Mesajı Okuyun
Old 16-04-2008, 12:40   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2007/6328
Karar: 2007/7159
Karar Tarihi: 21.06.2007

ÖZET: Dava açılmış olmakla muvafakatin geri alındığının kabulü gerekir. Kaldı ki, davacının davalıya ihtar çekerek, taşınmazı boşaltmasını istediği de sabittir. Öte yandan, davalının taşınmazın aile konutu olduğu yolundaki savunmasına kayıt maliki davacı ile davalının (ve eşiyle) arasında hukuki bir ilişki kurulmadığına göre davacıyı bağlamayacağı ve önem ifade etmeyeceği de tartışmasızdır. Bir başka ifade ile somut olayda 6570 Sayılı Yasanın 12. maddesi hükmünün uygulama yeri yoktur. O halde, davalının taşınmazı kullanmasının haklı ve geçerli bir nedeninin bulunduğu söylenemez. Diğer taraftan, davacının oğlu ile davalının ayrı yaşamakla birlikte evliliklerinin devam etmekte olmasının davacının mülkiyet hakkı karşısında taşınmazı davalının kullanmasının haklı ve geçerli nedeni olarak kabul edilemez. Hal böyle olunca; elatmanın önlenmesi isteğiyle birlikte davacının davalıya çektiği ihtarname de gözetilmek suretiyle belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi olması doğru değildir.


(6570 S. K. m. 12)

Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu üzerinde <kargir ev> niteliğinde bina bulunan 437 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmamakla beraber binadaki bir bölümü kullandığı anlaşılmaktadır.

Davacı, davalının gelini olduğunu, oğlu ile birlikte oturmasına dair verdiği izne dayalı olarak taşınmazı kullandıklarını, ancak oğlunun gelini ile aralarının açılması nedeniyle oğlunun davalı aleyhine aynı yer mahkemesinde açtığı boşanma davasının ret ile sonuçlanıp kesimleştiğini ve bunun üzerine oğlunun çekişmeli yeri terk ederek davalı ile ayrı yaşadıklarını, taşınmazı terk etmesi için davalıya ihtar çekmesine rağmen tasarrufunu sürdürdüğünü ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.

Hemen belirtilmelidir ki, davacı kayıt maliki olup, Türk Medeni Kanununun 683.maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayanmaktadır. Taraflar arasında bir kira ilişkisi de bulunmamaktadır. Esasen davalı ile birlikte davacının oğlunun taşınmazı muvafakate dayalı olarak tasarruf ettikleri dosya kapsamı ile sabittir.

Dava açılmış olmakla muvafakatin geri alındığının kabulü gerekir. Kaldı ki, davacının davalıya ihtar çekerek, taşınmazı boşaltmasını istediği de sabittir. Öte yandan, davalının taşınmazın aile konutu olduğu yolundaki savunmasına kayıt maliki davacı ile davalının (ve eşiyle) arasında hukuki bir ilişki kurulmadığına göre davacıyı bağlamayacağı ve önem ifade etmeyeceği de tartışmasızdır. Bir başka ifade ile somut olayda 6570 Sayılı Yasanın 12. maddesi hükmünün uygulama yeri yoktur. O halde, davalının taşınmazı kullanmasının haklı ve geçerli bir nedeninin bulunduğu söylenemez. Diğer taraftan, davacının oğlu ile davalının ayrı yaşamakla birlikte evliliklerinin devam etmekte olmasının davacının mülkiyet hakkı karşısında taşınmazı davalının kullanmasının haklı ve geçerli nedeni olarak kabul edilemez.

Hal böyle olunca; elatmanın önlenmesi isteğiyle birlikte davacının davalıya çektiği ihtarname de gözetilmek suretiyle belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi olması doğru değildir.

Sonuç: Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 21.06.2007 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan el atmanın önlenmesi davası mahkemece ret edilmiş, davacının temyizi üzerine davanın kabul edilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Aşağıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyiz:

Nizalı taşınmaz davacıya ait çaplı taşınmaz olup davalı ile evli olan dava dışı oğlunun oturmasına izin verdiği ve davalının da eşine verilen bu onay nedeni ile eşi ile birlikte aile konutu olarak kullandıkları konusunda bir niza bulunmamaktadır. Davacı da davalıya çektiği uyarıda taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını kabul etmektedir. Taşınmazın karı-koca tarafından aile konutu olarak kullanılması sırasındaki aralarındaki geçimsizlik nedeni ile dava dışı koca tarafından davalı aleyhine boşanma davası açılmış ve davacının iddiasına göre koca yani davacının oğlu evi terk etmiştir. Davacı karı koca arasında mevcut bulunan boşanma davası nedeni ile artık davalının kendisine ait bu evde oturamayacağını belirten ihtarı çekmiş sonra da bu davayı açmıştır. Yapılan bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi davalı davacının dava dışı oğluna verdiği onay nedeni ile bu taşınmazda ikamet etmekte ve aile konutu olar5ak kullanılmaktadır. Boşanma davasının açılması aile konutunun kullanımının sona ermesini gerektirmez, davalının bu evden boşanma davası nedeni ile tedbirden ayrılması konusunda verilmiş bir mahkeme kararı da mevcut değildir, ayrıca boşanma davası da ret ile sonuçlanmış ve kesinleşmiş olup evlilik birliği yasal olarak devam etmektedir. Davacı dava dışı davalının eşi olan oğluna verdiği taşınmazın kullanımına dair rızasını geri almamıştır, sadece davalının taşınmazı kullanmasına karşı çıkmaktadır. Eşe verilen taşınmazın kullanımı ile ilgili onay devam ettiğinde, bu onayın yasal olarak aile konutu olan taşınmazda davacı kabul etmese bile davalıya oturma hakkı vereceğine, aile birliğini bozacak biçimde dava dışı eşe oturma izni verilip eşinin çıkartılmasının yasal bir dayanağı bulunmamasına göre davanın reddine dair verilen yerel mahkeme kararı doğrudur.

Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın onanması gerektiğinden Sayın Çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyoruz. (¤¤)