Mesajı Okuyun
Old 05-03-2007, 12:40   #50
Hekimbaşı

 
Varsayılan 'En' kalıpları üzerine

Sn.Demirel,

Edebiyat hocamız öyle 'en' li bir tümceye rastlasın, kompozisyon veya sözlüden sıfır verirdi. Ne yazdığınız, dediğinizle ilgilenmezdi bile; modern matematik hocamız hakeza. Doğru kullanımı hatırlattığınız için teşekkürler.

'en' ile ilgili yapılan yanlışların; 've, veya, ya, ya da' kullanımlarında olduğu üzere; çoğu zaman mantık ve matematik eğitimindeki zayıflıktan ileri geldiğini düşünmüş, bu nedenle de olağanüstü rahatsız olmuşumdur. Çünkü Türkçe' nin istisnaları çok az, mantıksal yapısı çok güçlü olan bir dil olduğu, hemen bütün dilbilimcilerce kabul gören görüştür. Ne zaman yanlış bir 'en' kullanımına rastgelsem, Türkçe katlediliyormuş gibi gelir bana. Hazır siz değinmişken, 'en' kullanım bozukluklarının biraz daha üzerinde durmak isterim; izin verirseniz.

YANLIŞLARIN KAYNAKLARI

'Sebeplerden en birincisi ... dir'
'... okulumuzun en başarılı bir öğrencisidir.'
'Borsa, serbest ekonominin en önde gelen bir aracıdır.'

Bir dönemin Cumhurbaşkanı' nın dilimize kazandırdığı 'Netekim' yetmemiş gibi, ardından Cumhurbaşkanı olan başbakanının da 'en birinci', 'en ... bir ...' kalıplarını yaydığını görünce içim cız etmişti. Haydi, birincisine aksan, ağız, ne dersek diyelim; 'en' kalıplarına ne demeli? Bunu kullanan kişi ABD de üst eğitim görmüş, ülkenin meşhur mühendishanesinden mezun birisi. Yani mantık, matematik bilmediğini varsaymak olanaksız. İşin korkunç tarafı; bir süre sonra yayın organlarına çıkıp konuşan veya kitap yazan hocalarımızın büyük çoğunluğunun da bu 'en' yanlışlarını mümkün olan en uç noktaya kadar götürdüklerini izledim. Artık öyle bir hale geldi ki, olağan kullanımı duyunca insanlar vurguları kaçırır oldular; 'en' in değeri kalmadı.

Önceleri; bu yanlış kullanımların sadece konuşmaya özgü olduğunu; cümleye başka birşey söylemek üzere başlayıp, arada değiştirmekten kaynaklandığını düşünmüştüm. Sonradan; resmi yazışmalarda yer almakla kalmayıp köşe yazılarına geçtiğini, hatta bilimadamlarının kitaplarında bile karşıma çıktığını görünce; bunun benim iyimserliğim olduğuna karar verdim.

ÇÖZÜM KÜMESİ TEK ELEMANLI OLAN 'EN' NİTELEMESİNİN ÇÖZÜM KÜMESİ ÇOK ELEMANLI OLANLARLA BİRLİKTE KULLANIMLARI

1. MANTIKSAL OLARAK AYNI DOĞRULTUDA OLANLAR
'en birincisidir' olmaz; ya 'biridir' olur, ya da 'birincisidir'. Eğer ille de neyin birincisi olduğunu 'en' kalıbıyla belirtmek isterseniz; 'en iyisidir', 'en güzelidir', 'en hızlısıdır' gibi sıfatları kullanırsınız. 'en başarılı bir öğrencisidir' de dolayısıyla olmaz. 'öğrencilerimizin en başarılısıdır', veya 'başarılı bir öğrencisidir' olur. 'en önde gelen bir aracıdır' olmaz; 'en önde gelen aracıdır', veya 'önde gelen bir aracıdır' olur. Çünkü 'en' demek, eşsiz demektir. Peşinden sıfat kullanırsanız, o nitelik açısından eşsiz olduğunu belirtmiş olursunuz. Yani; zaten birincidir; yeniden 'birincisi' demeniz gereksiz olduğu gibi, anlamsız da kaçar.

Ortalıkta birden fazla birincinin bulunduğu durumlar da olabilir. Örneğin, her ilden birincilerin olduğu bir toplantı. Eğer birincilerden belli bir tanesinden söz edecekseniz '... nın birincisi' dersiniz. Hepsinden söz edecekseniz de 'birinciler' dersiniz. İçlerinden birisi yarışarak birincilerin birincisi olduysa, ya öyle dersiniz, ya da sadece 'birinci'. Türkçe' de hiçbir zaman 'en birinci', 'en ... bir ...' diye bir kullanım kabul görmez.

2. MANTIKSAL OLARAK ZIT DOĞRULTUDA OLANLAR
Dolayısıyla; benzer nedenlerle 'olabildiğince en aza indirmek' de olmaz; çünkü 'en az' demekle zaten daha azı yoktur diyerek durumu nitelendirmiş oluyor, eşsiz olduğunu belirtiyorsunuz. Beraberinde 'olabildiğince' dediğiniz takdirde, 'en az' ile çelişkiye düşersiniz. Ama 'olabildiğince az' diyebilirsiniz, çünkü o zaman en azdan daha fazla olması muhtemel, önceden ne kadar olduğunu bilemediğiniz bir azlık derecesinden söz etmektesiniz. 'en az' ise bellidir, kesindir, eşsizdir. Eğer söylemek istediğiniz şey; en azın ne olduğunu bilmediğiniz, ama onu hedeflediğiniz ise; 'en az' tanımsızdır, hiç kullanmamanız gerekir.

GENEL MANTIK VE SONUÇ

Dolayısıyla; '[sıfat][nesne], 'daha [sıfat][nesne]', 'en [sıfat][nesne]' kalıplarıyla derecelendirmekte kullandığımız bir sıralamada; ilkini, nesneyi diğer nesnelerden bağımsız betimlediğimiz; ikinciyi, iki nesneyi birbirine göre değerlendirdiğimiz; üçüncüyü ise, nesneyi bütün diğer benzerleri arasında eşsiz olarak nitelendirdiğimiz hallerde kullanırız.

YORUM

Bunları söylüyorum; ama Türkçe öğretmeni veya uzmanı değilim. Sadece Türkçe' nin mantık örgüsü zorlandıkça yapısının bozulduğunu ve bunun yabancı sözcük kullanımından çok daha ağır bir yıkım olduğunu düşündüğüm için bunları belirtiyorum. Herhalde insan kendi diline pek titizlenmiyor, olay da buradan kaynaklanıyor. Ancak; yapısının bozulmasına göz yummak, Türkçe' mizin kalıcılığını tehlikeye atacaktır. İsterseniz bütün yabancı isim, sıfat ve yüklemleri kullanın, Türkçe yine Türkçe olarak kalabilme yeteneğindedir. Ama çekimleri, ekleri, kurguyu bozarsanız; yaşayamaz. İşte o zaman 'Türkçe adına' üzülürsünüz; her ne demekse!

Saygılarımla,