Mesajı Okuyun
Old 19-03-2018, 15:48   #2
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Meslektaşım merhaba,

Tatsız bir olay yaşamışsınız. Maalesef bu şekilde vekilini egale ederek, "avukata para ödemeyeyim" düşüncesi ile hareket eden çok insanla karşılaşıyoruz... Bu durumda avukatın yapmış olduğu araştırmalar, emek, zaman, mesai kaybı olacağı tartışılmaz bir gerçek.

Müvekkiliniz ile yaptığınız herhangi bir yazışma, sürece ilişkin bilgilendirme var mı acaba?

Bu konuda özelikle Avukatlık Kanunu m. 165 ve 174 önemli. Haksız azil ve tarafların kendi arasında sulh olması konularındaki Yargıtay kararlarını iyice inceleyin derim.

Alıntı:
ÜCRET DOLAYISİYLE MÜTESELSİL SORUMLULUK

Madde 165.- (Değişik: 4667 - 2.5.2001 / m.78) İş sahibinin birden çok olması halinde bunlardan her biri, sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf avukat ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar.

AVUKATIN İŞİ TAKİPTEN VAZGEÇMESİ, AZLİ VE ÜCRETİN GÜNÜNDE ÖDENMEMESİ

Madde 174 - Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır.

Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır.

1- Müvekkilinizin sizi işin takibi konusunda yetkilendirmek üzere vekaletname verdiği açık. Ücret sözleşmesi imzalanmamış olsa bile işi takip etmeniz konusunda bir irade var ki size vekaletname verilmiş.

2- Arabuluculuk yoluna başvuru, belirttiğiniz dava türünde dava şartı olduğuna göre, siz de arabulucuya başvuruda bulunduğunuza göre işi takip ettiğiniz açık. Bu aşamada azledilmiş olmanız ve tarafların kendi aralarında haricen sulh olması aslında kötüniyete bir göstergedir diye düşünüyorum.

3- Müvekkilinizle aranızda yazılı ücret sözleşmesi bulunmadığından ancak ve ancak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin esas alınabileceğini düşünüyorum.

4- Para ile ölçülebilen bir değer ortaya çıktığından, bunun üzerinden kademeli vekalet ücreti takdir edilebileceğini düşünüyorum.

5- Davayı da geçtim, arabuluculuk sürecinde müvekkiliniz adına katılım sağlayabilseydiniz, müvekkilinizden yine -en azından-
Asgari Ücret Tarifesi bazında vekalet ücretine hak kazanabileceğiniz de bir gerçek.


Ancak bu dava, pek kolay bir dava olmayacaktır. Zira alenen hak kazanılan vekalet ücreti alacağına ilişkin davalarda dahi oldukça absürd kararlar ile karşılaşmışlığım var. (Vekili sıfatı ile takip ettiğimiz dava lehe karara çıkacakken müvekkilimiz olan asilin, bize haber vermeden haricen karşı tarafla sulh olduğu ve ardından takip ettiğimiz davadan feragat ettiği bir dava dosyasına ilişkin ücret alacağı dosyamız yaklaşık 3 yıl sürmüştü, hakime derdimizi 3 yılda anlatabildik!)

Açıkçası böyle bir dava açmanız halinde nasıl bir kararla karşılaşacağınıza dair net bir fikrim olmamakla birlikte, ortada kötüniyet olduğu, müvekkilinizin sizi ücretinizden mahrum bırakmak istediği ve siz işi takip etmekte iken bu yola başvurduğu açık. Sanırım yerinizde olsam, sonucun olumsuz olabileceği riskini de göze alarak dava açardım. Sırf mesleğin onuru için bile olsa bunu yapardım. Çünkü bu şekilde insan kullanmaya çalışanlara oldukça tepkiliyim.

Bir de naçizane öneri: Asla ücret sözleşmesi imzalamadan iş yapmayın. Bu olay bundan sonrası için size örnek teşkil etsin.

Geçmiş olsun.

Saygılar,