Mesajı Okuyun
Old 08-12-2006, 18:57   #50
Selçuk Kurt

 
Varsayılan

AVUKATLIK SINAVINA NEDEN KARŞI ÇIKTIK?

(Türkiye Barolar Birliği Yönetimi’ne Cevabımız)

2002 yılından sonra ülke gündemine tekrar giren “Avukatlık Sınavı” tartışmalarının doğrudan muhatabı ve tarafı olan biz stajyer avukatların sesine kulak vererek, buraya gelen basın mensuplarına teşekkür ederiz. Son günlerde stajyer avukatların da meslek örgütleri olduğuna inandığımız bazı Barolar ve TBB tarafından yapılan açıklamalar, bizleri hayretler içinde bırakmaktadır.



Onlar Ne Diyor?

TBB ve birçok baro, bir süredir meslekte kalitenin artması için sınavın şart olduğunu; zaten Dünyanın her yerinde avukatlık sınavı yapıldığını söylüyor. Yürüttükleri basit mantığa göre yurt dışında sınav varsa, burada da olmalı. Bizce bu meseleye bu kadar şekilci yaklaşılmamalıydı. Meselenin çözümü daha derinlerde, hukuk eğitiminin kendisindedir.



TBB Başkanı Özdemir Özok’un, 21 Kasım 2006 tarihli basın açıklamasında avukatlık sınavını kaldırmaya yönelik yasa teklifinin “başka bir şey olamazsam avukat olurum” yaklaşımını teşvik ettiği şeklindeki söylemi ise, son derece talihsiz bir ifade olmuştur. Savunma mesleğini bilerek seçen ve bu mesleğe dair idealler taşıyan bizler, bu uygunsuz yakıştırmayı kabul etmiyoruz. Sayın Özok’un basın açıklamasının devamında ifade ettiği, “ülkede seçilmiş diktatörlükler yaratılmak istendiği; demokrasi, insan hakları, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü gibi temel kavram ve ilkelerin sadece birer araç olarak algılanmak istendiği” şeklindeki görüşüne katılmamak mümkün değil. İşte biz de ‘seçilmiş diktatörlük’ benzetmesine, meslek örgütümüz (!) olan TBB bağlamında aynen katılıyoruz.



Yıllardır tartışılıyor olmasına rağmen, avukatlık sınavının hangi amaçla yapılacağını anlatan doyurucu bir gerekçenin TBB tarafından halen sunulamadığını üzülerek görmekteyiz. Ortaya konan tek gerekçe, mesleki “kalite”nin yükseltilmesidir.



Aynı muhteşem(!) gerekçe, 13.11.2006 tarihinde Muğla’da yapılan Bölge Barolar toplantısında dokuz baro tarafından da dile getiriliyordu. Onlara göre sınavın ertelenmesine ya da kaldırılmasına dönük bir yasa değişikliği, meslekte yozlaşmaya neden olacaktı. Bu itibarla sınavı ertelemeye dönük girişimlerden vazgeçilmeliydi. Doğru ya, bugüne kadar mesleği yozlaştıranlar, avukatlığa henüz başlamış stajyerler ve daha başlamamış öğrenciler değildi de, kimdi? (!)



Peki Ya Biz Ne Diyoruz?

<!--[if !supportLists]-->1. <!--[endif]-->Üniversite eğitiminde kaynak yetersizliği, akademik kadro açısından nitel ve nicel yetersizlik, üniversiteler arası eşitsizlik, anti-demokrasi ve bilimsel sefalet gibi sorunlar mevcutken, avukatlık sınavının tek başına meslekte nitelik sorununa çözüm getireceğini savunmak, ütopik bir tavırdır. Mesleki nitelik sorunu, ancak meselenin köküne, YÖK düzeninin yarattığı üniversite eğitimine inerek çözülebilir.



<!--[if !supportLists]-->2. <!--[endif]-->Meslekte nitelik artışının bir diğer yolu, var olan avukatlık stajının niteliğinin artmasından geçmektedir. Halihazırdaki staj süreci, çok verimsiz, plansız-programsız ve alt yapısı hazırlanmamış durumdadır. Belli bir ciddiyetten ve bilimsellikten uzaktır. 6 aylık adliye stajında yapılan en anlamlı şey, dava izleyicisi olmaktır. Staj merkezlerinde verilen dersler ise okulun tekrarı niteliğindedir; en iyi ihtimalle “anı aktarımı”nı geçmemektedir. Ayrıca her ilde staj eğitim merkezi yoktur; TBB bu konuda üzerine düşen görevi yine yerine getirmemiştir ve bu durum sınava tabi stajyerler arasında bir eşitsizlik yaratacaktır.



<!--[if !supportLists]-->3. <!--[endif]-->Mesleki ‘kalite’ , sosyal gerçeklikten kopuk olarak, alt yapısı düşünülmemiş bir sınav getirmek gibi biçimsel ve kolaycı yöntemlerle arttırılamaz. Aslında sorun, insani nitelik sorunudur ve tahmin edildiğinden daha büyük, toplumsal, ekonomik, siyasi nedenlere dayanmaktadır. Ve bu sorun, yüzeysel bir bakış açısını yansıtan “mesleki kalite” penceresinden bakarak çözülemez. Buradan soruyoruz: Ülkede insani ‘kalite’, insani nitelik sorunu varsa; bu soruna bir “Vatandaşlık Sınavı” yapılarak mı çözüm bulunacaktır? Eğer öyleyse, bu sınavın da diğerlerinin yanına eklenmesini öneriyoruz (!)



