Mesajı Okuyun
Old 29-01-2015, 01:50   #2
metinnarin

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım;

Anayasa Mahkemesi ne yazık ki sadece yaşam hakkı konusunda değil diğer sözleşme hükümlerinin iç hukukta uygulanması konusunda yaptığı yorumları, verdiği kararlarıyla tutarsızlık örnekleri sergiliyor.

Genel Kurul olarak toplanıp kadının kocasının soy adını taşıması gerektiğine ilişkin M.K 187. maddeyi anayasaya uygun buldular, yapılan bireysel başvuruda bu yasa hükmünün uygulanması nedeniyle kadının anayasal haklarının ihlal edildiğine karar verdiler.Hak ihlali kararını oybirliği ile alan ilgili bölümün 2 üyesi genel kurulda 187. maddenin anayasaya uygun olduğu yönünde oy kullanmıştı.

Gördüğüm kadarıyla bir kararın alınma sürecinde asıl belirleyici olanlar raportörler.Başvuruyu o inceliyor ve o karara bağlıyor. Anayasa Mahkemesi üyeleri de karara imza atıyor. Bunu mahkeme üyelerinin bazen yazdıkları karşı oy yazılarından çıkarıyorum. Karşı oy gerekçeleri o kadar cılız ve ahim içtihatlarına o kadar yabancı ve biraz da öylesine acemi ki. Bu durumda umarım raportör başvuruyu incelerken iyi günündedir ve incelediği konuya hakimdir diye dua etmek kalıyor.

Başvurucu vekilleri açısından ise ilk bakışta şu handikap var; aym'yi 3. dereceden temyiz mahkemesi olarak kabul edip başvuruyu ona göre hazırlıyoruz. Yargıtaya ne itirazda bulunmuşsak aynısını aym önüne taşıyoruz.İstisnaları olmakla birlikte aym bu konuda şu görüşe sahip; ben verilen kararın adil olup olmadığını değil, usul ve yöntemin adil işletip işletilmediğine bakarım diyor.Sonra da çıkan kararı beğenmiyoruz tabiki.

Kısacası aym'den kaynaklı sorunlar, bizden kaynaklı nedenlerle yapılan bir bireysel başvurunun sonucunu belirlemek papatya falı açmakla eş değermiş gibi görünüyor. İhlal bulacak, bulmayacak, bulacakkkkkk, yok bulmayacak... Artık falda ne çıkarsa... Zurnadan peşrev olmaz.