Mesajı Okuyun
Old 17-04-2008, 10:13   #2
Seyda

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım;

Tartışmaya açtığınız konu için teşekkür ediyorum.

Belirttiğiniz kararla ilgili daha kolay değerlendirme yapabilmek için Kabahatler Kanunu m.22/f.1-2-3'ü ve Yardım Toplama Kanunu m.29'u aynen aşağıya aktarıyorum:

Kabahatler Kanunu m.22:

İdarî yaptırım kararı verme yetkisi
MADDE 22.- (1) Kabahat dolayısıyla idarî yaptırım kararı vermeye ilgili kanunda açıkça gösterilen idarî kurul, makam veya kamu görevlileri yetkilidir.
(2) Kanunda açık hüküm bulunmayan hallerde ilgili kamu kurum ve kuruluşunun en üst amiri bu konuda yetkilidir.
(3) İdarî kurul, makam veya kamu görevlileri, ancak ilgili kamu kurum ve kuruluşunun görev alanına giren yerlerde işlenen kabahatler dolayısıyla idarî yaptırım kararı vermeye yetkilidir.

Yardım Toplama Kanunu m.29:

Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak izinsiz yardım toplayanlara yediyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. İzin verilen yer dışında yardım toplayanlara beşyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Bu Kanunun diğer hükümlerine aykırı davranışta bulunanlara, fiilleri suç oluşturmadığı takdirde, ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Bu maddede yazılı olan idarî yaptırımlara karar vermeye mahallî mülkî amir yetkilidir.
Yukarıdaki fıkralara aykırı davranış sonucu izinsiz toplanan mal ve paralara elkonularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.

Bu iki kanunun belirttiğim maddelerini birlikte değerlendirmeye çalıştığımda olayda CMK m.6'nın uygulanmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu durum maddenin fazlasıyla genişletilmesi anlamına gelir. Zira Kabahatler Kanunu m.22/1'de; idari yaptırım kararını vermeye kanunda açıkça gösterilen idari kurul, makam veya kamu görevlilerinin yetkili olduğu belirtilmiştir. İzinsiz yardım toplama kabahatine karşı verilecek idari para cesasını verebilecek idari makam, Yardım Toplama Kanunu'nun 29.maddesinde açıkça belirtilmiştir ki, bu da mahalli mülki amirdir. Bu durumda Asliye Ceza Mahkemesi'ne idari yaptırım uygulayabilme yetkisinin verilmesi bana göre doğru değildir.

Görevsizlik kararının neden temyiz edildiğini ve Yargıtay'ın da bunu neden kabul ettiğini hala anlamış değilim. Ortada Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği bir görevsizlik kararı var. CMK.m.5/2 yollamasıyla CMK m.268/3.c uygulanmalı ve buna göre itiraz yapılmalıydı.

Sorunuza soruyla karşılık vermek istemezdim ama benim de tam bu noktada kafamı karıştıran husus şu oldu :

CMK m.5/1'de ; iddianamenin kabulünden sonra; işin, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye göndereceği belirtilmiştir. Kararda görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderilmesi gereken yer mahkeme değil, mahalli mülki amiridir. O halde m.5'teki ''görevli mahkeme'' ibaresi acaba kanunun eksik kalmış bir yönü müdür, yoksa kanunun bu ifadesiyle mahkemenin idari yaptırım uygulayabileceği sonucu çıkarılabilir mi?

Lütfen düşünmeye devam edelim..

Saygılarımla..