Mesajı Okuyun
Old 15-04-2007, 17:41   #12
av.murat kalkan

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 1998/10173
K. 1998/12105
T. 24.11.1998
• NİŞAN SÖZLEŞMESİ ( İradelerin Karşılıklı Olarak Açıklanması )
• İSPAT YÜKÜ ( Nişanlı Olduğunu İddia Eden Tarafın )
• HEDİYELERİN İADESİ ( Karşılıklı Verilen Mutad Dışı )
• MUTAD DIŞI HEDİYELER ( O Yerdeki Adetlere ve Bilirkişilere Göre )
• NİŞANIN BOZULMASI ( Verilen Mutad Dışı Hediyelerin İadesi )
• EVLENME VAADİ ( Tarafların Beyan ve Davranışlarına Göre )
743/m.82,86
818/m.1
ÖZET : Nişan, birbirleriyle evlenmek isteyen kadın ve erkeğin bu konudaki iradelerini açıklamalarıyla meydana gelen bir sözleşmedir. İrade beyanı şekle bağlı olmadığından, ne tür davranışın evlenme vaadi olduğu hususunun Mahkemece tarafların beyan ve davranışları, kişisel durumları ve bağlı oldukları çevreye göre takdir edilmelidir.

Nişan bozulması halinde mutat dışı verilen hediyelerin iadesi gerekir.

DAVA : Asıl dava dilekçesinde 11.839.600.000 lira değerindeki nişan hediyelerinin aynen ya da bedelinin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili, karşı dava dilekçesinde 100.000.000 lira maddi, 100.000.000 lira manevi tazminatının tahsili istenilmiştir. Mahkemece karşılık davanın reddine asıl davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.

KARAR : Davada; tarafların 1977 yılının Temmuz ayında nişanlandıkları, bu süre içerisinde davalıya çeşitli hediyeler alındığı, onun adına ev kiralanıp döşendiği iddia edilerek; 20 bin Amerikan Doları karşılığı 3.839.600.000 lira, davalının evinde bulunan eşyaların bedeli olarak 3.000.000.000 lira, ayrıca davalı adına alınan otomobilin aynen alınması, mümkün olmazsa bunun da bedeli olan 5.000.000.000 liranın tahsili istenilmiş, davalı; taraflar arasında nişanlanmanın sözkonusu olmadığını, bu sürede sadece arkadaşlık ettiklerini, arkadaşlık süresinin bitmesiyle kendisine verilen giyim eşyası ve mücevheratı iade ettiğini savunarak davanın reddini dilemiş, mahkemece taraflar arasında nişan ilişkisinin kurulduğu var sayılarak davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Nişanlanma sözleşmesi, birbirleriyle evlenmek isteyen kadın ve erkeğin nişanlanma hususundaki iradelerini açıklamalarıyla meydana gelir. Taraflar iradelerini şekle bağlı veya üstü örtülü ( zımni ) olarak açıklayabilirler. ( BK. mad.1 ). Evlenme vaadi açık olmadığı takdirde hangi sözlerin ve davranışların buna delalet edeceği çevrede hakim olan telakkilere, tarafların kişisel durumlarına ve bağlı oldukları sosyal tabakaya göre belirlenir.

Bununla beraber nişanlanmadaki sınırsız serbesti "nişan" ile "flört" arasındaki farkı ortadan kaldırmamalıdır. Bu nedenle nişanlanmanın mevcut olup olmadığına karar verebilmek için "iki tarafın evlenme vaadini taşıyan iradelerinin karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklanmış olunması" hususu araştırılmalıdır. Bu itibarla sadece ve yalnız beraber yaşama, metres hayatı sürme vs. nişanlı olmaya yetmez.

Nişanın varlığı bazen, o ülkede geçerli örf ve adetin aradığı hususların gerçekleşip gerçekleşmemiş olmasına göre değerlendirilir; fakat örf ve adete uygun olarak yapılmayan bir nişanlanma da geçerli sayılmalıdır.

Nişanlanma sözleşmesinin varlığını ileri süren taraf bunu ispat ile yükümlüdür. Prof. TUOR'un da belirttiği üzere: "Nişanlılık, nişanlıların ileride evlenmeyi isteme hususundaki rıza beyanlarının mücerret mutabakatı ile meydana gelir, Kanun buna nişanlanma akdi der. Binaenaleyh nişanlanma hiç bir şekle bağlı değildir. O basit rızai bir aktidir. Şüphesiz burada da vakıadan haklar çıkarmak isteyen taraf, onu ispata mecburdur. Ancak bu isbat, yazılı vesika, şahitler, yüzük teatisi vs. gibi herhangi bir tarz ve delil ile olabilir" ( Tuor, İsviçre Borçlar Kanununun Federal Mahkeme İçtihatlarına Göre Sistemli İzahı, çev. Amil Artus, Ank. 1956, sh. 123 ).

