Mesajı Okuyun
Old 09-07-2009, 21:00   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Ceza Dairesi

Esas: 1996/3840
Karar: 1996/5279
Karar Tarihi: 07.06.1996

ÖZET: Haberlerin gerçekliğinin mahkeme kararlarıyla saptanmadığı yolundaki yetersiz gerekçe ve eksik incelemeyle hüküm kurulması, Sanığın sorumlu müdürlüğünü yaptığı gazetenin, küçük düşürücü değer yargılarında bulunduğu ve suçu hukuka uygun kılan çerçevenin aşıldığı gözetilmeden, beraat hükmü kurulması, yasaya aykırıdır.


(765 S. K. m. 480/son, 482/4, 71, 72, 80)

Dava: Bankalar Yasasına uymama ve basın yolu ile hakaret suçlarından sanıklar Hasan, Doğan, Mustafa Emin, Süleyman, İbrahim ile Hasan Tahsin, hakkında TCY. nın 480/son, 80. maddeleri uyarınca sanık Hasan'ın 24 ay hapis, 19.800.000 lira, sanık Doğan'ın 26 ay hapis, 13.000.000 lira, sanık Mustafa Emin'in 48 ay hapis, 24.000.000 lira ağır para cezalarıyla hükümlülüklerine, sanık Hasan Tahsin'in TCY. nın 96. maddesi uyarınca sanık hakkındaki davanın ortadan kaldırılmasına, sanık Süleyman'ın tüm suçlardan İbrahim'in hakaret, sanıklar Hasan; Doğan ve Mustafa Emin'in diğer suçlardan beraatlerine ilişkin, İstanbul Asliye İkinci Ceza Mahkemesi'nden verilen 1993/1380 esas, 1995/420 karar sayılı ve 8.6.1995 tarihli hükmün temyiz yoluyla incelenmesi katılanlar vekili; sanıklar Mustafa Emin, Hasan, Doğan müdafii ile O yer C. Savcıları tarafından istenilmiş ve temyiz edilmiş olduğundan; Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 7.5.1996 tarihli bozma isteyen tebliğnamesiyle 14.5.1996 tarihinde Daireye gönderilen dava dosyası, başvurunun nitelik ve kapsamına göre görüşüldü:

Karar: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

A- Eylemlere ve yükletilen suçlara yönelik katılanlar T. .... Bankası, Kemal ve Cengiz vekillerinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE, sanıklar Doğan, Hasan, Mustafa Emin ve Süleyman'ın, Bankalar Yasasına uymama suçlarından; sanıklar İbrahim ve Süleyman'ın hakaret suçlarından verilen beraat, sanık Hasan Tahsin hakkındaki davanın düşürülmesiyle ilgili HÜKÜMLERİN ONANMASINA.

B- Sanıklar Hasan, Doğan ve Mustafa Emin'in hükümlülük ve sanık Hasan'ın 8.10.1993 tarihli hakaret suçundan verilen beraat kararlarına yönelik temyizlere gelince:

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Katılanlar hakkında <gümrüklere sahte belge vererek vergi kaçırma, ...... Elektriği ele geçirme, banka, bilançolarında sahtecilik yapma> gibi konularda haberlerin gerçeklik derecesinin yeterince araştırılarak açıklanması ve sonucuna göre;

a) Haberlerin gerçek olmadığı kabul edildiği takdirde, sanıkların belli olay yükleme biçimindeki küçültücü değer yargılarında bulunma eylemine T.C. Yasasının 480/4.;

b) Çıkan haberlerin büyük ölçüde doğrulandığı kabul edildiği takdirde ise, belli olay yükleme niteliğindeki hakaret suçunun oluşmayacağı ve fakat habere eklenen <tirke şantajcı, maske düşüyor, şantaj çetesi, U......'lar vergi sülüğü; sahtekar, çirkef, hokkabaz> gibi küçültücü yakıştırma ve değerlendirme eylemlerine T.C. Yasasının 482/4. maddelerinin uygulanması,

Gerekirken, <henüz haberlerin gerçekliğinin mahkeme kararlarıyla saptanmadığı> yolundaki yetersiz gerekçe ve eksik incelemeyle T.C. Yasasının 480/4. madde-fıkrasıyla hükümler kurulması,