<!--[if !supportLists]-->4. <!--[endif]-->Avukatlık sınavıyla asıl amaçlanan, mesleki niteliği arttırmak değil, nicelik birikmesinin önüne geçmektir. Son 20-25 yılda boş görülen her yere bir ‘tabela üniversitesi’ yerleştirilmiş; alt yapı ve akademik kadro sorunlarının üzerinden atlanarak, hukuk fakültesi sayısı arttırılmıştır. Bir de buna, devlet okullarından transfer edilen hocalarla kurulan ve mantar gibi çoğalan özel hukuk fakülteleri eklenmiştir.

<!--[if !supportLists]-->5. <!--[endif]-->Eğer sınavla amaçlanan gerçekten “kaliteyi arttırmak” ise, bunun daha kökten ve kalıcı çözümleri vardır. Eğer asıl amaç, mesleki niteliği arttırmak değil, sayısı hızla çoğalan avukatlara bir sınır getirmekse, bu sayı artışının sorumlusu, o okullarda okuyan öğrenciler değildir. Üniversiteler, siyasi iktidarların seçim malzemesi olarak, çıkar çevrelerinin ihtiyaçlarına göre değil, toplumun gerçek ihtiyaçları gözetilerek kurulmalıdır.



Mesleki Vesayetten Daha Büyük Bir Tehlike, Siyasi Vesayettir!



Anlattığımız nedenlerle Avukatlık sınavına karşı çıkarken ve konunun yasal bir düzenlemeyle çözümünü Siyasi İktidardan talep ederken, bu konunun hükümet ve TBB yönetimi arasında bu denli dar bir siyasi çekişme malzemesi yapılabileceğini düşünmemiştik doğrusu.



Ne yazık ki TBB Başkanı ve bir takım baro yönetimleri, Avukatlık sınavının kaldırılması talebimizi hayata geçirmek üzere yasa tasarısı hazırlayan İktidar Partisi grubu ile başka siyasi çekişmelerini hatırlayıp, avukatlık sınavının kaldırılmasına ilişkin yasa teklifini bu çekişmeyle özdeşleştirmiştir. 21 Kasım tarihli açıklamasında TBB Başkanı Özok, bu sınavın kaldırılmasını savunmayı laiklik ve çağdaşlık karşıtı olmaya denk getirecek bir sonuç çıkaran talihsiz-haksız bir açıklama gerçekleştirmiştir. Bizim işimiz, siyasi iktidar adına cevap vermek değildir. Olamaz da…



Ancak kendi adımıza, avukatlık sınavının kaldırılmasını talep eden asıl öznenin, sorunun asıl muhatabının, stajyer avukatların temsilcileri olarak, bu tartışmanın tarafı olmadığımızı ilan etmek isteriz. TBB başkanı, konuyu bağlamsız şekilde başka yerlere çekmeye, bu konudaki duyarlılık üzerinden kendisini ve avukatlık sınavını meşru göstermeye çalışmaktadır. Bu yaklaşımı, siyaseten ve etik açıdan uygun bulmadığımızı belirtmek istiyoruz.



Kendisine şu cevabı vermekle yetiniyoruz: Bahsettiğiniz Hukukun üstünlüğü, insan hakları, demokrasi kavramları; yalnızca elemeye, ezbercileştirmeye, tektipleştirmeye dönük; dayanışma ruhu yerine, rekabet kültürünü yaratmaya yönelen bir sınavla hayata geçemez. Tersine bu kavramlara zarar veren, verili haliyle avukatlık sınavının kendisidir.


Bizler, her ne kadar talebimizi gerçekleştirirse gerçekleştirsin, mevcut iktidar partisine özel bir minnet borcu duymadığımızı ifade etmek istiyoruz. Olması gereken politikalar bağlamında konuşursak, siyasi iktidar, aslında kendisinden beklenen görevi yerine getirmektedir bu süreçte.

Talebimizin hayat buluyor olması, tümüyle gelinen siyasi çekişme ortamının sonucu olacaksa da, bu durum böyledir. En iyimser anlatımla Yürütme, halkın bir bölümünün önemli bir sorununu çözüyorsa, bu zaten onun temel görevidir. Ve bizler, savunma mesleğinin en büyük tehlikesinin, avukatlık sınavından çok daha büyük bir tehlikenin parçası olamayız: Mevcut siyasi iktidarın vesayeti altına girmek. Çünkü bu, mesleki bağımsızlığın karşı karşıya olduğu en büyük sorundur.



Dolayısıyla, Avukatlık sınavı konusunda tümüyle mesleğe aykırı bir tutum alan TBB ile biz genç hukukçuların tartışması, bir meslek ve örgüt içi tartışmadır. Meslek içi hiyerarşiye karşı çıkıyor olmak, meslek örgütüne karşı başka odaklarla ittifak kurmamızı gerektirmez, haklı da göstermez. İktidar Parti Grubu ile kimi görüşmeler yapmış ve taleplerde bulunmuş olmak da ittifak kurmak değil, talepkar olmaktır. Ve biz halen taleplerimizin arkasındayız.



Aynı nedenlerle tüm bu siyasi kesimlerden, AKP ve CHP’den, süreç içerisinde karşımızda yer alan TBB’den bağımsız, alternatif, demokratik bir üçüncü taraf olarak, bağımsız bir hukukçu kolektifi olarak, bu bağımsız açıklamayı basınla ve kamuoyu ile paylaşırız. Saygılarımızla…