Mesajı Okuyun
Old 18-12-2006, 02:58   #7
Av.Nevra BAŞKAL

 
Varsayılan

Gereken yerlere gereken başvurular yapıldı elbette... Ama günlerdir, bu ülkede avukatlık yapmanın neden gitgide bu kadar zorlaştığını düşünmeye başladım.

Artık, karşı tarafça bir emsal karar bildirildiğinde daire esas numarasından doğruluğunu sorgular, delil olarak dilekçeye bir karar eklendiğinde şüpheyle yaklaşıp, mahkemesinden böyle bir karar olup olmadığını sorar hale mi geleceğiz? Meslekte 5. yılım, ama en az 20 yıl daha böyle bir "paranoya"ya nasıl katlanabileceğim hakkında hiçbir fikrim yok...

Nedir bunun bedeli? Kaç para için insan mesleğini, kendi şerefini, mesleğinin onurunu ayaklar altına alır, halen bunun muhasebesindeyim...

Ve nedenleri elbette... "Açlık" mıdır, "açgözlülük" mü? "Hırs" mıdır, "kolaycılık" mı?

Adını hatırlayamadığım bir köşeyazarı "ahlakın adını "etik" koyduğumuzdan beri hafifledi anlamı. Düpedüz ahlaksızlık olan şeylere "etik dışı" diyerek, içini boşalttık "ahlak" sözcüğünün." yazmıştı bir yazısında... Toplum olarak çivimiz çıktı, menteşelerimiz dağıldı, "hukuk"a olan inanç yittiği gibi, toplumun düzenini sağlayan hiçbir kuruma insanların saygısı kalmadı. "Hukuka aykırılık", artık o kadar gündelik bir alışkanlığımız haline geldi ki, her türlü "düzenbazlık" meşrulaştı artık. Ankara Adliyesi'nde adam vurulabiliyor, başka bir adliyede halk linç girişiminde bulunabiliyor, hatta bir camide gerçekleştirilen linç hareketinin üstü kapatılabiliyor, hakimler emsal gösterdiğiniz bir Yargıtay kararına karşı "ben bu kararı biliyorum, hatır kararı bu" diyebiliyor, bir Yargıtay Başkanı "vicdan-cüzdan" ikilemini ikrar ederek, halkı kendi adaletini sağlama yönünde teşvik edebiliyor.

Tüm bunlardan avukatlar da payını almıştır elbet... Şaşırmak da ne kadar doğru ki?