2- Sanık Hasan'ın sorumlu müdürlüğünü yaptığı ....... Gazetesi'nin 8.10.1993 tarihli sayısının 25. sayfasında yer verdiği <kardeşim sen tefeci misin, .U.....'lar gaddar, (C.U.) bencil, ukala ve şımarık, U.....'lar çalışanların kafasına silah dayadı> sözleriyle küçük düşürücü değer yargılarında bulunduğu ve suçu hukuka uygun kılan çerçevenin aşıldığı gözetilmeden, beraat hükmü kurulması,

3- T.C. Yasası, suçların edilgin özneleri (mağdurları) başka başka oldukları takdirde, kesintilik (müteselsil) suç hükmünün değil, gerçek (maddi) içtima hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir kural getirmemiş; birçok yabancı yasa gibi, yalnızca öznel (subjektif) bir ölçüt öngörmüştür. Bu ölçüte göre, insana ilişkin varlık, değer ya da yararların çiğnenmesinde ve dolayısıyla edilgin özne (mağdur) çokluğunda bile, <bir (aynı) suç işleme kararıyla> davranılmışsa, <kesintili suç> hükmü uygulanabilecektir. Bunun tersini önceden bir yargısal kural (içtihat) boyutunda algılamak, Yasanın öngörmediği bir öğeyi T.C. Yasasının 80. maddesine eklemek ve maddenin uygulama alanını darlaştırmak demektir. Bu nedenlerle eylem ve suç (ihlal) çokluğunun varlığını saptadıktan sonra, kasıt kavramına oranla daha genel, geniş ve kapsayıcı bir kavram olan <bir (aynı) suç işleme kararı> olgusunun her olayda var olup olmadığını, bu olgu kişinin iç dünyasını ilgilendiren bir fiili sorun olduğundan, doğrudanlık, yüzyüzelik ve sözlülük kurallarına göre duruşma yapan ilk mahkemenin kararında irdelemesi ve Yargıtay denetimini sağlayacak biçimde gerekçelendirilmesi zorunludur. <Bir suç işleme kararının> varlığını saptarken, mahkeme, her suç çokluğunda, kuşkusuz, eylemlerin işleniş biçimlerindeki benzerlik ya da tekdüzelik, benzer fırsatları değerlendirme, yasa sistematiğine göre suçla korunan hukuki varlık, değer ya da yarar, cürmi davranışın yöneldiği maddi konu olan kişi ya da şeyin özellik ve başkalıkları, suçlar arasındaki zaman aralığı ve bunlara benzer daha bir çok dışa yansıyan verilerden yararlanabilir ve bunlara dayanabilir.

Sanıklardan Doğan'ın 30.9.1993-3.10.1993 ve 12.10.1993 tarihlerinde 5 kez; Hasan'ın 4-6.10.1993 ve 8.10.1993 tarihlerinde 4 kez; Mustafa Emin'in 4-6.10.1993 ve 12.10.1993 tarihlerinde 4 kez katılanlara sövdüğü, kesintili suç ve dolayısıyla T.C. Yasasının 80. maddesinin uygulanabilmesi için ayrı kasıtlar ve ayrı eylemle ayrı ayrı insan onuru olarak korunan değerlerin çiğnendikleri ve birden çok suçun oluştuğu kabul edildiği halde, bunların aynı suç kararıyla işlenip işlenmedikleri araştırılıp saptanmak ve haklarında T.C. Yasasının 80. ya da 71. maddelerinden hangisinin uygulanacağını bu açıdan yapılacak değerlendirme ile tartışmak gerekirken, çiğnenen onurların başka başka bulunduğu yolundaki ve kesintili suç kavram ve olgusunun vazgeçilmez nesnel koşullarına dayanılarak ve bu kavramın özüne ters düşen yetersiz gerekçeyle T.C. Yasasının 71-72. maddelerine göre gerçek içtima hükümlerinin uygulanması,

4- Kabule göre, sanık Hasan'ın cezaları toplanırken, yanılgıyla eksik ceza öngörülmesi,

Sonuç: Yasaya aykırı ve C. Savcıları, katılanlar Kemal, Cem ve vekillerinin ve sanıklar Hasan, Doğan ve Mustafa E. müdafilerinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşüncede belirtilen nedenlerle yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 17.02.1997 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

kolay gelsin,