Tarafların hukuksal biçimde nişanlı olmamaları ve de evlilik dışı olarak bir araya gelmeleri ve bir süre karı - koca gibi yaşamalarını sağlamak için verilen şey, bir başka anlatımla evlilik dışı yaşamayı sağlamak amacı ile verilen şey geri istenilemez. İktisapta bulunan kimsenin de haksızlık veya ahlaksızlıkla hareket etmiş bulunmasının geri alma bakımından bir önemi yoktur. Zira burada "iki tarafta ahlaka aykırı hareket etmişse zilyet tercih olunur" kuralı caridir.

Davaya konu olan olayda; davacı erkeğin 1946 doğumlu bir iş adamı, davalının ise 1977 doğumlu Üniversite öğrencisi olduğu, davacının kendi oturduğu yer dışında başka bir ev kiralayarak bu eve bir takım eşyalar alıp davalıyı oturttuğu, birlikte Marmaris'e tatile gidip bir süre yaşadıkları yine İngiltere'de birlikte 8 10 gün kaldıkları ve bu arada davalıya bir kısım hediyelerin verildiği anlaşılmaktadır.

Dinlenen davacı tanıkları, tarafların kendilerini nişanlı olarak tanıttıklarını beyan etmiş iseler de, bu tanıklardan Tufan, bir hazırlık tahkikatı nedeniyle 28.11.1997 tarihinde alınan ifadesinde davalıyı kasdederek, "daha sonra bu kızla ben özel olarak görüştüm ve kendisi İbrahim beyi sevmediğini ve parası için onunla beraber olacağını bana söyledi..." şeklinde beyanda bulunmasına rağmen duruşmadaki tanıklığında bu sözlerden hiç bahsetmemiştir.

Mahkemece, tarafların gerçek amaçlarının evlenme vaadi ile yapılmış bir nişan sözleşmesi mi olduğu, yoksa davacının hukuka ve ahlaka aykırı bir sonuç elde etmek amacıyla mı hareket ettiğinin araştırılması gerekir. Bunun için de öncelikle tarafların Marmaris ve İngiltere'de beraber oldukları süre içinde karı koca gibi yaşayıp yaşamadıkları ( gerekirse otel kayıtları da incelenmek ve tanıklar da yeniden dinlenmek suretiyle ve özellikle tanık Tufan'ın anılan beyanı da kendisine okunarak ifadesi alınarak ) incelenmek suretiyle tesbit edilmelidir. Tarafların bu sürede karı koca gibi yaşadıklarının belirlenmesi halinde, Borçlar Kanununun 65. maddesine göre hukuk veya ahlaka aykırı bir sonuç elde etmek için verilen şeyler geri istenilemeyeceğinden dava reddedilmelidir.

Tarafların gerçek amaçlarının evlenme vaadi ile nişanlanma olduğu anlaşılır ise; nişanın bozulması nedeniyle Medeni Kanununun 86. maddesi gereğince verilen mutad dışı hediyeler belirlenip bunlardan iade edilmeyenlerin geri verilmesine karar verilmelidir.

Eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Kabul şekline göre de;

1- Davada, elden verildiği iddia edilen 20 bin Amerikan Doları'nın davalıya verildiği kanıtlanmadan bu talep hakkındaki davanın tamamının kabul edilmiş olması,

2- Davalının kullanmakta olduğu evde bulunan eşyaların değeri 27.4.1998 tarihli raporda 1.537.500.000 lira olarak açıklandığı halde bu eşyalar için -davalıya verildiği iddia edilen giyim eşyalarının değeri de dahil edilmek suretiyle3.000.000.000 liraya hükmedilmiş bulunması,

3- Davacı tanıkları Zahide, Kadriye, Tufan, davalının bir kısım giyim eşyalarını ve tek taşlı yüzüğü davacıya iade ettiğini diğer bir kısım tanıklar ( Fatma, Sultan ve Kadriye ) ise iade edilen bu eşyaların davacı tarafından tekrar davalıya verildiğini ifade etmelerine rağmen tanık sözleri arasındaki bu çelişki giderilmeden ve özellikle tarafların ayrılmasından sonra eşyaların hangi amaçla tekrar davalıya verildiği hususu üzerinde durulmadan ve geri verilen bu eşyaların değeri araştırılmadan davacının ibraz etmiş olduğu tercümesi yapılmayan faturadaki eşyaların bedelinin tamamına hükmedilmesi,

4- Medeni Kanununun 86. maddesine göre, nişan hediyesi olarak verilen mutad dışı hediyeler geri istenebileceğinden, mahkemece hangi hediyelerin mutad dışı olduğu hususunda bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) ve Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için dava tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 20.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 24.11.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.