Mesajı Okuyun
Old 14-03-2007, 16:38   #2
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan uzunca değerlendirme

Sayın meslekdaşım ;
Evvela genel olarak değerlendirme yapacağım. Muhtemelen 2002 yılına ait takip zamanaşımına uğramış bulunduğundan alacaklı taraf ilam hükmündeki icra kefaletini ayrı bir takibe konu etmiş. Bu şekilde de 2002 yılındaki takibe ait zamanaşımı süresinden daha uzun zamanaşımı süresine tabi olan ilam hükmündeki kefaletten yararlanmak istemiştir.
Sırası ile soruların cevaplarına ve gerekçelerine gelince ;

Soru 1. Muris x için muaccel olmuş ve kesinleşmiş bir borç yoksa murislerininde borcunun bulunup bulunmayacağı ve Yalnızca icra kefili olduğuna dair haciz zaptı sureti ile borçlu olarak gösterilip gösterilemeceyeği?

Evvela belirtmek gerekir ki ihtiyati haciz zaptına raptolunan icra kefaleti geçerlidir ve İİK nunun 38. maddesine göre icra kefaletleri ilam hükmündedir. Bu sebeple sorunuzda ileri sürdüğünüz şekilde muris için muaccel olmayan bir borç söz konusu değildir. İlama müstenit alacak muaccel sayılır. ( ilamın takibe konması için ilamın kesinleşme şartı aranmıyorsa) olay açısından ise; muris x in verdiği icra kefaleti için icra emri gönderilebilmesinin tek şartı 2002 yılındaki ilk takipteki esas borçlu hakkındaki haczin kesinleşmiş olmasıdır. (12. HUKUK DAİRESİ E. 1997/703 K. 1997/1286 T. 6.2.1997 • İHTİYATİ HACİZ SIRASINDA KEFALET
• KEFALET ( İcra Dairesindeki ) • İCRA KEFİLİNE İCRA EMRİ ÇIKARILMASI ( Borçlu Hakkında Takibin Kesinleşme Zorunluluğu ) ) inceleyiniz.

Bu bakımdan 2002 yılındaki takipte kefil olunan esas borçlu açısından takip kesinleşmiş ise o takip içinde icra kefiline ilama müstenit icra emri çıkarılabilir ve ilamdaki alacak muaccel olmuş sayılır. Sizin olayınızda Takibin kesinleşme açısından ise varislere yapılan yeni ilamlı takibe ait icra emirlerine itiraz edilip edilmediğine bakmak gerekir. Varisler yeni takipte itiraz süresini kaçırdıklarına göre varisler açısından kesinleşmiş bir icra takibi var demektir.


YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 1985/13503 K. 1986/7170 T. 20.6.1986
• TAKİP ( Borçlunun Ölümü Durumunda ) • BORÇLUNUN ÖLÜMÜ DURUMUNDA TAKİBİN DEVAMI
• MİRASÇILARA KARŞI TAKİP ( Ödeme Emri Gönderilmesi Zorunluluğu)
Yukarıdaki kararda borçlunun ölümü durumunda varislere ayrıca icra emri çıkarılması gerektiği …. V.s. incelemenizi öneririm.



İcra kefaleti iik 38 anlamında ilam hükmündedir. Bu sebeple ilamlı icra takibinin ne şekilde başlatılacağına bakmak gerekir;

İİk 32 .madde . para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam icra dairesine verilince icra müdürü borçluya bir icra emri tebliğ eder.

Madde 35. takip ilamın icra dairesine tevdii ile başlar

Demektedir. O halde varislere icra emri çıkarılmadan önce ilamın icra dairesine verilmesi gerekir. İlam aslı icra dairesine verilmeden İİK 32 . maddeye göre icra müdürü ödeme emri çıkaramaz. İlam aslı ibraz edilmeden icra emri çıkarılır ise ödeme emri düzenlenmesi ve gönderilmesi kanuna göre icra müdürlüğü işlemi olduğundan şikayete konu olabilir. Yalnız bu şikayet kanuna muhalefete ilişkin olduğundan ıttıla tarihinden itibaren 7 günlük süreye tabidir. Süre kaçmış ise borçlu olarak dosyaya talep açılması ve talep reddedilince de icra mahkemesine şikayette bulunulmasını öneririm. Bu durumda hakkın yerine getirilmemesi durumu oluşur ki süre sorunu bertaraf edilebilir.



