Mesajı Okuyun
Old 26-02-2013, 12:06   #2
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

11.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/12944
Karar: 2011/5468
Karar Tarihi: 05.05.2011


TAZMİNAT DAVASI - HAYAT SİGORTA POLİÇESİNE DAYALI TAZMİNAT İSTEMİ - DAVALININ İDDİA ETTİĞİ HASTALIKLARDAN DOLAYI POLİÇE TANZİMİNDEN ÖNCE TEDAVİ GÖRÜP GÖRMEDİĞİ - EKSİK İNCELEME - HÜKMÜN BOZULMASI GEREĞİ

ÖZET: Dava, hayat sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı sigorta şirketinden sağlık karnesi örneği ve hasar dosyasının tümü getirtilip, sigortalı C.B.’in davalının iddia ettiği hastalıklardan dolayı poliçe tanziminden önce tedavi görüp görmediği, tedavi gördü ise hangi tarihte gördüğü tespit edilip, yine bu durumu sigorta şirketinin hangi tarihte öğrendiği, sağlık karnesinin sigorta şirketine hangi tarihte ulaştığı hususları araştırılıp, gerektiğinde gizlendiği iddia edilen hastalık veya hastalıklarla ölüm rizikosu arasında doğrudan illiyet bağının olup olmadığı, başka bir anlatımla ölümün gizlenen hastalık veya hastalıklardan meydana gelip gelmediği hususu açıklığa kavuşturulmadan eksik inceleme ile ve taraflara müterafik kusur yüklenerek hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

(6762 S. K. m. 1290)

Dava: Taraflar arasında görülen davada Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/07/2009 tarih ve 2008/792-2009/422 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S. G. B. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşüldü düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkilinin eşi muris C. B.’in Akbank T.A.Ş’den kullandığı ihtiyaç kredisi için davalı nezdinde 21.03.2008 tarihinde hayat sigorta poliçesi düzenlendiğini, C. B.’in 03.06.2008 tarihinde vefat ettiğinin sigorta şirketine bildirilmesi üzerine 01.08.2008 tarihli yazıyla sözleşmeden cayıldığının bildirildiğini ileri sürerek, kredinin bakiye borcundan şimdilik 6.900,00 YTL’si, müvekkilinin borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı tutarın şimdilik 3.105,00 YTL’si ve kredi borcuna işletilen faizin şimdilik 100,00 YTL’si olmak üzere toplam 10.105,00 YTL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davacılar A. E. B., M. B. ve K. C. B. diğer davacıyla birlikte mirasçı olduklarını ileri sürerek, müdahale talebinde bulunmuşlardır.

Davalı vekili, sigortalı C. B.’in ölüm sebebinin Diabetis Mellitus ve Kalp Yetmezliği olduğunu, SSK karnesindeki bilgilere göre sigortalının poliçenin tanziminden önceki dönemde diabetis mellitus ve kalp yetmezliğinden tedavi gördüğü halde poliçe tanzim edilirken bu rahatsızlığını bildirmediğini, Hayat Sigortası Genel Şartları’nın C.2/2.2 nci maddesi ve TTK’nun 1290. maddesi uyarınca sigorta şirketinin durumu öğrenmesinden itibaren 1 ay içinde cayma hakkına sahip olduğunu, beyan yükümlülüğünün kasten ihlali halinde riziko gerçekleştikten sonra dahi cayabileceğini, bu durumun yasal süresinde bildirildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, hayat sigortası başvuru formunda diğer bilgiler doldurulmasına rağmen sağlık beyanıyla ilgili kısımların boş bırakıldığı, muris C. B.’un 03.06.2008 tarihinde vefat ettiği, dava dışı banka tarafından davalı sigorta şirketine C. B.’in öldüğünün 10.6.2008 tarihinde bildirilmesine rağmen davalı sigorta şirketinin 10.6.2008 tarihinden itibaren TTK’nun 1290 maddesinde belirtilen 1 aylık süre içinde cayma hakkını kullanmayarak bu hakkını 01.08.2008 tarihinde kullandığından cayma hakkının düştüğü, başvuru formu değerlendirildiğinde her iki tarafın sağlıkla ilgili konularda tam olarak üzerine düşeni yapmadığı, davalı sigorta şirketi temsilcisi sıfatıyla başvuruyu alan görevlinin gerekli soruları yöneltmeyerek kusurlu davrandığı, tarafların olayda yarı yarıya kusurlu oldukları, davacılar dava dışı bankaya tüm borcu ödediğinden davacıların sigorta bedelinin yarısı olan 5.000,00 TL’yi sigorta şirketinden talep edebilecekleri gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle sigorta bedelinin yarısı olan 5.000,00 TL’nin davalıdan tahsiliyle hisseleri nispetinde davacılara ödenmesine, fazlaya dair taleplerin reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Dava, hayat sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. TTK’nun 1290. maddesine göre, sigorta ettiren, sigortacı tarafından sözleşme yapılırken gerçek durumları bildirdiği taktirde sözleşmeyi yapmamasını ya da daha ağır şartlarda yapmasını gerektiren bütün hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü tutulmuştur. Şayet sigorta ettiren veya sigortalı sorulan sorulara karşı susmuş veya eksik bildirimde bulunmuş veya gerçeğe aykırı ihbarda bulunmuş ise bu durumları bildirmemesi nedeniyle sigorta sözleşmesi yapan sigortacıya sigorta sözleşmesinden cayma hakkı tanınmış bulunmaktadır. Davalı sigorta şirketi sigortalı C. B.’in ölüm sebebinin Diabetis Mellitus ve Kalp Yetmezliği olduğunu, SSK karnesindeki bilgilere göre sigortalının poliçenin tanziminden önceki dönemde diabetis mellitus ve kalp yetmezliğinden tedavi gördüğü halde poliçe tanzim edilirken bu rahatsızlığını bildirmediğini, Hayat Sigortası Genel Şartları’nın C.2/2.2 nci maddesi ve TTK’nun 1290. maddesi uyarınca sigorta şirketinin durumu öğrenmesinden itibaren 1 ay içinde cayma hakkına sahip olduğunu savunmasına rağmen sigortalının sağlık karnesi aslı ya da örneğiyle hasar dosyası yargılama dosyası arasına celp edilmemiştir. Mahkemece, davalı sigorta şirketinden sağlık karnesi örneği ve hasar dosyasının tümü getirtilip, sigortalı C. B.’in davalının iddia ettiği hastalıklardan dolayı poliçe tanziminden önce tedavi görüp görmediği, tedavi gördü ise hangi tarihte gördüğü tespit edilip, yine bu durumu sigorta şirketinin hangi tarihte öğrendiği, sağlık karnesinin sigorta şirketine hangi tarihte ulaştığı hususları araştırılıp, gerektiğinde gizlendiği iddia edilen hastalık veya hastalıklarla ölüm rizikosu arasında doğrudan illiyet bağının olup olmadığı, başka bir anlatımla ölümün gizlenen hastalık veya hastalıklardan meydana gelip gelmediği hususu açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde eksik inceleme ile ve taraflara müterafik kusur yüklenerek hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın taraflar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05.05.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)