Mesajı Okuyun
Old 13-05-2008, 16:13   #2
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,
Faturanın tarihinin(önceki tarihli ya da sonra tarihli olmasının) bu konuda bir etkisi olmadığını ve bu konudaki ispat yükünün hala sizde olduğunu düşünmekteyim. Zira faturaların birbiri ile herhangi bir bağlantısı da bulunmamaktadır. Kaldı ki fatura her zaman düzenlenebilecek nitelikte belgelerdendir. Bu nedenle önceki tarihli bir faturanın müvekkilinizce sonradan düzenlenmiş olup olmadığı Mahkemece de bilinemez. Karşı yanca kabul edilmeyen fatura içeriği mala dair teslimin tarafınızca ispatı gerekecektir. İçtihat araştırdım fakat maalesef sizinle doğrudan ilgili bir karar bulamadım. Ancak aşağıdaki karar yol göstericidir, çünkü faturanın malın teslimi konusunda delil niteliği bulunmadığından söz etmektedir. Haliyle karşı yanca teslim alındığı kabul edilmeyen fatura yönünden, malın teslim edildiğini sizin başka şekillerde ispat etmeniz gerekecektir.

T.C.
YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1988/7430

K. 1989/4953

T. 2.10.1989

•FATURA ( Malın Fiyat ve Teslimi Konusunda Delil Niteliği Olmaması )

• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Satış Fiyatı Taraflarca Belirlenmeyen Mal )

• SATIŞ FİYATI TARAFLARCA BELİRLENMEYEN MAL ( İlgili Kurumlar veya Bilirkişilerce Tesbiti )

• FİYAT BELİRLENMESİNDE USUL ( Satış Fiyatı Taraflarca Belirlenmeyen Mal )

818/m.209

6762/m.23


ÖZET : 1 ) Satış fiyatının taraflarca belirlendiğinin sabit olmaması nedeniyle BK.nun 209. maddesi hükmü gereğince malın cari fiyatının ilgili kurumlardan sorulmak veya uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanarak bir karara varılmak gerekir. 2 ) Davacının düzenleyip gönderdiği faturayı davalı ihbar yazısına ekli olarak iade etmiştir. Bu durumda faturanın malın teslimi yönünden delil niteliği olmadığı gibi fiyatları yönünden de bağlayıcılığı yoktur.
DAVA : Hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin, mal satımı nedeniyle davalıdan 2.753.850 lira alacağı bulunduğu halde yapılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline 2.753.850 liranın % 15 inkar tazminatı ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, daha sonra isteğini sadece alacağın tahsiline hasretmiştir.
Davalı vekili cevabında, müvekkilinin davacının gönderdiği faturayı ihtarname ile iade ettiğini, malların miktar, kalite ve fiyatlarının değişiklik arzettiğini gerçek borcunun 1.574,76 lira olduğunu bildirerek bu miktarın dışındaki kısım için davanın reddini istemiştir.
Mahkeme, davacının defterlerinin kapanış tasdiki olmadığı için lehine delil teşkil etmediği, davalı defterlerinde davacının dayandığı faturanın işlenmediği ve söz konusu faturanın iade edildiği, irsaliyelerde davalı teslim olunan imzasının bulunmadığı, tanıkların da malların tamamını teslime dair bilgilerinin noksan olduğu hatırlatılan yemin teklif haklarını davacı tarafın kullanmadığı gerekçesi ile davalı tarafından kabul edilen alacak ile bunun KDV`si toplamı 1.732.236 liranın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talep ile inkar tazminatı isteklerinin reddine karar vermiştir.
Hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki alım-satım ilişkisinde satım konusu emtianın fiyatlarının ne şeklide tesbit edildiği belli değildir. Davacının düzenleyip gönderdiği faturayı davalı 7.10.1985 tarihli ihbar yazısına ekli olarak iade etmiştir. Bu durumda faturanın malın teslimi yönünden delil niteliği olmadığı gibi fiyatları yönünden de bağlayıcılığı yoktur. Ancak davalı taraf 7.10.1985 tarihli ihbar yazısında faturada yazılı mallardan kendisine teslim edilmeyenleri saymak ve belirtmek suretiyle bunların dışındaki emtiayı teslimaldığını kabul etmiş bulunmaktadır. Satış fiyatının taraflarca belirlendiğinin sabit olmaması nedeniyle BK.nun 209. maddesi hükmü gereğince malın cari fiyatının ilgili kurumlardan sorulmak veya uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanarak davalının 7.10.1985 tarihli ihbarnamesindeki kabulü de gözönünde tutularak bir karara varılmak gerekirken eksik tahkikatla yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2.10.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: Kazancı İçtihat Bankası