Mesajı Okuyun
Old 18-07-2011, 15:30   #2
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan a.lawyer
Borçlumuz aleyhine, alacağımızın önüne geçmek amacı ile başka bir icra Müd.de icra takibi başlatılmıştır. Başlatılan icra takibinin muvazaalı olması nedeni ile iptali talep edilecek olup görevli Mahkeme neresidir?

Sayın meslektaşım,

Para sınırına göre dava sulh veya asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır. (Yetki olarak da genel yetki kuralını dikkate alınız kanımca, icra takibinin açıldığı yeri değil..)

Yardımcı olacağına inandığım Yargıtay kararlarından pasajları da aktarıyorum.

Kolay gelsin, saygılar.

Alıntı:

Yargıtay 4.HD. 8.11.2007 tarihli 2006/12753 E. 2007/13696 K. sayılı kararı:
Dava, muvazaa nedeniyle icra takibinin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, (…. davacının icra takibinde taraf olmaması nedeni ile böyle bir dava açma yetki ve sıfatının da bulunmadığı ayrıca hukuki bir menfaatinin de olmadığı...) belirtilerek "davanın reddine" karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
KARAR: Dava, muvazaa hukuksal nedenine dayalıdır. Bu yön, mahkemenin de kabulündedir. Kural olarak, hakları zarara uğratılan üçüncü kişiler, muvazaalı işlemin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü tarafların muvazaalı işlemi; üçüncü kişiler yönünden haksız eylem niteliğindedir. Şu durumda, davacının taraf sıfatı bulunmakta olup, işin esasının incelenmesi gerekir. Ancak üçüncü kişinin zarar gördüğünün benimsenebilmesi için, onun muvazaalı muamelede bulunandan bir alacağının olması ve bu alacağının ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlemin yapılması gerekir.
Olayların yukarıda anlatılan gelişim biçimi ve icra dosyasındaki gelişmeler gözetildiğinde; davalılar arasındaki icra takibi işlemlerinin muvazaalı olduğu, davacının iddiasını ispat ettiği anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece, muvazaanın varlığı kabul edilmek suretiyle, "icra takibinin iptali" yönünde hüküm kurmak gerekirken, tüm dosya verileri tartışılmadan yanılgılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.”

“ Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında kural olarak ispat yükü davalı alacaklıdadır. Ancak, muvazaanın üçüncü kişilerden mal kaçırmak amacıyla yapıldığı ileri sürülmelidir(Yargıtay 19. HD. 14.2.2008 tarih 2007/8423 E. 2008/1232 K. sayılı kararı)
“Sıra cetveline itiraz davasında ispat yükü davalı alacaklıdadır. Davalı takip konusu meblağ kadar alacaklı olduğunu kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan protokol ve makbuz, alacağın varlığının kanıtı olarak kabul edilemez. Tanık dinlenmesine davacı muvafakat etmediğinden mahkemece tanık beyanlarına göre davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”(Yargıtay 19. HD. 24.1.2002 tarih 2001/7183 E. 2002/486 K. sayılı kararı)

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2.10.2002 tarih 2002/6-618 E. ve 2002/659 K. sayılı kararı: “ Üçüncü kişiler muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Esasen, üçüncü kişiye tarafı olmadığı bir sözleşmedeki muvazaa olgusunun yazılı delil ile kanıtlama yükümü getirilmesine hukuken olanak da yoktur”