıdır.
(6762 S. K. m. 309, 336, 340) (1163 S. K. m. 16, 23, 38, 53, 62, 98)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı (Ankara Birinci Asliye Ticaret mahkemesi)nce verilen 30.1.1981 tarih ve 258/21 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar avukatı tarafından istenmiş olmakla, duruşma için tayin edilen 2.6.1981 gününde davacı avukatı A.Rıza Erdim ile davalı avukatı İbrahim Köylüoğlu gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacılar vekili, davalı kooperatifin yöneticisi ve deneticisi olan davalıların, kooperatif taşınmazlarına yöneticisi ve denetçisi olan davalıların, kooperatif taşınmazlarına yönelik satım ve inşa işlerinde, mahkemece verilen iptal kararıyla ortaklıkları süren vekiledenleri zararına yolsuzluk yaptıklarını bildirerek, toplam 600.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekili, kooperatifin böyle bir borcu olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, kooperatifler hakkında da uygulama olanağı bulunan TTK. nun 309/1. maddesi hükmü uyarınca, yönetim kurulu üyeleriyle deneticilerin sorumlulukları nedeniyle hükmolunacak tazminatın şirkete verilmesi gerektiği, oysa dava dilekçesi ve son oturumda tazminatın davacılara verilmesinin istenmesi nedeniyle bu konudaki davanın sırf bu yönden, kooperatif hakkında açılan davanın ise genel kurula başvurulmadan doğrudan dava açılamayacağı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

1 - Kooperatifler Yasasının 23. maddesinde de belirtildiği gibi ortaklar hak ve borçlarında eşittirler.Hiç bir yasal neden olmadan bu eşitliğin bozulması, yöneticileri sorumlu duruma düşürür.

Diğer yandan, yine aynı Yasanın 62/3. maddesi hükmüne göre, kooperatif yönetim kurulu üyeleri ve koopretarif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar. Madde, TTK. nun 309/1 ve 340. maddelerindeki şekilde, tazminatın şirkete ait alacağına dair bir hüküm de taşımadığına göre, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarından dolayı kim zarara uğramışsa, ister kooperatifin kendisi, isterse ortak veya alacaklı olsun, bunların, yöneticileri dava etmek ve tazminatı kendi adlarına istemek haklarının varlığı kabul edilmelidir.

Diğer yandan 1163 sayılı Kooperatifler Yasasının 98. maddesi göndermesi ile TTK. nun anonim şirketlere ilişkin hükümleri uygulanacak olsa dahi, TTK. nun 309. maddeki ortakların dolaylı zarara uğramaları ile 336. maddedeki doğrudan doğruya zarara uğramış olmaları halini birbirinden ayırmak ve bazı hallerde istenen tazminatı doğrudan doğruya ortak veya alacaklıya vermek gerekir.

