Mesajı Okuyun
Old 18-08-2006, 17:06   #10
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. Av.Sehper

Öncelikle şunu belirteyim ki bu konuda def'i tabirinin kullanılması doktrince de eleştirilmekte. Bunun kanun terminolojisi açısından yanlış olduğu def'i yerine talep, istem sözcüklerinin kullanılması gerektiği vurgulanmakta.

Akdin muvazaalı olup olmadığının tartışıldığı davada akdin saklı paylara dokunana dek geçerli sayılması değil taraf iradelerinin danışıklılık içerip içermediğinin tartışıldığı malum. Saklı paya dokunan bir durum olup olmadığı tescil davasında yeniden tartışma konusu olabilmelidir. Zira saklı payın korunması kamu düzenine ilişkin emredici bir düzenlemedir. Ancak mirastan ıskat sebepleri söz konusu ise kişi saklı payından mahrum kılınabilir. Kesinleşmekte olan davada yalnızca tarafların iradelerinin gerçek iradeleri olup olmadığı tartışılmış ve gerçek iradeleri ile akit yaptıkları kabul edilmiş. Ancak tescilin söz konusu olduğu davada inşai bir hükümle kişilerin saklı payına asıl şimdi dokunulacaktır. Bu durumda kişilerin saklı paylarına dokunulduğu oranda saklı paylarının korunmasını istemek hakkı yukarıda belirttiğim gibi kamu düzenine ilişkin emredici düzenlemelerle korunmuş olup süreye tabi kılınamaz. Sıkıntı kanunkoyucunun hatalı olarak def'i nitelemesi yapmasıdır. Bunu da doktrindeki eleştirilerle birlikte sunarsanız. Sanırım ilk itiraz niteliğinde bir def'i değil itiraz sebebi olduğunu kabul ettirebilirsiniz. Hatta Saklı payların korunmasına ilişkin hükümlerle birlikte değerlendirildiğinde def'i tabirinin kullanılmasının (eğer reddedilirse) saklı payın korunmasının kamu düzenine ilişkin emredici hükümlerle koruma altına alındığı ve def'i yoluyla ileri sürülebilirliğinin kabul edilmesinin hak arama özgürlüğünü kısıtlar nitelikte bir düzenleme olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine gidilmesini dahi talep edebilirsiniz. Bu da zordur ama umut dünyası işte. Saygılarımla!