Mesajı Okuyun
Old 18-08-2004, 19:04   #6
OKoseoglu

 
Varsayılan

1- Olayın FSEK kapsamına girmesi sonuçlarını pratikte değiştirebilir. Şöyle ki FSEK kapsamındaki -özellikle son değişiklikten önceki- cezaların çok ağır olması hakimlerin mahkumiyet hükmünü verme noktasında oldukça isteksiz davranmalarına neden oluyor. Savcılarda da aynı isteksizlik gözleniyor. Öte yandan bu kapsamdaki el koyma ve aramalara hemen hemen daima müşteki firma veya meslek birliği vekili de katılıyor. Dolayısıyla sanıklara tuzaklar kurulması ihtimali sıradan bir arama/el koymaya nazaran çok daha yüksek. Sanığın arama tutanağını imzalamaması, kolluğun da imzadan imtinayı da bir şekilde tespit ettirmemesi ciddi hukuka aykırılıklar. Bu noktaların üzerine ısrarla gidin.
2- Ben , hukuken yanlış da olsa bekletici mesele saymanın zamanaşımını durduracağına inanıyorum. Çünkü zamanaşımı özel hukukta da olduğu gibi bir hak değildir, ortaya çıkmasına sonuçlar bağlanan bir durumdur yalnızca. Aslolan yargılamanın yapılmasıdır ve sanığın hakkındaki hüküm kesinleşene kadar masum olma statüsünde bir değişme yoktur.
Şimdi bu noktada sizin yerinize geçiyorum ve eğer ben bu sanığın vekili olsaydım hangi savunmayı yapardım sorusunu yanıtlıyorum: 107. maddede " diğer bir merciide halli lazım gelen bir meselenin neticesine bağlı bulunduğu takdirde" denilmektedir. Halbuki bekletici mesele sayılan dava ile ceza davası arasında bu anlamda bir bağ yoktur. Yargılamanın yanlış gerekçe ile durmasının yargılamanın başka bir sebeple yapılamamasından hiç farkı yoktur. Bu fiili durum şöyle bir sonucu doğurur: Hukuka aykırı bekletici mesele sayma sebebiyle zamanaşımı durmamış ve işlemeye devam etmiştir. Zamanaşımı, son kesme işlemi olan X işleminden (104. madde sayılan durumlardan tarih itibariyle en sonuncusu )sonra işlemeye devam etmiş ve suç tarihinden itibaren böylece (en çok) yedi buçuk sene geçmiştir ve zamanaşımı dolmuştur.