Gerçekten, TTK. nun 340. maddesine iyi bir yorum getirilmesi gerekmektedir. Bunun için de TTK. nun 309. ve 336. maddelerini dikkatle gözden geçirilmesi lüzumludur. TTK. nun 309/1. maddesi incelendikte burada şirketin uğradığı zararlardan söz edildiği görülmektedir. diğer bir deyimle ortak veya alacaklılar direkt zarara uğramamışlardır. Şirketin zarar etmesi nedeni ile ortak veya alacaklıların dolayısıyla bir zarara uğramaları sözkonusudur. İşte bu halde dahi kanun koyucu, şirket ortak veya alacaklısına dava hakkı tanımış ve fakat zarara uğrayan şirket olduğu cihetle, ortak veya alacaklının açacakları davada bir zarar tespit edilirse tazminatın şirkete verileceği hükmünü getirmiştir. TTK. nun 336.maddesinde ise, şirket yöneticilerini şirket, ortak ve alacaklılara karşı doğrudan doğruya olan sorumlulukları düzenlemiştir. Yani ortak veya alacaklı doğrudan doğruya bir zarara uğramışlarsa, bu hususta dava açabilirler ve tazminatı kendilerine istiyebilirler. TTK. nun bu hükümlerinin alındığı İsviçre Borçlar Yasasının bu konudaki uygulaması da bu yöndedir, çünkü dikkat edilecek bir husus da TTK.nun 336. maddede kanun koyucu dava yönünden hiç bir sınırlama getirmemiş, konunun hallinde BK. nun 41 ve devamı maddelerinin yeterli olacağı düşünülmüştür. denilmektedir. (F. De Steiger, Le Broit Des Societe Amonymes En Suisse, 1973, Sh. 301, 301), (Doğrudan doğruya ve dolayısıyla zarar için bk. Dr. Turhan Tan, Anonim Şirketlerde idare meclisi azalarının Hukuki mesuliyeti, Sh. 42 vd.) O halde, ortak veya alacaklının tazminatı kendi adlarına isteme haklarının mevcudiyetini kabul etmek gerekir. O şartla ki kendileri doğrudan doğruya bir zarara uğramış olsunlar. Bu durumda, TTK. nu 340. maddesinin yukarıda açıklanan ve kabul edilen duruma göre yorumlanması gerekir. İsviçre metninde mevcut olmayan TTK. nun 340. maddesine göre, 336. madde gereğince yönetim kurulu üyelerine yöneltilen sorumluluk hakkında 309. madde hükmü de uygulanır. Bu kere 340. maddede 309. maddenin tüm olarak uygulanacağını göstermemiş, sadece 309. maddenin sorumluluğa ait hükümlerinin tatbik edileceğini belirtmiştir. Tazminatın şirkete veya ortağa verilmesi (tazminatı, yönetici, her iki halde de, ödeyeceğine göre), sorumluluk hükümleriyle ilgili değildir. İkinciside, ortağın veya alacaklının doğrudan doğruya uğradığı zarardan doğan tazminatın şirkete verilmesinin bir anlamı da olamaz. Üstelik bu halde alınacak bir tazminatın değeri de kalmaz, şöyleki ortak 50.000 liralık bir zarara uğradığını ispat etmiş olsa, ve bu tazminat şirkete verilse, şirketin 100 ortağı olduğu kabul edilecek olursa, ortağın eline uğradığı 50.000 liralık zarar karşılığı 500 lira geçecektir ki bunun da kabul edilebilecek bir sonuç olmadığı meydandadır.Bu durumda,TTK.nun 340. maddesindeki 309. maddeye yapılan göndermenin sadece sorumluluk halleriyle sınırlı olduğunun ve 309. maddedeki "hükmolunacak tazminat, şirkete verilir" hükmünün 336. maddedeki doğrudan doğruya zarar hallerine uygulanmayacağının kabulü gerekmektedir. Çünkü 340. maddedeki 309. maddeye gönderme mutlak değil, sınırlı bir göndermedir (Aksi fikir, Dr. Turhan Tan age. Sh. 44, 45). O halde olayda davacıların doğrudan doğruya uğradıkları bir zarar bulunup bulunmadığını araştırmak ve bu husus tespit edilirse yöneticilere ve TTK. nun 359. madde gereğince denetçilere karşı açılmış olan davanın kabulü ile hükmün davacılar yararına tesis edilmesi gerekir.

2 - Mahkeme, kooperatif hakkında açılan davayı da, Kooperatifler Yasasının 16 ve 53. maddeleri dışında kalan haller için ortağın şirketi dava etme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Oysa aynı Yasanın 98. maddesi hükmü gereğince Kooperatifler Yasasında aksine hüküm bulunmadıkça anonim şirket hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Anonim şirketler hukukunda ise , bir ortağın şirketi dava etmesine engel bir hüküm yoktur. Örneğin blançonun yanlış düzenlendiği, ortaklara ve dolayısıyla kendine düşen kar payının daha fazla olması gerektiğini ileri sürerek bir ortağın dava açması mümkündür.

Bundan başka, TTK.nun 309. maddesindeki gibi dolayısıyla zarara uğrama halinde dahi ortağın şirkete karşı dava açma hakkının tanınması gerekir. Şöyleki, yöneticilerin şirkete verdiği ve ortakların dolayısıyla uğradıkları zararlar varsa, davacıların bu zarar karşılığı tazminatı kendi adlarına istediklerini beyan etmelerinin, madde hükmü karşısında, hukuki bir değeri yoktur ve bu beyana dayanarak davanın reddi usulsüzdür. Hakim, yerleşmiş içtihatlar gereğince de, yasaları re'sen uygulamakla yükümlüdür. Ortağın TTK. nun 309. maddesine göre dava açması halinde, tazminatı kendine de istese, mahkeme şirketin zararını tespit ettiği takdirde tazminatın şirkete verilmesine karar vermekle mükelleftir. Bu tazminatın şirkete verilmesi halinde, şirket mevcudu artacak ve eğer kooperatif şirket gelir gider farkı ve faiz dağıtan bir şirket ile (Koop. K. 38) ortak bu dava sonunda şirket lehine hükmedilecek tazminattan yapılacak hesaplara göre kendine düşecek payı istemek hususunda şirketi de dava etmek hakkını haiz bulunacaktır. Bu husus üzerinde durulmadan ve eksik inceleme ile verilen karar da bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, 3000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.6.1981 tarihinde karar verildi.