Soru 2. Dosyasının bulunamaması sebebiyle icra dairesinin sorumluluğu ve yapılması gereken müracaat?


Kalem yönetmeliğine göre kalem müdürü dosyaların muhafazasından sorumludur. Bu sebeple dosyaların bulunmamasından ötürü sorumluluğu gündeme gelir. İcra daireleri açısından ise İcra daireleri İcra Hakimliğinin denetimindedir ve Hakimlik denetim ve gözetim görevini C. Savcılıkları aracılığı ile yapar. C. Savcılıkları her sene Ocak ayında müdürlükleri denetler. Dolayısı ile İcra dairesinin bağlı bulunduğu İcra Hakimliğine veya C. Savcılığına bir dilekçe ile başvurulması gerektiği kanaatindeyim.


Soru 3. Zamanaşımı müddetleri,dosyanın takipsizlikten düşüp düşmediğinin bilinmemesi sebebiyle takibin iptali sebepleri?


2002 yılındaki ilk takip senede müstenit ise alacak son işlem tarihinden itibaren 3 sene, takip çeke müstenit ise son muameleden itibaren 6 ay geçmekle zamanaşımına uğrar.
İİK 78 ve İİK 106-110 daki haciz istemek hakkının düşmesi veya haczin düşmesine ilişkin sürelere değinmiyorum bu olay açısından araştırılması yersiz olur.)
Borçlar Kanunu Madde 113 – Asıl borç tediye ile veya sair bir suretle sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair fer'i haklar dahi sakıt olur.
Demekte ise de sizin olayınızda icra kefaleti İİK 38. maddeye göre ilam hükmündedir ve 39. maddeye göre de son muameleden itibaren 10 senelik zamanaşımına tabi olur. Bu hususta Yargıtay 12 Hukuk Dairesi 2003/24107 e, 2004/1374 k 26.1.2004 tarihli kararı açık ve net olarak icra kefalet belgesinin 10 senelik zamanaşımına tabi olacağını belirtir. Bu bakımdan kefalet asıl borcun sukutu ile son bulur genel kuralı icra kefaletleri açısından geçerli olmaz. Bu bakımında varislere yapılan takip açısından zamanaşımı definde bulunmak bir yarar sağlamaz.
2002 yılındaki ilk takibin düşüp düşmemesi varislere yapılan takibin sıhhatine zarar da vermez.


Soru 4. Muris'in icra kefili olduğu esas dosya üzerinden yürütülmesi gereken icra takibinin mükerrer bir dosya oluşturarak başka bir dosya üzerinden yürütülmesinin doğruluğu?

Yukarıdaki cevapla bağlantılı cevap vermek gerekecektir. 2002 yılındaki takip dosyası içinden murise icra emri tebliğ edilmiş olsa bile ölüm ile varislere yeniden icra emri çıkarmak zarureti doğar. Burada sorun yeni çıkarılacak icra emrinin 2002 yılındaki ilk dosyadan mı yoksa ayrıca başka bir takip dosyası ile mi yapılacağıdır. Yukarıda arz edildiği üzere 2002 yılındaki takip, zamanaşımına uğradı ise bu takip içindeki icra kefalet belgesi tamamen ayrı bir ilamlı icra takibine konu edilebilir. Zira evvelki takip dıosyası ortadan kalkmıştır. Bu sebeple daha uzun zamanaşımına tabi olan ilamın başkaca takip ile istenmesinin önünde engel yoktur. Zira mükerrer takip söz konusu olmaz. Derdest bir takiple aynı alacak takip edilmemektedir zira.
Yine 2002 tarihli icra dosyasında haciz istemek hakkı da düştü ise tekrar harç ödemek gerekir ve dosyaya yeni bir numara verilir (burada yeni icra dosyası ortaya çıkar)bu işlemi yapmak ile olayınızdaki şekilde düşen takip içindeki ilamın ayrılarak başka icra takibine konu edilmesi caizdir kanaatimce. Burada da derdest ve ayrı bir icra takibi yoktur.

Evvelki takibin derdest olduğu ve mükerrer takip yapıldığı varsayılsa bile derdestlik itirazı bir ilk itirazdır (defi) ve varislere icra emri çıkarıldıktan sonraki 7 günlük itiraz süresi içinde dermeyanı zorunludur. Olayınızda bu süre kaçırılmıştır.


Soru 5. Takip dayanağı belgenin ki bu icra esas dosyasıdır;icra müdürlüğüne ibrazı zorunluluğu?

Bu sorunun cevabı için de 1. soruya verilen cevap geçerlidir.

Burada bence dikkat edilmesi gerekli hususlar
- İlamlı alacaklar takibe konurken İİK uyarınca ilamın icra dairesine tevdi zorunluluğunun bulunduğu, buna uyulmamasına rağmen icra emri düzenlenip yollandığından bu işlemin şikayetle iptalinin mümkün olduğu,
- İcra kefaletleri her ne kadar ilam olsa da bunlara ilişkin icra emri yollanmasının önşartının 2002 yılındaki takipteki esas borçluya yapılan takibin kesinleşmiş olması olduğu, ve bu hususun icra müdürünce araştırılması gerektiği, (yukarda Yargıtay kararı) bu inceleme yapılmadan düzenlenen icra emri sebebiyle şikayet yapılabileceği,
- Bu şikayetlerin kanuna, muhalefet sebebine dayanması sebebi ile işleme ıttıla tarihinden itibaren 7 gün içinde dermeyanı gerekeceği, ama borçu olarak yeni icra dosyasına talep açarak; icra emrinin gönderilemeyeceği buna rağmen işlem yapıldığı iddiası ile icra emrinin yeniden yollanmasının talep edilebileceği, talebin reddi ile hakkın yerine getirilmemesi durumu doğacağından bu red kararını şikayetin süreye tabi olmayacağı,
- Yukarıdaki hususların tespiti açısından 2002 yılındaki icra dosyasının önem arzettiği ve bu takip dosyasının muhafazası ile yükümlü icra dairesinin sorumlu olacağı, siz borcu ödemek zorunda kalır ve öder, ödemeden sonra borçlu olmadığınızı ispat ederseniz zarar ettiğiniz miktar için İİK 6. maddesine göre devlete zararın tazmini için dava açabileceğiniz,
- İcra dairesinin dosyayı bulmasını sağlamak amacı ile İcra Hakimliği veya Savcılık kanalı ile girişimde bulunabileceğiniz,
- Bunların dışında İİK gereği İcra emrinin tebliğinden sonra borcun ihmal veya itfa eylediği itirazının süreye tabi olmadığı ama varislere yapılan takip açısından icra emrinin tebliğinden sonra ödeme v.s. gelişme olmadığından bu yoldan yararlanılamayacağı,
- İİK 39 gereğince 10 senelik zamanaşımına tabi olan ilamın zamanaşımına uğradığını ileri sürmenin yarar sağlamayacağı,
- 2002 yılındaki takip derdest değil ise mükerrer icra takibi definde bulunmayacağınız, derdest olsa bile mükerrerlik defi nin icra emrine itiraz süresi olan 7 gün içinde yapılması gerekeceği ve olayınızda varisler bu süreyi kaçırdığından bu yola da fayda sağlanamayacağı
kanaatindeyim.

(Ayrıca yorum yapacaktım fakat yazmaktan yoruldumJ )

Saygılarımla……